Kamu finansman dengesi bozuluyor!...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Türkiye'nin gündemi ekonomi olsa, kamu finansman dengesinin bozulmaya yüz tuttuğu görülür. 80'li ve 90'lı yıllarda izlenen temel ekonomik göstergelerin ve özellikle kamu ekonomisine ilişkin göstergelerin ihmal edildiği anlaşılır.

Şimdi tüm ekonomik göstergeler faiz-döviz ikilisine indirgenmiş durumda. Herkes her gün dövizin seyrine ve faizin dizginlenip dizginlenmediğine bakıyor.
Oysa örneğin faiz konusunun kamu kesiminin finansman gereğine bağlı olduğu görülmüyor. Yani bu sonuçları yaratan nedenler yerine sadece sonuçlar tartışılıyor. En sağlıklı bütçe kaynağı olan vergi konusu başarılı (!) bir şekilde ıskalanıyor.
Dolayısıyla ekonominin önemli bir kesimi olarak kamunun genel dengesi üzerinde durulmuyor, mali disiplin adı altında içine girilmeden sadece bütçe açığı üzerinde duruluyor.

Biraz işin içine girilirse, kamu kesimi genel dengesinde son aylarda bozulmanın başladığı görülür. 2017 yılı rakamlarına bakarak bunu şöyle özetleyebiliriz:

- Kamu harcamaları (özellikle kamu yatırımları) artıyor,

- Buna karşın finansman yolu olarak borçlanmaya başvuru oluyor,

- Sonuçta kamu kesiminin borçlanma gereği artıyor,

- Bu durumda da hem borçlar roll over ediliyor ve hem de faizler yükseliyor.

Dilerseniz yukarıdaki sonuçları 2017 yılının ilk 4 aylık rakamlarından yorumlayalım.

Aşağıdaki ilk tablodan da görüldüğü üzere; yılın başından itibaren her ay bütçe giderlerinde artış var. Özellikle şubat ayından sonra da hem kamu tüketiminde (yani mal ve hizmet alımında) artış ve hem de kamu yatırım harcamalarında (bütçe diliyle sermaye giderlerinde) ciddi yükseliş söz konusu.

Bu harcamaları 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu'nun tetiklediği açık. Öte yandan büyüme rakamlarını oluşturan kalemlerden biri özel tüketim ise diğerinin de kamu yatırım harcamalarındaki artış olduğu ortada.

Söz konusu tablodaki bütçe giderlerinin finansmanında vergi gelirleri yetersiz kalıyor ve dolayısıyla 2017 Ocak ayı hariç izleyen 3 ayda bütçe açıkları ortaya çıkıyor.

İşte bu bütçe açığının finansmanında da ister istemez Hazine borçlanmaya gidiyor. Aşağıdaki tablo da Hazine'nin özellikle iç borç stokundaki artışı sergiliyor. Özellikle 2016 yılı Aralık ayı kamu toplam borç stoku yaklaşık 759 milyar lira iken yeni yılın ilk ayında borç stoku 800 milyar sınırını aşıyor.
Açıkçası kamu borçları 1 ayda yaklaşık yüzde 5 artıyor. İzleyen aylarda da özellikle iç borçlanmaya başvurulduğu anlaşılıyor.

Frenlenemez kamu harcamalarındaki artışta borçlanmaya başvurunca ortaya çıkan sonuç ortada!...

Şöyle ki; öncelikle iç borç çevirme oranı yükseliyor. Yani o döneme ait iç borçlanmanın iç borç ödemelerine oranını gösteren iç borç çevirme oranı bozuluyor. Yani mevcut borçlar yeni borçlanmalarla karşılanıyor. Örneğin nisan ayında 100 lira borç ödemek için yaklaşık 173 lira iç borçlanma yapılıyor.

Borçlanma olunca bunun doğal sonucu olarak borçlanma vadesi etkileniyor; daha da önemlisi borçlanma maliyeti yani faiz yükü artıyor. Artık iki haneli faiz ödemeleri kaçınılmaz hale geliyor.

Aşağıdaki tablo da bu gerçeği sergiliyor. Yani istenmeyen bir sonuç olarak faiz artışı ortaya çıkıyor; ama bu sonucu yaratan nedenler üzerinde durulmuyor.

Görüldüğü gibi kamu finansman dengesinde bir bozulma göze çarpıyor.

Gerçekten de bütçe dengesine genel bakış ve AB'nin Maastricht kriterleriyle karşılaştırma çok sağlıklı olmayabilir. Bütçe harcamalarındaki kalite sorununa bakmak ve özellikle kamu yatırımlarını etkinlik ve verimlilik açısından yorumlamak ve aynı zamanda kamu harcamalarının en sağlıklı finansman kaynağı olan vergiler üzerinde ciddi durmak gerekiyor.

Ne yazık ki unutulan veya unutturulmak istenen başlıklar da bunlar!...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar