Merkez gene sürpriz yapmadan duramadı!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

 

 

Salı günkü toplantıyla ilgili genel beklenti Merkez Bankası'nın herhangi bir aksiyon almayacağı yönündeydi. Ancak, politika faizini değiştirmemekle birlikte, MB neredeyse diğer tüm para politikası araçlarında küçük düzenlemeler yaptı. Yapılan düzenlemelerin ana fikri nedir diye sorarsanız TL'nin değerlenmesini kontrol altında tutmak ve kredi genişlemesinin de %4 büyüme hedefi ile uyumlu bir seviyede (yıllık bazda %15 artış) kalmasını sağlamak şeklinde özet bir cevap verilebilir.
 
Borç alma faizinin %5'ten %4.75'e düşürülmesi, kısa vadeli sıcak para yatırımlarının cazibesini azaltmaya yönelik bir hareket olarak değerlendirilebilir. Ancak, akımların gücü devam ettiği sürece ve beklendiği gibi ikinci bir derecelendirme kuruluşundan "yatırım yapılabilir" notu alınması durumunda, bu önlemin ne kadar etkili olabileceği tartışmalı. Etkili olabilmesi için ileriki dönemde borç alma faizinin daha da düşürülmesi gerekebilir. 
 
Borç alma faizi ile birlikte borç verme faizinde de paralel bir 0.25 puanlık azalışa gidildi. Ben bunun daha çok faiz koridoru açılmış görüntüsü vermemek için yapıldığını düşünüyorum. (Mamafih Merkez borç verme faizinin özellikle ticari kredi faizlerinin belirlenmesinde önemli bir unsur olduğunu düşünmekte.)
 
Merkez bankası zorunlu karşılıklarda da çok düşük bir artışa gitti. Kendi açıklamasına göre, artışlardan sonra efektif karşılık oranı TL'de %10.6'dan %10.8'e, YP'de ise %10.6'dan %11'e yükselmiş olacak. Daha önce olduğu gibi, MB karşılık artışlarını bir yıldan kısa vade ile sınırlandırarak, uzun vadeli kaynakların cazibesini çok marjinal de olsa bir miktar artırma yoluna gitti. Sonuçta, karşılıkların döviz veya altın olarak tutalabilmesi opsiyonu sayesinde piyasadan 2 milyar dolara yakın bir döviz ve altın çekilmiş olacak. (Diğer bir ifadeyle, MB brüt rezervleri bu miktarda artmış olacak.) Son olarak da (yapmasa olmazdı herhalde!) Merkez TL karşılıklar için uygulanan altın rezerv opsiyon katsayını da 0.1 puan yükseltti. Buradan da MB altın rezervlerinde 900 milyon dolar civarında bir artış bekleniyor.
 
Bu ay sonunda reel efektif döviz kuru endeksi MB'nın sayısal hedefi olan 120'yi geçmiş olacak. Merkez ise son kararlarıyla hem döviz girişlerinin cazibesini azaltarak, hem de piyasadan döviz çekerek, TL'nın değerlenmesinin önüne geçmiş oldu. Nitekim, bu tedbirlerin akabinde, beklendiği gibi dün itibarıyle TL sepet bazında az da olsa değer kaybetmiş bulunuyor. Öte yandan, TL'nin değerlemesini engelleyerek ihracata ne kadar etki yapılabileceği ve cari açığın yeniden artışa geçmesinin ne ölçüde engellenebileceği tartışılabilir. (Kimse aldanmasın, ihracat rakamları çok da iyi seyretmiyor. Altın ihracatı çıkarıldığında, 2012'nin ihracat düzeyi 2008 yılından çok farklı değil. İhracatta sadece fiyat düzeyine bağlı rekabet sorunları değil, ciddi yapısal sorunlar da söz konusu.)
 
Tabii, TL'nin zayıf kalmasının enflasyon açısından negatif bir yönü de var. Ancak enflasyon konusunda Merkez oldukça rahat gözüküyor. Herkesin bildiği gibi, zamlar nedeniyle bu ay enflasyon yüksek gelecek. Ancak sonrasıyla ilgili olarak Merkez açıklamasında "enflasyonun tekrar düşüş eğilimi içerisine gireceğini ve temel enflasyon göstergelerinin aşağı yönlü seyrini korumasını beklediğini" ifade etti. Şahsen sene sonu hedefi olan %5'in tutturulmasının zor olduğunu, ancak %6 düzeyinde bir enflasyonun gerçekleşebileceğini düşünüyorum.
 
Son olarak, alınan kararların şu an için kredi genişlemesini çok cuzi bir oranda etkileyeceği söylenebilir. Ayrıca, her ne kadar Merkez bu sene kredi artışını %15 ile sınırlamak istiyorsa da, bu oranın %4 büyüme için fazla düşük kalma ihtimali de var. Hatırlanırsa, geçen sene TL krediler %21 oranında artarken, büyüme %3'ün altında kalmıştı.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019