Hızlı Gonzales…

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ sefik@utided.org

Delikanlılık günlerimizde, o günlerin dinlenebilen radyolarında çalan bir şarkıyı duyduğumda hep tebessüm ederim. Şarkının adı “Speedy Gonzales/Hızlı Gonzales”. Evinden uzakta haytalık eden Gonzales’e eşinin evde akan damı, dökülen duvarları, boş mutfağı vb. söyleyerek bağrışmasını anlatan bir şarkı idi. Daha sonraları kendi aramızda, biraz da gençliğin verdiği heyecanla olsa gerek, bazı işlere heyecan içerisinde hızla giren ve fakat biraz dağıtan arkadaşlara “Hızlı Gonzales” diyerek takılırdık.

Şimdilerde azalan ihracat rakamlarına bakarak “Şunu yapalım, bunu yapalım” diye beyanat veren heyecanlı dostlarımıza bakınca, her nedense bu şarkı aklıma düştü. Her ne hikmetse herkes yurt dışı satışları arttırmayı konuşuyor da bu satışları arttıracak olan asıl alt yapıyı oldukça ihmal ediyor. Yurt dışından alım heyetleri getirmek veya yurt dışına pazarlama seyahati organize etmek güzel ve olması gereken şeyler. Ancak madalyonun öteki tarafı veya bana göre daha keskin bir deyişle ayın karanlık yüzünde olanlar biraz ihmal ediliyor. Bunlar neler derseniz; ihracat için gereken, işletme içi yeterliliklerin ve yeteneklerin gerektiği kadar oluşturulamaması, derim.

Yurt dışı pazarlamayı yürütecek kadar yabancı dil bilen elemandan vazgeçtim, gelen siparişlerin kalitesinin sürdürülebilirliliğini bile temin etmekte zorlanan bir işletme ne yapacak? Tesadüfen dükkânına gelen yabancı alıcılara verdiği mallarla “Ben ihracat yapıyorum”  diyenlerin, bugün sıkışan pazarın dışına çıkmaları için biraz çaba göstererek kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor. Uluslararası ticaret, sadece çevremizde konaklayarak dükkânımıza gelecek yabancılara mal satmakla dönmüyor. Hedef pazarların ihtiyaçları kadar, beklentilerini ve mevcut kurallarını önceden bilmek ve işletmelerimizi bunlara göre hazırlamak zorunluluğu, ihmal edilemeyecek önemde olan bir konudur. Ruslar hep aldı, şimdi de Afrikalılar alsın demek, Hızlı Gonzales gibi haytalık peşinde koşmaktan farklı bir durum sergilemez. Zaten zengin olmayan kaynaklarımızı ki bunlar sadece para değildir, har vurup harman savurmak demektir.

Önce yönelmeyi düşündüğümüz pazarları niye seçiyoruz onun nedenlerini ortaya koymalıyız. Sadece bizim ürünlerimize yakın malları aldılar diye mi yoksa ciddi bir hedef pazar belirleme çalışması sonucuna göre mi buralara yöneliyoruz, bir bakalım. Kalite beklentileri düşük bile olsa ve hatta ikinci el ürün bile alıyor olsalar, yine de ticaretlerinin oturduğu bir eksen vardır. Ödeme şartı beklentileri, teslimat ve taşıma koşulları, güvenlik durumlar nelerdir diye incelemek gerekmez mi?

Unutmayalım, hatırlayalım ve aklımızdan çıkarmayalım, büyükler niye küçükler kadar sarsılmıyor? Sadece paraları daha fazla, finansman durumları daha kuvvetli diye mi? 

Yoksa bazı konuları atlamadan yaptıkları ve “Hızlı Gonzales” olmadıkları için mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019