Kristof Kolomb'dan girişimcilik dersleri (4)

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

K. Kolomb’un “Amerika’nın Keşfi” macerasından çıkarmaya çalışacağımız girişimcilik dersleri, Kolomb serisinin dördüncüsü ve sonuncusu olacak. Daha önceki yazılarımızda K.Kolomb’u yaratılan katma değer kriterini esas alarak dünyanın gelmiş geçmiş en büyük girişimcisi olarak değerlendirmiştik. Daha sonra da Kolomb’un “Amerika’nın keşfi” hikayesinde girişimcilik niteliklerinin öne çıktığı önemli etaplarını ortaya koymaya çalıştık.

Bu yazımızda da bu hikayeden çıkardığımız girişimcilik derslerini maddeler halinde belirleyip değerlendirmeye çalışacağız. 

1) K.Kolomb’un hikayesinden çıkarmamız gereken birinci ders: Girişimci, projesi ile ilgili olarak olabildiğince bilgilenmelidir. Projesinin gerçekleştirilebilirliğini proje ile ilgili bilgilere dayandırmalıdır. Bu konuda Ege Cansen’in espri yüklü güzel bir taşlaması vardır. Şöyle diyor Cansen: “Ülkemizde devlet yardımı olarak “bilgiye ihtiyacım var” diyen iş adamı para ile desteklenmeli; “paraya ihtiyacım var” diyen işadamı da bilgi ile desteklenmelidir. Zira bilgisi yetersiz olana verilen para kaynak israfı oluyor.” 

K.Kolomb, yaşadığı dönemde dünyanın düz olduğuna ilişkin genel inanca şüphe ile bakmıştır. Merakla bu şüphesinin üzerine gitmiş, ulaşabildiği gökbilim ve kozmoğrafya bilgileriyle bu şüphesini değerlendirmiştir. Sonuçta ulaşabildiği bilgilerle dünyanın yuvarlak olduğu sonucuna varmıştır. Bu inançla sadece doğuya giderek değil, batıya giderek de Hindistan’a ulaşılabileceğine inanmıştır. Doğuya doğru yol almayacağından Hindistan’a ulaşabilmesi için İskender gibi kral olmasına gerek yoktur. Yanında koca bir orduya da ihtiyacı yoktur. Batıya giderken çok iyi bir denizci olması yeterli olacaktır. Kolomb bu konuda kendisinden emindir. Denizleri çok iyi tanıyan, döneminin gökbilim ve kozmoğrafya bilgilerine yeterince sahip, tecrübeli bir denizcidir. Birkaç gemi ve denizcilik tecrübesine sahip mürettebat yeterli olacaktır. 

2) Kolomb’un hikayesinden çıkarabileceğimiz ikinci ders: Girişimci cesaret sahibi olmalıdır. Cesareti özgüven, tutku ve azim gibi niteliklerle güçlenmelidir. 

Ernest Hemingway’in güzel bir özdeyişi vardır: “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyenler, yeni topraklar keşfedemezler.” Evet, o dönemde okyanusun sonsuzluğuna kıyıyı gözden kaybetmek, hem de daha ne kadar gitmen gerektiğini bilmeden bunu göze almak, muhakkak ki çok büyük bir cesaret gerektirecektir. Kolomb bu cesarete sahip, özgüveni yüksek, azimli ve tutkulu bir denizcidir. 

3) K.Kolomb projesini gerçekleştirmeye neden memleketi olan Cenova’dan değil de İspanya ve Portekiz gibi ülkelerden başlamayı tercih etmiştir?

Kanaatimizce bu tercihin altında Cenova’nın o dönemin çok zengin devletlerinden biri olması yatar. İnsanlar belirli bir zenginliğe ulaştıktan sonra fazla riske girmek istemezler. Paralarını bir işe yatırırken ne kazanacaklarından çok, ne kaybedeceklerine bakarlar. Kaybedecekleri belirli bir risk sınırını aştığı takdirde projeye yatırım yapmaktan vazgeçerler. Bu nedenle Cenova projesi için uygun bir yer seçimi değildir. Halbuki İspanya, Portekiz gibi okyanus kıyısındaki devletler keşifler çağının öncüleri olmuşlardır. Zenginleşmek tutkusuyla belirsizliklere doğru yol alma tutkusuna ve özgüvenine, dolayısıyla da daha çok riske girme cesaretine sahiptirler. 

Sonuç olarak, girişimci için projesini nasıl ve hangi kaynaklarla gerçekleştireceği kadar, nerede gerçekleştireceği de önemlidir. 

4) Girişimci, inandığı ve uygulamaya karar verdiği projesi için azimli olmalı, önüne çıkan engellerden yılmamalı, mümkün olan tüm yolları denemelidir. 

K. Kolomb’un da girişimcilik hikayesinde bu azmi gösterdiğini görüyoruz. Portekiz Kralı projeyi desteklemeyi reddedince İspanya Kralı’na başvurmuş, O da olmayınca Fransa Kralı’na başvurmak için Kuzeye doğru yola koyulmuştur. Amacına ulaşıncaya kadar mücadele etme azmindedir. 

5) Girişimci karşısına çıkan şansları kaçırmamalı, onları çok iyi değerlendirmeye çalışmalıdır. 

Büyük bir umut bağladığı Portekiz Kralı’ndan ve sonra da İspanya Kralı’ndan projesine destek bulamayan Kolomb’un Fransa yolunda kilise adamı peder Perez de Marchera ile karşılaşması muhakkak ki çok büyük bir şans olmuştur. Birdenbire insanın karşısına çıkıveren böylesi şartları girişimci çok iyi değerlendirebilmelidir. 

Kolomb’un bu şansı iyi değerlendirdiğini görüyoruz hikayede. Kolomb Marchera’nın devreye girmesiyle İspanya Kralı Fernando’nun desteğini sağlamayı başarmıştır. Daha sonra da Marchera ile ilişkisini sürdürmüş, O’nun sayesinde denizcilikte tecrübeli kişilerin de ekibine dahil edilmesi mümkün olmuştur.

6) Kolomb’un projesine destek sağlayan İspanya Kralı Fernando’ya, kendisinin de şartları olduğunu dile getirmesi kanaatimizce yine önemli bir girişimcilik niteliğidir. Kralın destek vermesini el etek öperek değil, projenin başarılı bir şekilde sonuçlanması durumunda elde edilen zenginlikten pay alma talebiyle karşılamıştır. Böylesi bir cesaret, bürokratlığın veya rantiyerliğin aksine, başarısızlığın riski kadar başarının da nemasını almanın hakkı olduğuna inanan gerçek bir girişimci özelliği olarak kabul edilmelidir. 

7) Kardeşi Bartelemeo’yu ekibine dahil etmesi ve O’na önemli yetkiler vermesi muhakkak ki Kolomb’un başta gelen hatalarından biri olmuştur. Bartelemeo’nun yerli halka uyguladığı kötü muamele ve işkenceye kadar varan davranışları, Kolomb’un hapse mahkum edilip zincire vurulmasına kadar uzanan sonuçlar doğurmuştur. 

Girişimcinin ekibine dahil ettiği çalışma arkadaşlarında ailevi yakınlık, arkadaşlık ve kişisel sempati veya antipati gibi özelliklerden uzak durması gerekir. Ekibini seçimde hem liyakatı hem niteliği ve hem de güveni esas alması uzun vadeli başarının başta gelen şartlarıdır. 

8) Ne kadar başarılı olunursa olunsun, yapılacak önemli bir hata tüm başarıların nimetlerini alıp götürebilir. Kolomb da sonuçta hapsedilmiş, zincire vurulmuş, iki yıl hapis yattıktan sonra affedildiğinde Kral Fernando tarafından 4. bir Amerika seferine çıksa da eski ününe ve şöhretine tekrar sahip olamamıştır. Uzun süre hastalanıp yaşama veda ettikten sonra dünya çapında ünlenebilmiştir. Keşfettiği kıtaya bile kendi isminin verilmesini sağlayamamış, bu şeref Amerigo Vespuci’ye nasip olmuştur. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017