Gecikmeli de olsa büyüme verisi önemlidir

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Hafta başında üçüncü çeyrek (3Ç) için Türkiye ekonomisine ait büyüme performansını öğrendik. Her ne kadar şu anda dördüncü çeyreği (4Ç) içerisinde olsak da veriyi önemsemek gerekiyor. Hem de son yıllarda hiç olmadığı kadar. İki önemli nedenle: i) Tahribatın ne ölçekte olduğunu anlamak ii) Sinyal etkisinden geleceğe yönelik çıkarım yapmak. Detaylandıralım.

Beklenen oldu. Konsensüs paralelinde kur şokunun yaşandığı iki önemli ay verisini de içerir –Ağustos ve Eylül- büyüme performansına göre mevsimsellikten arındırılmış çeyreklik bazda ekonomide daralma yaşanırken yıldan yıla değişimde artış gözlendi. Biraz rakam konuşarak konuyu detaylandırmaktan zarar gelmez. 2Ç’ye göre 3Ç döneminde Türkiye ekonomisi yüzde 1.1 daraldı. Böylece başarısız darbe girişiminin yaşandığı 2016 3Ç döneminden bu yana ilk kez negatif performans gözlenmiş oldu. Hatırlatmak gerekirse, 2016 4Ç-2018 1Ç arası dönemde ortalama çeyrek büyüme performansımız yüzde 2.2 düzeyinde gerçekleşmiş, 2018 2Ç’de yüzde 0.6’ya gerilemişti. Yani, ivme kaybı içerisinde bulunduğumuz yılın 2Ç döneminde ilk sinyallerini vermeye başlamıştı.

Yıllık hesaplama bazında baktığımızda –zincirlenmiş hacim endeksi- bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1.56 düzeyinde büyüme gösterdik. Böylece, 2018’in ilk üç çeyreğinde ortalama büyüme performansımız yüzde 4.7 düzeyinde gerçekleşmiş oldu. Yılın son çeyreğinde yüzde 2 düzeyinde daralma olsa dahi ortalama yıllık performansımız yüzde 3 olacak. Kötü müdür? Buradan bakınca ilk verilecek cevap elbette ‘hayır’ olurdu. Ancak, bir önceki yılın tamamında ortalama büyüme performansının yüzde 7.35 olduğunu hatırlayacak olursak iki dönem arasındaki ciddi farkın aslında öngörülebilirlik açısından problem yarattığı çıkarımını yapmak yanlış olmayacaktır.

Yüzde 1.56 düzeyindeki yıllık değişim tıpkı çeyrek performansta olduğu üzere 2016 3Ç döneminden bu yana en düşük performansa işaret ediyor. Büyümenin alt kırılımlarına baktığımızda en önemli itici güç konumunda olan iç tüketimin katkısının 0.66 puana dek gerilediğini görüyoruz. Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımıza paralel 2016 3Ç döneminden bu yana en düşük katkıdan söz ediyoruz. Veriden önceki 7 çeyrek içerisindeki ortalama katkı söz konusu kalemde 3.89 puan düzeyinde oluşmuştu. Devam edelim. Kamu tüketimi beklendiği şekilde geriliyor ancak yine iç tüketimin üzerinde bir performans ortaya koyarak 0.91 puan seviyesinde takip ediliyor. Toplam tüketim böylece 1.57 puan ile büyüme içerisinde yer alıyor.

Sabit yatırımlar 1.12 puan götürü ile 2009’un son çeyreğinden bu yana ilk kez negatif yönde performans ortaya koyuyor. Önemli bir sinyal. Sıklıkla “daha fazla katkı sağlamalı” şeklinde eleştirdiğimiz yatırım kaleminin veriden önceki 34 çeyrek içerisindeki ortalama katkısı 2.78 puan. Zaman aralığını daraltıp baktığımızda tek başına 2017 ortalaması dahi 2.23 puan seviyesinde karşımıza çıkıyor. O vakit tartışma konusunu genişletmekte fayda var; yatırımların kalitesini sorgulayabilir miyiz? Şunu da ekleyelim; kur şoku şeklinde tanımladığımız süreç öylesine ciddi bir belirsizlik oluşturdu ki 2009’dan bu yana ilk kez eksi katkı gözlemledik. Unutmadan, yatırım demişken iki önemli detay paylaşalım: İnşaat yatırımları yüzde 1.8 daralarak 2015 1Ç döneminden bu yana ilk kez ekside yer aldı. En çok önemsenen makine ve teçhizat yatırımları da yüzde 8.5 –yıllık- daralma ile 2017 2Ç’den bu yana ilk kez negatifte yer aldı.

Bir beklenen gelişme daha oldu. TL’deki zayıflamanın fiyatlarda yarattığı rekabet avantajından dolayı ihracat katkısının artacağı düşünülüyordu. Öyle de oldu. Mal ve hizmet ihracatı kalemi büyümeye 2.97 puan ekledi ve 2017 3Ç’den bu yana en yüksek performans takip edildi. Denklemin doğal bir sonucu olarak da zayıf TL iç talebi ve ithalatı geriletti, toplamda net ihracat katkısı 6.78 puan seviyesinde gerçekleşti. Tıpkı yatırım kaleminin performansı kadar üzerine kafa yorulacak bir detay daha. Son olarak bu denli ciddi performansı 2009 2Ç’de 7.17 puan ile takip etmiştik. Veriye dek geçen 37 çeyreğin ortalama net ihracat katkısı -0.24 puan. Tek başına 2017 ortalaması 0.27 puan. O halde soruyu soralım; iç talepteki zayıflama mı net ihracat katkısını getirdi? Cevabı tersten verelim; mal ve hizmet ithalatının katkısı 3.81 puan ile (pozitif) 2014 3Ç döneminden bu yana ilk kez götürü tarafında yer almadı.

Stoklar, gerek hesaplama nedeniyle gerekse üretimdeki zayıflama kaynaklı büyümeden 5.67 puan götürdü. Bu kısım için detay verelim; sanayideki yıllık değişim hızı yüzde 0.3 seviyesinde gerçekleşti. Daha önceki 7 çeyrekte ortalama değişim yüzde 7.9. En önemli alt kalem olan imalat sanayi yüzde 0.6 arttı. Son 7 çeyrek ortalaması yüzde 7.8. Şimdi resim biraz daha net.

Toparlayalım; iktisadi faaliyet kolları içerisinde yıllık değişimde inşaatın yüzde 5.3 gerilemesi dışında eksi performans söz konusu değil. Hizmetler kalemi yüzde 4.5 artışla büyümeyi sırtladı. Tarım da yüzde 1 ile yeniden olumlu tarafta yer aldı. Alt kalemler itibarıyla büyüme verisinin detaylarını önemsemek gerek. Zira önemli sinyaller var. Muhtemelen adına yavaşlama, dengelenme veya ne demek istersek diyelim bu süreç 2019’un ilk yarısında da hissedilecek. Net ihracat ve hizmetlerden gelen katkı geçmiş büyüme verisini toparlamaya yardımcı oldu. Önümüzdeki süreçte kendimize düşen görevler kadar dışarının hikayesini de önemseyeceğiz. Neden? Öncelikle global yavaşlama tartışmaları nedeniyle. Neden? İhracatın yüzde 50’sini AB’ye yapmamızdan dolayı. Neden? Riskten kaçış ortamı oluşursa diğer şartlar sabit olsa dahi en iyi senaryoda emsallerimiz dediğimiz grupla birlikte fiyatlanacağımız için.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019