İSO 500 sonuçları ve sanayinin geleceği…

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Yakın dostum ve değerli bir sanayici İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, 7 Haziran 2016 günü 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun 2015 yılı sonuçlarını kamuoyuna açıkladı. Uzun yıllardan beri her yıl tekrarlanan bu değerli çalışma, yine başka gündemler nedeniyle, fazla tartışılmadan sümen altına gitti ya da arşive girdi. Oysa Türkiye’nin nabzını tutan 500 sanayi kuruluşunun sonuçları çok dikkat çekiciydi ve aynı zamanda çok düşündürücüydü. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ustalıkla özetleyerek öne çıkardığı konular çok önemliydi. Bu sonuçlardan sadece birisi ağırlıklı olarak kamuoyuna yansıdı. O da faaliyet kârlarının üçte ikisini finansman giderlerinin alıp götürmesine ilişkin olanıydı. 

Halbuki İSO 500 ile ilgili başka sonuçlar da çok önemliydi. Bahçıvan’ın altını çizdiği bu sonuçları dilerseniz kısaca özetleyelim. Bir önceki yıla göre 2015 yılı sonuçlarına bir bakalım. 

• İSO 500’ün üretimden net satışları yüzde 7.5 artmış. 

• Faaliyet karı yüzde 44.9 artış göstermiş. Yani bir önceki yıla göre karlılığın arttığı ortaya çıkmış. 

• Bu arada faaliyet karının net satışlara oranı yüzde 8.7 olmuş. Yani satışlarda kârlılık oranı yükselmiş. 

• Ne yazık ki 2015 yılında ihracat yüzde 12.9 daralmış. Özellikle komşu ülkelerle yaşanan sıkıntılar ve Euro Bölgesi’nde yaşanan daralma dolayısıyla sanayi ürünü ihracatımız düşmüş. 

• Dünya ortalaması yüzde 25 olan kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlara oranı İSO 500 grubunda yüzde 39 olarak gerçekleşmiş. Yani borçlanma, yatırımlara değil, kısa vadeli stok ve girdiler için yapılmış. 

• Bu borçluluk durumuna bağlı olarak duran varlıkların aktifl ere oranı da düşmüş. Şöyle ki dünyada bu oran yüzde 46 iken Türkiye’de İSO 500 grubunda yüzde 66’ya yükselmiş. Demek ki aktif yapısında, yatırımları ve gücü sergileyen duran varlıklar azalmış, buna karşın değişken varlıklar (cari aktifl er) öne çıkmış. 

• Ücretlilerin reel ücretleri 2015 yılında yükselmiş ve yüzde 13.7 ile enflasyonun üzerinde artış sergilemiş. 

• Çok dikkat çekici ve tehlikeli bir gelişme de yabancı sermayeli şirket sayısında yaşanmış. Şöyle ki geçen yıl 153 olan yabancı sermayeli şirket sayısı bu yıl 125’e gerilemiş. Demek ki 2015 yılında 28 yabancı sermayeli büyük şirket Türkiye’den çıkmış. 

• Basında geniş olarak yer aldığı üzere İSO 500’ün 2015 yılında finansman giderleri yüzde 75 artış kaydetmiş. • Dolayısıyla faaliyet karının yüzde 63.4’ü yani üçte ikisi finansman giderlerine gitmiş. 

• Bu da sanayide borçlanma oranının değil, borçlanma maliyetinin yüksekliğini ortaya koymuş. 

Yukarıda özetlediğimiz İSO 500 sonuçları hiç iç açıcı değil. 

Özellikle makroekonomik büyüklükler de bu sonuçları doğruluyor. 

Şöyle ki; GSYH verileri, tüm sektörlerdeki sabit sermaye yatırımlarının (özel sektör sanayi yatırımları dahil) milli gelirden aldığı payın giderek azaldığı görülüyor. Özel sektör sabit sermaye yatırımlarının GSYH içindeki payının; 2006 yılında yüzde 18.9 iken, 2009 kriz yılı hariç her yıl düşüş sergilediği ve 2015 yılında yüzde 16’nın altına gerilemiş olduğu anlaşılıyor. 

Aynı şekilde özel sektör imalat sanayi yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payı da küçülüyor. Bu pay 2011 yılında yüzde 34.3 iken 2015 yılında yüzde 29’a geriliyor. 

Nitekim teşvik kapsamındaki yatırımlar da bu sonuçları doğruluyor. Şöyle ki teşvik kapsamındaki toplam yatırımlar içerisindeki imalat sanayi yatırımların payı, 2010 yılında yüzde 62.4 iken 2015 yılında yüzde 24.3’e kadar düşüş sergiliyor. 

Demek ki; GSYH içinde sabit sermaye yatırımları düşüyor, toplam sabit sermaye yatırımları içinde özel sektör imalat sanayi yatırımları daralıyor, bu arada da teşvik kapsamındaki imalat sanayi yatırımları da önemli bir düşüş sergiliyor. 

Oysa imalat sanayi Türk ekonomisinin gerçek dinamizmidir. İmalat sanayi geliştikçe istihdam artar, ihracat artar, katma değer artar, kazançlar artar ve ekonomi gerçek büyümeyi sağlar. Dolayısıyla İSO 500 rakamlarıyla da doğrulanan imalat sanayisindeki olumsuz seyri değiştirmek zorundayız. Yüksek girdi maliyetleri, düşük katma değerli ürünler, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz koşullar nedeniyle durumu gözden geçirmeliyiz. Orta gelir tuzağı gibi “orta sanayi tuzağı” içine girmiş olan Türk sanayisinin bu haliyle 2023 hedefl erini değil yakalamak, yanından bile geçemeyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar