Küresel risk kavramı nedir, nasıl fiyatlanır?

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Kasım 2016’da ABD Başkanı olarak Donald Trump’ın seçilmesi ile birlikte para ve sermaye piyasalarında küresel çapta diyebileceğimiz iyimser bir tablo ortaya çıktı. Geçmiş döneme kıyasla daha hızlı büyümesi ve kendisi ile ticaret ilişkisinde bulunan ülkeleri de kendi koyduğu kurallar çerçevesinde oyuna dahil ederek büyütmesi beklenen ABD’yi bu kez bir süredir unuttuğumuz bir konu ile konuşur olduk; küresel risk.

Sınır komşumuz Suriye’de altı yılı aşkın süredir oldukça üzücü bir iç savaş sürecine tanıklık ediyoruz. Dünyanın önemli aktörleri farklı beklentilerle coğrafyada askeri operasyonlar yürütüyor. Bir dönem Türkiye varlıklarında bölgeye olan coğrafi yakınlığı nedeniyle satış baskısının yakından hissedildiğini görmüştük. Ancak küresel çapta bir yaygınlaşma gözlemlememiştik. Ta ki yakın zamana dek.

Obama döneminin politik duruşu ağırlıklı olarak ABD askerine ait postalların ülke dışında çok fazla yere değmemesi şeklinde olduğundan ABD’nin Suriye’de yaşanan sürece müdahil olması da etki düzeyi açısından cılız kalmıştı. Hal böyle olunca da Eylül 2015’ten bu yana Rusya’nın bir fiil askeri desteği ve yanında öteden beri süregelen politik desteği, İran’ın önemli bir aktör olarak benzer şekilde konumlandırmasıyla da birleşince Rejim’in farklı bir oluşum ile ikamesi mümkün olmadı. Yatırımcılar da olaya çok fazla karışmaktan ziyade uzaktan izlemeyi tercih ettiler. Ancak bu kez Trump döneminin nasıl da kestirilemez bir süreç olarak şekilleneceğini gösterir emareler söz konusu. Rejim’in kimyasal silah kullandığı şeklinde dünya kamuoyunda yer alan haber akışına ABD’nin üzerinden 24 saati çok az bir süre geçtikten sonra verdiği ilk tepki askeri operasyon şeklinde gerçekleşti. Akdeniz’de konuşlu olan ABD donanmasından fırlatılan 59 adet füze ile ülke yönetiminin operasyonlarda aktif olarak kullandığı hava üssü hedef alındı. Böylece Suriye konusu dünya gündemine bu kez fiyatlamalara olan etkisi ile de gelmiş oldu.

Ardından ABD’ye ait donanma unsurunun Pasifik Okyanusu’nun batısına yönlendirildiği haberlerini izlerken kendimizi bulduk. Artan tansiyonun tepkisi ile yıllardır güvenli liman olarak görülen Japon yeni ons altın ve ABD tahvillerine yönelik talepte artış oldu. Değerli yen, Japon hisse senedi piyasasında tahribata neden olurken, bu kez ABD dolarında ilk tepkinin alım yönlü olmadığını gördük. Her ne kadar süreçte yine Başkan Trump kaynaklı fakat farklı konuları içeren açıklamaların da etkisiyle Amerikan dolarında zayıflama gözlense de ilk tepkinin ne denli sürdürülebilir olduğu tartışmaya açıktı. Bu yazının kaleme alındığı 14 Nisan gününde dolar endeksi uluslararası piyasalarda 100.54 seviyesinden işlem görmekte.

Yerel varlıkların fiyatlamasında dışarıdaki tüm bu haber akışına rağmen kısmen ayrışmanın ön plana çıktığı bir hafta geçirdik. Coğrafi konumdan kaynaklı etkileşim kısa süreliğine kur fiyatlamasında kendisini gösterirken, hisse senedi piyasası işlemlerinde eğilim pozitiften yana oldu. Pazar günü gerçekleşecek olan Anayasa referandumuna dair beklentilerin bu sayede kısmen fiyatlamalara dahil olduğunu düşünen bir yatırımcı kesimi var. Bu da gelecek hafta beklentinin gerçeğe dönüşmesi halinde kar realizasyonu ihtimalini bir adım öne çıkarıyor. Bekleyip görmekten başka çok fazla şansımız yok.

Toparlayacak olursak; mevcut ABD yönetiminin politik arenada tüm sınırları zorlamadan nasıl ani aksiyonlar içerisine girebileceğini yaşayarak tecrübe etmiş olduk. Bu nedenle gelecek dönemde benzer haber akışı karşısında pozisyon almak isterken yakın zaman fiyatlama tepkilerine bakmakta fayda olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019