İneklerin adımlarını okumak

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Bir öykü

Japonya’daki süt üreticileri ünlü Japon bilgisayar firması Fujitsu’ya şöyle bir soru ile yanaşmışlar: Acaba hayvanların döllenmesini daha başarılı yapabilir miyiz? İneklerin üremesi ile ilgili şöyle bir durum varmış. Hayvanların başarılı döllenmesi için en uygun zaman, her 21 günde bir ve 12 ile 18 saatlik bir zaman dilimi imiş. Bu süre özellikle de gece saatlerine rastlıyormuş. Şimdi büyük bir sürüsü olan bir çiftçiyi düşünün. Her bir ineği gözleyecek ve uygun zamanı görünce suni döllenmeyi yapacak. Bu işi başarılı biçimde yapmak o kadar kolay değil. Ama, bu oyun başarılırsa, süt üretiminde süreklilik sağlamak mümkün.
Fujitsu araştırmacıları şöyle bir çözümle gelmişler çiftçilerin imdadına. Hayvanların her birine radyo sinyali verebilen bir “Adım-ölçer” takmışlar. Toplanan veriler, GYUHO SaaS denen bir yapay zekâ ile öğrenen (machine-learning) yazılım sistemine aktarılarak analiz edilmiş. Bu adımların analizinde ilginç bir olgu bulunmuş. İneklerin kızışma zamanı gelince adımları sıklaşıyormuş. İnek hızlı adım atınca üstünde takılı adım ölçer çiftçinin cep telefonuna sinyal yolluyormuş. Çiftçi de gidip o ineğe suni dölleme uyguluyormuş.

Analizler daha ilginç sonuçlar da ortaya çıkarmış. Eğer döllenmeye en uygun saat diliminin ilk dört saati içinde döllenme yapılırsa, %75 olasılıkla dişi bir dana, ikinci dört saat içinde yapılırsa erkek bir dana ürüyormuş. Bu şekilde sürünün ihtiyacına göre erkek ve dişi hayvan sayısını ayarlamak da mümkün olmuş. Adımların kalıplarını inceleyen araştırmacılar sekiz çeşit inek hastalığını da başlangıç aşamasında teşhis etme olanağına kavuşmuşlar.

Bir yorum

Yukarıdaki öyküyü Thomas Friedman’ın “Thank you for being late” kitabından aktardım. Bu öyküde dikkat çeken ilginç noktalar var. Birinci nokta, Japon çiftçisinin araştırma isteği. Japon çiftçi “İneği döllemeyi sizden mi öğreneceğiz? Kırk yıllık çiftçiye bunu siz mi öğreteceksiniz?” demeden yardım aramaya çıkmış. Yardımı da veteriner fakültesi veya tarım bakanlığından istememiş. Aslında bizimkilere sormayı akıl edememişler. Sorsalardı daha kolay bir çözüm önerirlerdi: “Paranız yok mu? Sütü ithal edin”. Ama Japon çiftçiler gidip bir bilgisayar firmasına sormuşlar.

Bu örnekte dikkatimi çeken ikinci nokta da şu: Bu bilgisayar firmasındaki araştırmacılar “Abi bizim inekle işimiz olmaz” dememişler. Sorunu dert edinip araştırmaya başlamışlar. Sanırım burada da araştırmacının tükenmeyen merak duygusu devreye girmiş.

Dikkatimi çeken üçüncü nokta ise araştırma süreci ile ilgili. Araştırmadaki ilk önemli sıçrama noktası, ne veri toplanacağına karar vermektir. Acaba ineklerin adımlarının sıklığını incelemek kimin aklına geldi? Yoksa Japonlarda da “Benim yârim gelişinden bellidir” benzeri bir şarkı mı var da ondan esinlenip ineklerin adımlarını inlemeye başladılar? Sonra da ineklerin doğal hallerine en az müdahale gerektiren, radyo sinyalli adım ölçerleri ineklere taktılar.
Araştırmada ikinci sıçrama noktası, gelen adım verilerinden yukarda belirtilen bulgulara erişilmesi. Belli ki, “Bu veriler böyle akar, siz de öyle bakar?” modeli kullanılmamış. Burada da yapay zekâ ve algoritmalar devreye girmiş.

Sonuç

Artık babadan oğula geçen yöntemlerle üretim devri bitmiş durumda. Bazı durumlarda da “Babası ne ki, oğlu ne olsun?” gerçeği de var. O zaman çözüm, araştırmada yatıyor; araştırma ve teknolojide. Araştırma her alanda meyvesini veriyor; ve de teknolojinin yardımı ile ilginç çözümler üretiliyor. Ama bunun da yolu, yetişmiş elemandan geçiyor. Böyle elemanı da o ülkenin eğitim sistemi yetiştirir. Nasıl bir eğitim sistemi? Hurafelerden arınmış, bilime ve teknolojiye önem veren, merak ve araştırma ruhu gelişmiş nesiller yetiştiren bir eğitim sistemi. Eğer durum böyleyse ineklerin adımlarını bile okuyabiliyorsunuz…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019