Merkez’de rafine politikalara ihtiyaç var

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Çin ekonomisinin durumu ve uygulanan devalüasyon politikası ana gündem maddesi. Diğer taraftan, faiz artırımına başlayan Fed’in Amerikan ekonomisi ve küresel ekonomide sıkıntı yaratıp yaratmayacağı konuşuluyor. Bu dış faktörler karşısında Türkiye’nin özellikle para politikası tarafında atacağı adımlar, sıcak paranın Türkiye piyasalarına çekilmesi açısından kritiktir.

2015’te yüzde 6.9 büyüyen Çin’den başlayalım. Büyüme rakamı kötü değil. Komünist Parti’nin yüzde 6.5‘lik büyüme tahminiyle uyumludur. Esas mesele yuanın durumudur. Çin, para birimi yuanı devalüe etmek zorundaymış gibi bir durum var. Çünkü politik açıdan ekonomiyi dengede tutmanın başka bir yolu yok. Oluşan balonların patlamaması, ekonominin sert bir iniş yapmaması için devalüasyon politikasının sürdürülmesi gerektiğine inanıyorlar. Yuan güçlenirken, Çin sıcak paranın girişini destekleyici politikalar uyguladı. Bu da özellikle gayrimenkul fiyatlarını şişirdi. Devlet ekonomideki düzeltmelere izin verirse devalüasyon biter. Tabii bu durumda ekonomi sert bir iniş yapar. İflaslar yaşanır. Devlet bunu göze alamayacağına göre devalüasyon politikası sürer. Aslında bu bir politik açmazdır. Çin Merkez Bankası (ÇMB), yuanda sınırlı ve kontrollü bir düşüş istiyor. Siyasiler daha büyük oranlı bir devalüasyonun kısa sürede olması gerektiğini savunuyor. Yuan ağustostan beri sadece yüzde 6 değer kaybetti. ÇMB’nın istediği şimdilik oluyor. Zaten politikacıların baskısıyla agresif bir devalüasyon olsa, dünya piyasalarının halini düşünemiyorum. Yüzde 6’lık devalüasyon dahi global piyasaları tedirgin etti. Gelişen ülke piyasalarında büyük satışlar yaşandı.  Çin’in dengeli bir yuana ihtiyacı var. İflasların yaşanması, fazla kapasitenin azaltılması, kredi büyüme oranlarının düşmesi gerekiyor. Devlet Başkanı Jinping ve Bakanlar bunlara sıcak bakmıyor. Bu durumda büyüme hız kesecek. Kredi piyasasındaki sorunlar artacak. Yuan tarafında daha dramatik gelişmeler yaşanacak. Bu da dünya ekonomisi için riskler yaratacak.

2015’in sonlarında, ‘‘2016’da en büyük derdimiz Fed olur’’ derken, yeni yılda Çin’deki gelişmeler öne çıktı. Tabii bu durum Fed’in faiz artırımlarının önemini azaltmıyor. ABD ekonomisi patinaj yapıyor. Bazı ekonomik veriler beklentinin altında kalıyor. Yine de bir resesyon olasılığını düşük görüyorum. Haftalık işsizlik maaşı başvuruları 300.000’in üzerinde kalıcı olmadıkça, resesyon tartışması anlamsızdır. Sadece borsa endekslerindeki geri çekilmelere bakarak yorum yapmak yanlış olur. Fed şu aşamada finansal istikrara, enflasyondaki gelişmelerden daha fazla önem veriyor. Yüksek getirili tahvil piyasasının çökmesi, borsa endekslerindeki düşüşler, belki de Fed’in arzu ettiği şeylerdir. Fed bazı piyasalardaki aşırılıkların törpülenmesini istiyor. Tabii Fed’in faiz artışlarında dikkatli olması ve yavaş gitmesi küresel piyasalar açısından mühimdir. Amerikan ekonomisinin 2016’da yüzde 2 civarında büyümesini baz senaryo olarak düşünüyorum.

Çin ve Fed kaynaklı risklere rağmen TCMB faizlerde bir değişiklik yapmadı. Mevcut yönetimin bundan sonra bir hamle yapması zayıf bir ihtimaldir. Başkan Başçı’nın görev süresi nisanda doluyor. Başkan’ın üzerinde çok baskı birikti. Küresel piyasalarda büyük olaylar yaşanmazsa, süresini sakin biçimde bitirmek isteyebilir. Türkiye’nin 2016’da sıcak para girişine her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Gelişen ülkelere yönelik bakış açısı değişmezse, döviz kurları üzerindeki yükseliş eğilimi sürebilir. 2016’da yapısal reformlar yapmak için manevra alanı yok. Büyüme ve diğer ekonomik göstergelerin çok iyi performans göstermesi elzem oldu. 2016’da rafine para politikalarına ihtiyaç var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019