Medya tartışmasına, kayan ve parlayan iki yıldız ışık tutuyor: Cronkite

Garbis KEŞİŞOĞLU
Garbis KEŞİŞOĞLU DÜNYA'DA MEDYA garbis.kesisoglu@dunya.com

Medya, tüm dünyada günümüzün ana tartışma konularından biri. Sokaktaki adamdan devlet başkanına, işadamından basın mensubuna kadar herkes, her yerde medyayı

tartışıyor... Gazeteci kimdir, gazetecilik nedir / nasıl olmalıdır, gazetecinin görevi nerede başlar / nerede biter?.. Bu toz duman arasında bugün size iki efsane medya

"ikon"undan söz edeceğiz: Birisi birkaç gün önce New York'ta 92 yaşında ölen, sokakta gazete dağıtıcılığından yollara düşüp Amerikalılar'ın en güvendiği gazeteci

olan Walter Cronkite... Diğeri ise, muhabirlikten gelip bugün uluslararası medyada "marka" haline gelen, CNN'in yıldızı Christiane Amanpour.

Onların başarı öykülerinin dayanaklarında, günümüzdeki gazetecilik sorunlarının yanıtlarına ilişkin güçlü ipuçları buluyoruz:

Habercilik heyecanını hep korumak, olayların içinde olmak, dürüstlük, bilgilendirme görevini tarafsızlıkla yapmak, halkın yanında yer almak, insanlara yalan söylememek.

Tümünün bileşkesi, aynı kavrama çıkıyor; sonuna kadar güvenilir / inanılır olmak.

İster "klasik" gazetecilik, ister "modern" veya "post modern" gazetecilik; sorunların özünde ve tartışmaların geri planında işte bu ortak noktalar yatıyor.

Amerikalılar'ın en çok güvendiği efsane gazeteci "Walter Amca"

Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan ve uzun yıllar boyunca Amerikan gazeteciliğinin sembolü olan Walter Leland Cronkite, 1962'den 1981'e kadar her akşam Amerikalılar'ı evlerinde, televizyon başına çekmeyi başarmıştı. O kadar ki, aileler akşam yemeklerini hiç sektirmeden ekran karşısında yiyerek hep birlikte o günün olaylarını takip ediyorlardı.

O yıllarda sadece radyo ve televizyon, akşam haberleriyle gazetelerin önüne geçiyordu.

Henüz dijital devrim olmadığından, başka haber kaynağı yoktu...

Televizyon haberi demek, Cronkite demekti. Amerikalılar kendisini "Walter Amca" olarak anıyordu.

Çocukluğunda abone gazeteleri evlere dağıtan Cronkite, ailesinin Missouri eyaletinden Teksas'ın Houston şehrine taşınması üzerine "Houston Post" gazetesinde muhabir yardımcısı olarak iş buldu ve o arada Teksas Üniversitesi'nin Gazetecilik ve Politik İlimler Bölümü'ne kaydoldu.

1939'da o zamanlar Associated Press'in (AP) en büyük rakibi olan United Press'e (UP) girdi. İkinci Dünya Savaşı'nı muhabir olarak Belçika ve Kuzey Afrika cephelerinde izledikten sonra müttefiklerin Normandiya çıkarmasında bulundu. Savaşın ardından "UP'nin Moskova bürosunu kurdu.

1950'de o yılların meşhur gazetecisi Edward Murrow'un tavsiyesi üzerine "CBS" televizyon kanalının Washington bürosunun haber merkezini organize etmekle görevlendirildi.

1952'lerde televizyon artık radyonun önüne geçmeyi başardığından, CBS'de Amerikan başkanlık seçim kampanyalarının yayınlarını koordine etti.

1961'de CBS'nin baş muhabiri Murrows'un ayrılması üzerine Nisan 1962'den başlayarak 1981'de emekli olmasına kadar akşam ana haber bültenini sundu. Emekliliğinden sonra da gazetecilikle ilgisini hiç kesmedi.

Walter Cronkite'in "anchorman"lik yaptığı 19 yıl hâlâ bir efsane olarak zihinlerden çıkmıyor...

Neden? Çünkü Walter o günlerin Amerika'sında bir umuttu ve dürüst haberciliğin sembolüydü...

Herkes onun ekranda izleyicilere bir kere olsun yalan söylemeyeceğinden emindi. Kendisine duyulan güveni, ne pahasına olursa olsun asla istismar etmedi.

Taklitçiliğe asla prim vermeyen, "Ne yaptıysak ilk defa yaptık" diyen Walter Amca kendisini daima "muhabir" olarak gördü, "Ben yorumcu ve analizci değilim, sadece en doğru şekilde haberleri sunarım" diyerek de bu düşüncesinden hiçbir zaman taviz vermedi ve alçak gönüllülüğünü hep korudu.

Unutulmaz günlere imza attı

Amerika'da milli bir sembol haline gelen Walter Cronkite 1968'de Vietnam'dan döndükten sonra, Baskan Johnson'ın kızmasına rağmen, harbin kazanılmayacağını söylemiş ve bu

yüzden barış görüşmelerine bir an önce başlanmasını tavsiye etmişti.

Cronkite'in gazetecilik hayatında iki önemli gün var. Bunlardan biri 23 Kasım 1963'te Başkan Kennedy'nin Dallas'da mahalli saatle 13:00'te vurulduğunu bildirdiği gün...

İkincisi ise 20 Temmuz 1969 günü, 38 yaşındaki astronot Neil Armstrong'un ayın yüzeyine ayak bastığı haberi. Amerikalılar'ın büyük bir kısmı, bu önemli haberi Walter

Cronkite'in güven veren sesinden dinlediler.

Walter Amca, 1977'de Enver Sedat ve Menachem Begin ile ayrı ayrı görüşerek, Sedat'ı, Kudüs'ü ziyaret etmesi için ikna etmeyi başardı. Ünlü Walt Disney'e çok benzeyen

Walter, Amerikan başkanları Eisenhower ve Reagan ile çok sıkı kişisel dostluklar kurmuştu.

Emekli olduktan sonra da çok sevdiği gazetecilik mesleğinden uzak durmadı ve 60'a yakın dokümanter televizyon filmi hazırladı. Arizona Üniversitesi'nin gazetecilik fakültesi, bugün bu gazetecinin ismini taşıyor.

Değişik açılardan eleştirilebilecek, fakat özellikle "vefa" konusunda dünyadaki birçok ülkeye örnek teşkil etmesi gereken Amerika'da, ölüm haberi üzerine, bütün televizyon

kanalları normal programlarını durdurarak, iki saatten fazla sürelerle Walter Cronkite'dan söz edip eski haber programlarından alıntılar yaptılar. Gazeteler, "The New York Times" başta olmak üzere birer sayfadan fazla yer ayırarak Walter Cronkite'in hayat hikayesini en ince ayrıntısına kadar okuyucularına aktardılar.

Walter Amca'ya bir saygı duruşu olmasını ve özellikle genç gazetecilere ilham vermesini dilediğim bu bölümü, ünlü rejisör Sidney Lumet'in 2006'da Cronkite için söylediği şu sözlerle bitirmek istiyorum:

"Rüşvete açık bir meslek olan gazetecilikte, koca bir dürüstlük abidesiydi."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar