Haziran enflasyonu ve beklenenler

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Salı günü TÜİK tarafından Haziran ayı enflasyon rakamları açıklandı. TÜFE’de beklendiği şekilde yön yukarı oldu. Sürpriz ise piyasa beklentisinin 1 puan üzerinde gerçekleşmesiydi. Aylık yüzde 2.61 artışla yıllık enflasyon seviyemiz yüzde 12.15’ten yüzde 15.39’a yükseldi. Uzun yıllardır görmediğimiz seviyeler. Maalesef enflasyon yükselmeden enflasyona dair toplumsal bilinç de oluşmuyor. Henüz tam anlamı ile oluşup oluşmadığı konusu da ayrı bir tartışma meselesi.

Esasen enflasyon cephesinde beklenen gelişmeler oluyor. Gıda fiyatlarının son dönem içerisinde kamuoyunda tartışma haline gelen kalemlerinde sürpriz bir durum yok. Patates, soğan tartışmasına girip konuyu derinleştirmeye çalışmak bence anlamsız. Gıda fiyatları noktasında bugün herhangi bir somut çabadan bahsediyorsak eğer belli ki yetersiz noktadayız. Daha fazlası, daha anlamlısı gerekli. Konunun sadece sorun başlığı olarak TCMB üzerine kalması da açıklanabilir değil. Unutmayalım ki yıllar önce teknik anlamda komite kurulmasını, problemin derinliklerine inilmesi gerektiğini de gündeme getiren yine TCMB olmuştu. Ancak, başka önlemler, daha ileri çabalar gerekli. Gıda cephesi önemsiz demiyorum fakat enflasyon gibi önemli bir başlığın sadece bu sarmalda tartışılmasını da ormana bakmak yerine ağaca odaklanmak olarak görüyorum. Yoksa yılın ilk yarısında işlenmemiş gıda fiyatlarının toplamda yüzde 18.92, işlenmiş gıda fiyatlarının ise yüzde 7.56 düzeyinde arttığının ben de farkındayım. Ama problem bununla sınırlı değil.

Defalarca yazıldı, defalarca tartışıldı. Sadece bu köşede değil, farklı raporlarda, farklı satırlarda da kendisine yer buldu: İhracat yapmak için ithalata gereksinim duyan bir ekonomiden bahsediyoruz. Böylesi bir durumda da yerel para biriminin yabancı dövizler karşısındaki performansı içeride varlık fiyatlarının bugünü ve yarını için kritik önemde bulunuyor. Gelin birlikte sayısallaştıralım. Bunu yaptığımız için de kimse darılmasın, kızmasın. Olanın üzerinden geçiyoruz. Birlikte tartışalım ki soruna çözümü de birlikte arayalım.

Sepet kur olarak tanımlanan bir kavram var. Türk lirasının Amerikan doları ve ortak para birimi euro karşısındaki değerini ölçümlüyor. Çünkü ihracat ve ithalatımızda bahse konu iki para birimi de önemli bir yer tutuyor. Her ikisinin de değerini toplayıp ikiye böldüğünüzde (0.5 ABD doları+0.5 Euro) sepet kur seviyesine ulaşıyorsunuz. Yıllık ortalama değeri üzerinden gittiğimizde 2011’den bu yana sürekli Türk lirasının değer kaybettiğini görüyoruz. 2011-2017 ortalaması yüzde 12. En ciddi yükseliş dönemi de yüzde 22 ile 2017. Burada duralım ve parantez açalım: Geçmişten gelen bir TL zayıflaması var mıdır? Evet. Gecikmeli fiyat etkisi normal şartlarda azalarak da olsa yaşanır mı? Evet. Şimdi devam edelim.

2018 yılı içerisinde sepet kurun ortalama yükselişi yüzde 17 oldu. En ciddi hareketi Mart-Haziran döneminde gördük. Yılın ilk ayında ortalama sepet kur seviyesi 4.19 olurken, Mart’ta 4.35’e, Haziran’da ise 5.02’ye yükseldi. Ne oldu? TL’nin girdi fiyatları yani maliyeti arttı. İkinci parantezi burada açalım: Zaten geçmişten gelen yük enflasyonun sırtında dururken bir de 2018’in henüz ilk yarısı bitmeden yeni bir yük ekledik mi? Maalesef evet. Dahası? Enflasyon beklentileri de bozuldu. Ocak ayında yıl sonu için enflasyon beklentisi yüzde 9.55 ile tek hanede bulunurken Haziran ayına geldiğimizde yüzde 12.28’e yükseldi. 2.73 yüzde puanlık artışı sadece 5 ay içerisinde yaşadık. Kaldı ki gelecek dönem beklentilerinde de benzer durum söz konusu. 12 ay sonrası için beklenti Ocak ayında yüzde 9.24 iken Haziran’da yüzde 10.47’ye yükseldi. Ne kadarlık değişim? 1.23 yüzde puan.

Toparlamak istediğimizde bunca rakamı neden paylaştığımı açıklamak gerek. Evet, gerçekten de enflasyondaki görünüm patates-soğan sarmalından ötede. Birkaç güncel rakam verecek olursam konu daha da netleşecektir. Haziran ayında fiyatları takip edilen 407 ürüne baktığımızda kur kaynaklı maliyet etkisinin yansımalarını görmek mümkün. Örneğin, bilgisayar fiyatları Mayıs’a kıyasla yüzde 9.13 yükselmiş. Ağırlıklı dayanıklı mal fiyatları da benzer eğilim içerisinde; çamaşır makinesi yüzde 6.67, bulaşık makinesi yüzde 6.03, no-frost buzdolabı yüzde 5.76. Birkaç farklı örnek daha vermek mümkün: Otomobil (dizel) fiyatları yüzde 4.51, motosiklet yüzde 3.43, araç yedek parça ve ekipmanları ise yüzde 4.44 artmış. Hepsi de bir şekilde içerisinde ithalat katkısı olan ürünler.

Geçtiğimiz yılın Temmuz ayındaki değişim düşük olduğu ve yakın dönemin etkileri de devam edeceği için Temmuz ayında yıllık enflasyonun yüzde 16 bölgesine hareketini bekliyoruz. Muhtemelen mevcut koşullarda farklılık olmazsa –nispeten stabilizasyon- yıl içi zirveyi de görebiliriz. Sonrasında ise çift hane ile yılı tamamlayacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019