Google, Twitter ve "geciken" gazeteler

Garbis KEŞİŞOĞLU
Garbis KEŞİŞOĞLU DÜNYA'DA MEDYA garbis.kesisoglu@dunya.com

Amerika ve Avrupa'da belli başlı gazetelerin son on yılda sayısal/dijital medyaya gerektiği ölçülerde önem vermemelerinin faturası, küresel krizle birlikte ağır bir şekilde önlerine kondu. Dijital devrim yeni ataklarla dünyayı sarıp sarmalarken denebilir ki sadece İskandinavya'daki bazı gazeteler ile Almanya'da Springer Grubu bu "tehlikeyi" daha önce sezdi ve sayısal medya konusunda bazı önlemler aldı. Genel olarak belirtmek gerekirse, gazeteler okuyucularla internet arasındaki yaşamsal bağların zamanında ve yeterince farkına varamadı. Onlar kendi "mecralarında" günü kurtarmaya çabalarken önlerine birden bire heyula gibi, şişeden çıkan cin örneği "Google", "You Tube", "Facebook", "Amazon" devleri dikildi.

E-ticaretin artması, tüketiciye görülmemiş kolaylıklar sağladı. İnsanlar Google sayesinde arzuladıkları malların çeşitler içerisinde mukayesesini yapma ve en ucuzu bulma imkanını elde etti. Bu yeni "piyasaya" ağırlık koymakta geciken gazeteler acı acı fark etti ki, kendi ilanları artık bu hızlı gelişmenin gerisinde kalmıştı... Gazetelere deyim yerindeyse "nal toplatan" sayısal devrimleri özetleyelim:

- Küresel krizden önce de "Craigslist" gibi yeni web siteleri, günlük gazetelerin önemli bir gelir kaynağı olan seri ilanları kapmıştı...

- Google, bugün elektronik alışveriş için neredeyse tek adres haline gelmiş durumda...

- Geçen yıl 70 milyon tüketici, yeni jenerasyon cep telefonları sayesinde arama motoru olarak Google'u kullandı. Bu sayının içinde bulunduğumuz yıl daha da artması ve Google'un hegemonyasını pekiştirmesi bekleniyor...

- 2005 yılına kadar gazeteler "blog" konusuna sıcak bakmadılar, bazıları henüz ne olduğunu anlayamadan da bloglar patlama yaptı.

- Diğer önemli bir gelişme de sosyal iletişim sitelerinde yaşandı.

Günümüzde çok popüler hale gelen video portalı "You Tube"u Google 1 milyar 650 milyon dolar vererek bünyesine kattı. Ayni şekilde, bu gibi gelişmeleri çok yakından izleyen medya sihirbazı Rupert Murdoch da elini çabuk tutup 2005'de 580 milyon dolara "My Space"i aldı. Mark Zuckerberg'in kurduğu "Facebook"un yüzde 1,6 oranındaki hissesine Microsoft 240 milyon dolar ödedi. Facebook inanılmaz bir gelişme gösterdi ve bugün 200 milyon kişi tarafından kullanılır oldu. Facebook kullanımı adeta bir salgın haline geldi. Geleneksel veya eski medyaya gelince... Ne yazık ki büyük bölümüyle işte bunları seyretmekle yetindi.

Medyada savaş: Google ve gazete haberleri

Google'un "News" haberler portalı, gazete haberlerini kısaltarak, herhangi bir ödemeden yayınlıyor. Bu da gazeteler için ciddi bir yeni rakibin giderek büyümesi anlamına geliyor. Krizle birlikte, Google'a bu yüzden savaş açanların bayraktarlığını Amerikan "Associated Press" ajansı, Alman Springer Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mathias Döpfner ile Rupert Murdoch yapıyor. Murdoch, her fırsatta hışımla ortaya fırlıyor ve "Google'un telif haklarımızı çalmasına daha ne kadar müsaade edeceğiz?" şeklinde öfke saçan beyanatlar veriyor.

"The Wall Street Journal"ın Genel Yayın Müdürü, Avustralyalı Robert Thomson ise bazı web sitelerini, "İnternetin bağırsaklarındaki parazitler" olarak adlandırıyor. Gazetelerin reklam gelirlerinin küresel kriz ve internetin etkisiyle azalması, web'de "telif haklarının ihlali" sorununu ön plana çıkardı. Bugün Google'un dışındaki web siteleri de gazete ve ajansların haberlerini hiçbir ücret ödemeden istedikleri gibi kullanmaktalar. Medyalarını çok yakından izlediğimiz iki ülkeden örnek verecek olursak, Amerika ve Federal Almanya'daki telif hakları kanunlarıyla bugün için bu ihlalleri engelleyebilmek mümkün görülmüyor. Bu tip web sitelerinin en tanınmışlarından biri olan, Arianna Huffington'a ait "Huffington Post", kendisini savunurken "Biz Associated Press Ajansı‘nın abonesiyiz, oradan aldığımız haberleri sitemizde değerlendiriyoruz" diye estirip atıyor ve "korsanlık" suçlamalarına kulak tıkıyor...

"Google News" ise haberleri kısaltarak yayınlarken kaynak gösteriyor. Bu da, yürürlükte olan Amerikan kanunlarının "dürüstçe kullanma" ilkesine ters düşmüyor. Google, işte bu sayede gazetelere 500 milyon "tıklama" sağladığını belirtiyor ve telif ücreti ödemeyi kesinlikle reddediyor... Bununla da kalmayıp, haberler sitesine milyonlarca dolarlık reklam almasına rağmen, kaynak yaptığı gazetelere en küçük bir pay ayırmıyor.

Google'dan gazetelere salvo: Bunlar dinozor

Google'un 53 yaşındaki CEO'su Eric Schmidt, su anda ateş püsküren yayınevlerinin ortak boy hedefi haline gelmiş durumda. Ama bunu pek umursadığı da söylenemez: Schmidt, Kaliforniya-Mountain View'deki Google kampüsünden avaz avaz dünyaya seslenerek, bugünkü gazetelerin artık "demode" olduğunu, bunların devirlerini kapattıklarını öne sürüyor... Kendilerini kurtarmak için proje üretmede bile aciz kaldıklarını vurguluyor... Ve bu durumda da Google'dan herhangi bir "yardım" beklememeleri gerektiğini ilan ediyor. Medyanın şu anda en önemli şahsiyeti haline gelen Eric Schmidt, Google'u arayanların tek arzusunun "faydalı" bilgiler edinmek olduğunu ve bunun maalesef internetteki diğer siteler için söz konusu olmadığını da açık açık ifade ediyor.

Geleneksel gazeteleri "dinozorlara" benzeten Schmidt, Google'un kürsüsünden onlara adeta ders verir gibi, haberlerle birlikte özellikle ilanların çok akilli bir şekilde "plase" edilmeleri gerektiğini söylüyor...

Gazete reklamlarının hedef kitleye göre yeniden planlaması zorunluluğunu vurgularken de "bugünkü yeni tüketicinin" isteklerinin ön plana alınması gereğini savunuyor. Google'un bu kârlılığı paylaşmama tutumu devam eder de gazeteler kendileri için giderek ağırlasan koşullarda yaşama imkanı bulamaz olurlarsa, bir bakıma dijital medya "altın yumurtlayan tavuğu" kendi elleriyle kesmiş olacak. Öyle ya... Gazeteler ve gazeteciler haber üretemezse, Google nereden haber bulacak?

Bu ana çelişkiye daha adil ve serinkanlı bakan "akil insanlar" diyorlar ki, Google bugünkü tutumunun tam tersine, gelirleri gazetelerle paylaştığı takdirde kaliteli haber üretimi hızlanacak ve uzun vadede bundan Google da faydalanacak; hisse değerlerini artırma olanağını bulacak. Giderek yoğunlaşan bütün tartışmalar gösteriyor ki, sayısal medyada telif hakları sorunu tüm medya dünyasında önümüzdeki dönemin bir numaralı konusu olacak. Bir yandan da belirtmek gerekir ki yazılı basın, bu konuda henüz mevzii de olsa mesafe almaya başladı sayılır. Örneğin, kitapların telif hakları için 2008'de Amerika'da karara bağlanan davanın sonunda Google önemli bir meblağı ödeme mecburiyetinde kalmıştı. Google, yayın hakkı süreleri dolan kitapları dijital ortama aktarmak için de kütüphanelere ödeme yapmaya başladı.

Şimdi de Twitter: İnsanlık, "cıvıldaşan" koca bir aile

Her geçen gün sınırlarını aşan dijital devrim, yeni bir "komünite", adeta evrensel bir "komün yaşamı" yaratıyor. İnsanlık, kocaman bir ormanda, "cıvıldaşan" her renkten kuş kümelerine dönüşüyor.

Üç yıl kadar önce üç arkadaş, Kaliforniya'da bir araya gelerek, yeni bir sosyal iletişim platformu olan "Twitter"i (cıvıldamak) kurdular. Kısa zamanda Twitter bir cıvıltı salgını halinde dünyayı sardı.

Twitter'de "şu an ne yapıyorsun?" sorusuna, 140 harfi aşmamak üzere cevap yazmak gerekiyor.
Birbirinin arkadaş grubuna serbestçe girebilen üyeler, merak ettikleri anda karsı tarafın ne yaptığını öğrenebiliyor. Cevaplar cep telefonuna da geldiğinden, Twitter'in popülaritesi her gün artıyor. Twitter'e kolaylıkla üye olduktan sonra, ekrandaki "Şu an ne yapıyorsun?" sorusuna verilen cevabi, gün içinde istediğiniz kadar değiştirebiliyorsunuz. Böylelikle arkadaşlarınızın, sizin her an ne yaptığınızdan haberdar olmasını sağlamış oluyorsunuz. Twitter'in Facebook'tan farklı bir özelliği de bir üyenin yaptıklarını anında izlemek için, onun sizi arkadaş listesine eklemesine onay vermesini beklemenize gerek olmaması... Arkadaş listenizdeki sizi izleyenlerin verdikleri cevaplar, anında sizin sayfanızda görülüyor. Twitter bağımlılığı, bir yönüyle de eşler arasında huzursuzluğa sebep oluyor...

Twitter aynı zamanda bir mikro-blog olması nedeniyle SMS ve e-mail'lerin yerini almaya namzet. Bugün basında da Twitter çok kullanılıyor ve teknoloji uyumlu gazeteciler bu olanaktan çevrelerinden anında haber alma işinde başarıyla yararlanıyor. Örneğin Mumbai'deki terörist saldırıda, CNN haber geçmeye başlayana kadar, yüzlerce Hintli "Tweets"leri (Twitter'in mesajları Tweets olarak adlandırılıyor) çoktan geçmişti bile. Yine geçenlerde Moldova'daki hükümet karşıtı gösteriler, Tweets'ler sayesinde rekor kısalıkta bir süre içinde organize edilebilmişti. Aynı şekilde bazı Amerikan şehirlerinde polis, trafik sıkışıklığını anında bildirmek üzere Twitter'i kullanıyor. Twitter'i kullananlar arasında başkan Obama ve ünlü televizyoncu Oprah Winfrey de ön sıralarda yer alıyor. Geçtiğimiz hafta, domuz gribi ile ilgili, saatte on bin Tweets gönderildi.

Twitter kullanımı gittikçe artıyor. Sadece şubat ayında 10 milyon kişi Twitter'e üye olarak bu büyük aileye katılmıştı. Twitter'i kullananlar, ilk tahminlerin aksine 18-24 yaş grubu değil... En çok kullananların 35-44 ile 45-54 yaş grupları olduğu belirlendi. Bütün bu sosyal iletişim platformları milyonlarca insani bir araya getiriyor. Çoğu kişi bu sayede izini kaybettiği eski arkadaşlarını, akrabalarını buluyor ve devamlı ilişki içinde olmayı arzu ediyor. Şimdilik en büyük sorun, bu platformların para kazanmasını sağlayacak programlar üretmek. Bu da gerçekleştiği takdirde, zaten güç durumda bulunan gazeteler - dilimiz varmıyor ama- bir darbe daha yemiş olacak.

Nitekim bugün herkes elindeki son model cep telefonları sayesinde Google arama motorunu kullanıyor, her haberi alabiliyor... You Tube, CNN seyredebiliyor, Facebook, My Space, Twitter‘e mesaj gönderebiliyor, müzik dinleyebiliyor, hava raporlarını, trafik durumunu, uçakların iniş-kalkışlarını, nerede olduğunu, sinema programlarını ve lokanta adreslerini öğrenebiliyor, gerekirse yer ayırtabiliyor, sipariş verebiliyor. Tüketici 24 saat olayların içinde olabiliyor ve mesajlarıyla fikirlerini de yaymış oluyor.

***

Bütün bu gelişmeler karsısında hâlâ "Tirajlar niye yerinde sayıyor?" diye kara kara düşünen gazete yöneticilerini anlayabilmek hiç kolay değil...

Gazete yöneticilerinin yukarıdaki hususları dikkatle göz önünde bulundurmaları ve artık daha fazla gecikmeden ona göre yeni stratejiler saptamaları gerekiyor... Eğer Üsküdar'da sabah olmadıysa ve ati alan Üsküdar'ı geçmediyse!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar