İsrail ile çatışmanın ekonomi politiği

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Burada yazdıklarıma  belki de birçok okurum karşı çıkacak. Beni materyalist bulacak. Ama ben yine de yazacağım. Üstelik yazdıklarımın pozitif düşüncenin bir uzantısı olduğunu düşünerek yazacağım.

Bu haftayı İsrail'e lanet yağdırarak geçirdik. Ankara'da İsrail Büyükelçisi'nin evinin önündeki göstericileri gördüm. (Televizyondan değil, yanlarından geçtim, kurulan çadırları gördüm). Göstericiler bir Arap ülkesi yurttaşları gibi duruyorlardı. 

Önce bir soru ile başlayalım. Türkiye, İsrail ile neden çatıştı ve artan oranda çatışmaya neden devam ediyor? Cevabınızı duyar gibi oluyorum. İsrail'in Gazze'de  uyguladığı ambargo ve Gazze'ye yaptığı askeri müdahaleler. İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere karşı yürüttüğü bu uygulamaya herkes gibi bizim de karşı çıkmamız doğal. İsrail'in sivillere uyguladığı şiddeti en sert şekilde elbette kınamalıyız.

Ancak bir soru daha soralım. Birçok aydın ABD'nin Irak'a müdahalesine karşı çıkarken ya da 1 Mart 2003'teki tezkereye muhalefet partileri karşı çıkarken, İslamcı kesim nerede idi? Neden ABD müdahalesine karşı çıkmadılar?

ABD askerlerinin Irak'ta yaptıkları dünya kamuoyunca kıyasıya eleştirilirken, TC Hükümeti işgale karşı ne yaptı? Ben sadece hükümet üyelerinin "Kurtlar Vadisi Irak" filmini rahat koltuklarda seyrederek ABD'ye karşı çıktıklarını anımsıyorum. Daha da ileri gidiyorum. Türkiye'de muhafazakarlığın bayrağını taşıyanlar, ABD'li askerler Iraklı kadınlara tecavüz ederken ne yaptılar? ABD'li, İngiliz ve Avrupa'nın diğer ülkelerinin kadınları bu tecavüzleri protesto ederken, bizde İslamcı kadınlarımız ne yaptılar? Türkiye'de başörtüsü namusumuzdur diye gösteri yapanların, neden Irak'taki kadınlara, çocuk yaştaki kızlara tecavüz edilirken sesleri çıkmadı. Yoksa Iraklı kadınların Müslümanlığından ya da namuslarından şüpheleri mi vardı?

Gelin biraz dürüst olalım. Diğer Arap ülkeleri tarafından bile dışlanan Hamas'ı korumak bize mi düştü. Politikacı iseniz buna evet diyebilirsiniz. Çünkü bu davranışınızın oya tahvil edeceğini düşünüyorsunuz demektir. Üstelik bu cevabınız namuslu aydınlar için sürpriz de olmaz. Çünkü Türkiye'nin bir başka  partisi de Kore'ye asker göndermişti. Sahi, Kore'de Türk askeri Müslümanları mı korumaya gitmişti? Hayır. Celal Bayar- Adnan Menderes Hükümeti'nin, ABD'nin bu isteğine politik çıkarları gereği evet demeleri gerekiyordu.

Türkiye'nin dış politikası son dönemde 'Komşularla Sıfır Sorun' denilen bir strateji üzerinden yürütülüyor. Gelin komşularımıza bir bakalım. İran'la sürekli bir çekişmemiz olmasına karşın hala 1639'da Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Kasr-ı Şirin antlaşmasına bağlıyız. Suriye ile var olan sorunları bu strateji değil, Türk Ordusu'nun Kara Kuvvetleri Komutanı'nın 1999 yılındaki konuşması çözüme kavuşturmuştu. Irak'la on yıl önce hangi sorunlar var ise, şimdi yine var. Yunanistan ile ilişkiler 1999'dan sonra rahmetli İsmail Cem'in çabaları ile yumuşamıştı. Bulgaristan'da sosyalizmin 1990'daki çözülüşü ile birlikte işler yoluna girmişti. Gürcistan ve Rusya ile de 1990 sonrası sorun kalmamıştı. Şimdi de yok. Gelelim Ermenistan'a. Açılım yapıyorduk. Biz neyi açtık, onlar neyi açtı? Bilen var mı?

Türkiye ile İsrail arasında tarihsel bir karşılıklı gönül bağlılığı vardı. Ticari ve askeri ilişkiler oldukça üst düzeyde idi. Nisan 2010 verilerine göre İsrail en çok ihracat yaptığımız on yedinci ülke. Mevcut çatışma ortamı nedeni ile İsrailli elli bin turist Türkiye seyahatlerini iptal etti. (Ortalama 1000TL. harcama yapsalardı, ülkemize 50 milyon TL bırakmış olacaklardı).

Ülkelerin uluslararası ilişkilerinde iktisadi çıkarlar önemlidir. Türkiye İsrail ile çatışıp, Hamas'ın dostluğunu kazanarak, hangi iktisadi ve siyasi başarıyı elde etti? Gemilerde yardım amaçlı bulananlar sizce kim tarafından yönlendirildi ve böyle bir müdahalenin yapılacağı nerede ise kesin iken, neden bu gemilerin kalkmasına izin verildi? Biraz yansız düşünürseniz, sorulara doğru yanıtlar bulabilirsiniz ve gemide öldürülen yurttaşlarımızın ölmemesi gerektiğini söyleyeceğinize emininim.

Son olarak Dışişleri Bakanlığı'ndaki bürokratlara seslenmek isterim. Dış ilişkilerde illa da bir strateji aranıyorsa,  NUTUK'u bir daha okuyup, Atatürk'ün "Yurtta Barış, Dünya da Barış" sözünü biraz daha 'derinliğine' incelemelerini öneririm.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019