İSO 500, yabancı 123, kamu 11

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Önce İstanbul Sanayi Odası'nı (İSO) tebrikle başlayalım yazımıza.

Türkiye koşullarında yarım asır böyle bir yayına sahiplik yapmak çok önemli.
Bu yayın malum: 'İSO 500" (Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu) adlı çalışma. Önce 100, sonra 300 ve 1981 sonrası da 500 sanayi kuruluşu ile ilgili ayrıntılı çalışma.

Geçtiğimiz hafta İSO, bu araştırmanın 2016 yılına ait olanını yayımladı ve kamuoyu ile paylaştı. Yine her zamanki ekonomi gündem maddesi gibi kısa televizyon pasajları ve bir iki gazete makaleleri ile yıldırım gibi geldi ve geçti. Türkiye için gerçek büyümenin kaynağı vazgeçilmez önemi olan sanayinin ve dünyanın "sanayi 4.0" kavramına geçtiği böyle bir önemli sektörün üzerinde kimse durmadı.

Oysa bu çalışma Türk sanayisinin adeta barometresi gibi. Zira İSO'nun listesine giren ilk 500 firma ile ilgili büyüklükler çok önemli.

Sadece iki ölçü bile pek çok şeyi anlatmaya yeterli. Şöyle ki; İSO 500 kuruluşunun 2016 yılında Türkiye GSYH içindeki payı yüzde 7 ve toplam sanayi içerisindeki brüt katma değer payı ise yüzde 20 civarında. Araştırmada; bu büyüklük veya ölçülere ihracat, istihdam, aktif büyüklüğü, öz varlık, yabancı kaynak, faiz, vergi, ücretler açısından ayrıca yer verilmiş durumda.

Dolayısıyla bu araştırmanın içinde farklı açılardan bakılacak birçok konu var.

Biz konuya 500 büyük sanayi kuruluşu içindeki yabancı sermayeli kuruluşlar ile kamu kuruluşları sayıları ve büyüklükleri açısından bakarak bir analiz yapmak istiyoruz.

Önce firma sayılarını ortaya koyalım.

500 büyük sanayi kuruluşu içerisinde yabancı sermayeli kuruluş sayısı 123 ve kamu sermayeli kuruluş sayısı ise sadece 11. Yani toplam 500 büyük sanayi kuruluşunun yaklaşık dörtte biri yabancı sermayeli ve yüzde 2'si ise kamu sermayeli kuruluş.

Aslında sadece bu sayılara bakmak yeterli değil, biraz daha ayrıntıya girmek lazım.

Örneğin 500 büyük sanayi kuruluşunun içindeki 11 kamu kuruluşunun;

- Üretimden satışlardaki payı yüzde 4.5

- İhracattaki payı sadece yüzde 1.5

- Ancak vergi öncesi dönem karı içerisindeki payı yüzde 18.5

- FAVÖK (faiz, amortisman, vergi öncesi kâr) içindeki payı yüzde 10.1

- Toplam yabancı kaynaklar veya borçlar içerisindeki payı sadece yüzde 5.9

- Buna karşın uzun vadeli borçlar içerisindeki payı yüzde 8.1

- Öz kaynak toplamı içerisinde payı yüzde 17.6

- Toplam aktifler içerisindeki payı yüzde 10.4

- Ücretli personel sayısının toplamdaki payı yüzde 6.9

- …

Bu tablonun anlamı şu:

Kamu kesimi;

- Üretimden satışlarda ilk 3 arasında yok,

- Aynı şekilde yaratılan katma değere göre de ilk 3 arasına girememiş,

- 500'ün ihracatını yapan ilk üçte zaten değil,

- Yine personel sayısında da iddiali değil.

Peki kamu kesimi hangi başlıkta var?...

Kamu kesimi, en yüksek kârlılıkta ilk 3'ün 2'sini almış. Yani en fazla kâr eden ilk 3 kuruluş arasında 2 kamu kuruluşu yer almış.

Bunlar da enerji sektöründeki önemli tekel kuruluşlar. Serbest piyasa koşulları yerine kamu otoritesi tarafından belirlenmiş fiyatlarla yüksek kâr elde eden kuruluşlar. Vatandaştan vergi almak yerine, yine kamu otoritesi kararıyla fiyat mekanizması üzerinden ortaya çıkan karlar.

Şimdi de konuya yabancı sermayeli kuruluşlar açısından bakalım.

Daha önce de belirttiğimiz üzere 500 sanayi kuruluşu içerisinde yabancı sermayeli kuruluş sayısı 123. Ama bu grubun büyüklükleri ve yaptıkları çok daha farklı.

Bu 123 yabancı sermayeli kuruluş;

- 500 sanayi kuruluşunun üretimdeki satışlarının üçte birini yapmış,

- Brüt katma değerin yaklaşık yüzde 40'ını elde etmiş,

- Özellikle hepsinin ihracatının hemen hemen yarısını gerçekleştirmiş,

- Aynı şekilde dönem kârının ve FAVÖK'ün de yüzde 30'una yaklaşmış.

- Ne yazık ki sayıları artma yerine azalma yönünde olmaya başlamış,

- Yine de ilk 50 sanayi kuruluşunun 15'ini oluşturmuş,

- Bunların içerisinde yüzde 50'den fazla yabancı payı olanlar ağırlığını korumuş,
durumda.

İşte küresel ekonominin ve gelişmiş ülkelerin gerçek ve doğru bir görüntüsü.

Bunlar; sıcak para getirip istedikleri zaman götürenler değil, fabrikaları alıp taşıyanlar değil, göğü delen gayrimenkul spekülatörleri ve hatta cambazları değil. Bunlar, yarattığı katma değerin çok önemli bir kısmını ücret, kira, faiz ve kâr olarak Türkiye'de bırakanlar.

Keşke bunların sayısını artırabilmenin yollarını arasak, bunlarla ortaklıklar kurarak dünya ile bütünleşsek, gerçek ölçek ekonomilerini yakalasak, hatta dünyada ekonomik, diplomatik ve hatta siyasal lobi gücü oluşturabilsek…

İşte İSO böyle önemli ayrıntıları anlamaya fırsat verdiği için güzel iş yapıyor. Yazının sonunda tekrar tebrikler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar