Irak-Suriye olayları çevre ekonomileri etkileyecek

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Geçen gün de söyledim. Yılbaşından beri bizim türümüzde ülkelere dönük olarak geliştirilen görece karamsar tablo değişiyor. Karamsarlık yerini biraz daha pozitif beklentilere bırakıyor. Yılın ilk aylarında dillerden düşmeyen “kırılgan beşli” söylemi geri çekildi. Beşlinin durumunun o kadar da kötü sayılmayacağına dair analizler ortalığa döküldü. Kırılgan beşlinin ortalama bir büyüme rayına oturarak yollarına devam ettiklerine dair yeni tezler gelişti. Küresel durum daha düzgün görünmeye başladı

Küresel görüntünün bozulmasının altında yatan önemli nedenlerden birisi FED’in likidite azaltma programına başlamasıydı. Süreç içinde likidite azaltılmasının beklendiği kadar sert adımlarla götürülmeyeceğinin, fiili likidite daraltılmasının hemen devreye girmeyeceğinin anlaşılıp, içselleştirilmesi karamsarlığı biraz dağıttı. Beklentiler görece daha olumlu bir yöne döndü. Bu arada gelişmiş ekonomilerde de büyüme biraz hızlanınca, geriden gelenler dış talep etkisiyle büyümeye başladı. Tablo düzeldi.

Bu gelişmelerin tümünden biz de etkilendik. Yılın başında “en kırılgan ekonomi” olarak sınıfl anan Türkiye ekonomisinin ilk çeyrek performansı beklenenden iyi oldu. Yaşanan olumsuzluklara rağmen büyüme çok yavaşlamadı. Cari açık ahenkli bir şekilde gerilemeyi sürdürdü. Küresel algı bozulmasının yansıması olarak cari açığın finansmanında ciddi güçlükler yaşamaya başladık. En son gelen Nisan ayı verileri finansman akışındaki kısıtın da aşılabileceği izlenimi yarattı. İyiye gidebileceğimiz beklentisi doğdu.

İçeride ve dışarıda iktisadi görüntünün yavaştan düzelmeye başladığı bir dönemde yanı başımızda, Irak-Suriye ekseninde oluşmaya başlayan gerilim ve çatışma iklimi bu tabloyu tersine çevirme potansiyeli taşıyor. Gelişen olaylar hem bölgeye hem de bize dönük tereddüt üretiyor. Üstelik biz her hangi bir bölge ülkesi değiliz. Bu kez fiilen işin içindeyiz. Dahası, gelişen yeni sürecin baş aktörlerden birisi durumundayız. Bu nedenle Irak-Suriye coğrafyasındaki sıcak gelişmelerden en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyoruz.

Biz bölgedeki konumumuzu ve bu gelişmelerin olası etkilerini çoğunlukla siyasal pencereden değerlendiriyoruz. Belki de ilk adımda doğru olan da budur. Ama bu türlü gerilim ve çatışma dinamiğinin özellikle bölgedeki ülkeler açısından çok ciddi iktisadi yansımaları olduğu da biliniyor.

Bu türden yansımaları taşıyıp, öteki ülkelere aktaran dört ana kanal var. Bunlardan birisi dış ödeme kanalı. Beklentiler bozulup, ortalık ısınmaya başlayınca bölgedeki ticaret, turizm, ulaşım gibi döviz kaynakları duraklayıp, hızla geriliyor. Dahası, bölgeden ve bölge dışından doğrudan yatırım, portföy vb. gibi dış sermaye girişleri duraklıyor. Finansman imkanları daralıyor.

Bölgede gerilimin artıp, sıcak çatışma olasılığının doğmasının bölge ülkelerine dönük ikinci etki kanalı fiyatlar üzerinden işliyor. Başlangıçta bu tür fiyat etkisi özellikle konut sektöründe gözleniyor. Komşu ülkeye dönük göç yoğunluk ve devamlılık kazanmaya başlayınca konut fiyatları yükseliyor, kiralar artıyor. Bu sürecin ulusal fiyatlar üzerinde baskı yaratması zaman alıyor ama aynı süreçte bazı uluslararası fiyatların (petrol vb.) da yükselmesi ev sahibi ülkede enflasyon olasılığını arttırıyor.

Genel olarak üretim faktörleri piyasaları üçüncü etki kanalını oluşturuyor. Çatışma alanı olan ülkeden komşulara doğru başlayan kaçış ve göç ev sahibi ülkenin işgücü piyasasında ciddi baskılar yaratıyor. Kaçak işgücü arzı hızla genişliyor. Kayıt dışı çalışan sayısı artıyor. Sonuçta, ev sahibi ülkede işsizlik yükseliyor. Öteki üretim faktörü sermaye üzerinde de olumsuz etkiler ortaya çıkıyor. İlk adımda sermaye girişi yavaşlayıp, geriliyor. Daha sonraki evrelerde doğrudan sermaye çıkışı başlıyor. Komşu ülke kaynak kuruması yaşamaya başlıyor.

Dördüncü etki kanalı ev sahibi ülkenin kamu maliyesi üzerinden gelişiyor. Çatışma riski altında kalan komşu ülkelerde askeri harcamalar artıyor, güvenlik hizmetlerinin faturası büyüyor. Ev sahibi ülkenin bütçesini sıkıştırıyor, açıkların büyümesine neden oluyor bu.

Dikkat ederseniz bu dört etki komşu ülkelerin büyümeleri üzerinde doğrudan etkili oluyor, büyümeyi yavaşlatıyor. Bu refah ve istihdam kaybı anlamına gelir. Mevcut koşullarda biz bu tür etkilere fazlasıyla açığız. Kısacası, sorun hızla çözülmezse, ciddi bir refah kaybı yaşamamız kaçınılmaz hale gelecektir. Görece fakirleşeceğimiz anlamına gelir bu. Sorunu siyaset penceresinden değerlendirirken işin bu boyutunu gözden kaçırmamak gerekir.

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018