Mısır özelinde İslam ülkeleri

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

Geçen hafta uluslararası bir kuruluşun toplantısı için Mısır'a gittim. Doğrusu gitmeden önce tereddüt etmedim dersem, yalan söylemiş olurum. Çünkü Mısır Devlet Başkanı  Muhammed Mursi hareket edeceğim gün ülkenin üç kentinde geceleri sokağa çıkma yasağı koymuştu. Ama sonunda gittik.

Ülkede kargaşa var, inkar edilemez. Ancak beni adeta duvara çarpan ülkedeki yoksulluk oldu. Her ne kadar  istatistiklerde satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir Mısır'da 6.540 dolar olarak veriliyorsa da, bunun adil dağılmadığı belli idi. Biraz araştırınca dünya da en fazla caminin olduğu Kahire'de yaklaşık 1 milyon kişinin mezarlıklarda yaşadığını öğrendim.

Dünyanın en önemli uygarlıklarından birisi olan Mısır uygarlığı ile bugünkü Mısır arasında hiçbir bağlantı yok gibi. Mısır uygarlığının eserleri sadece turistlerden gelir elde etmenin bir aracı (sanki oyuncağı) gibi algılanıyor. Bu uygarlığa saygılarının ne derece olduğunu anlamaya çalışırken, Luxor'daki ünlü tapınağın üstüne bir cami yaptıklarını görünce böyle bir saygının olmadığını anladım.

Mısır'dan dönüp şoku üstümden atmak isterken, Çarşamba günü Kahire'de İslam İşbirliği Örgütü toplantısı başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de toplantıya katılanlar arasında. Konuşmasını yaparken TV'de izledim. Örgütün öneminden bahsediyordu.
Sonra düşündüm, bu örgüt ne yapar, İslam Ülkeleri işbirliği mi yapıyor, yoksa biri birini mi yiyor, İslam ülkelerinin önemli bir kısmı neden yoksul, varsıl olanlar (Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, BAE gibi) petrol gelirleri olmasa ne durumda olurlar?

2012 yılı İslam Ülkeleri Örgütü (İÜÖ) ekonomi raporuna göre bu ülkelerin 2011 yılı toplam GSYH'ları toplamı 8.6 trilyon dolar. Bu rakam dünya GSYH'sının %10,9'una denk geliyor. Buna karşın 57  İÜÖ üye ülkelerinin dünya nüfusu içindeki payı %22,8. Yani İslam üyesi ülkeleri sahip oldukları nüfus ile orantılı bir üretim yapamıyorlar. Örgüt üyesi ülkeler içinde yaratılan bu GSYH'nın %73,4'ü 10 ülke tarafından yaratılmaktadır. Bunun %13,1'i Endonezya tarafından, %12'si de Türkiye tarafından. Mısır'ın payı ancak %6,2'ye ulaşabiliyor. Üstelik Mısır 82.6 milyona ulaşan nüfusu ile kalabalık bir nüfusa sahip.

Bu veriler bize İslam ülkelerinin yoksul olduğunu, gelirin adil paylaşılmadığını, ciddi bir petrol gelirine rağmen bunu  kalkınma için kullanmadıklarını gösteriyor. Bugün bu ülkelerin Kuzey Afrika bölümünde Arap Baharı adı altında diktatörlüklerin yıkılıp, demokrasiye geçiş hareketi olduğu söyleniyor. Görünen o ki, bu ülkelerde demokrasi değil, yeni diktatörlükler inşa olunuyor. Halkların buna direnci var mı? Evet var. Mısır'da halkın onca yokluğa ve değer erozyonuna rağmen Mursi'nin yeni diktatör olma çabalarına karşı durmaları bu direncinin açık göstergesi.

Luxor'da bindiğimiz faytonun sürücüsüne Mursi gitmeli mi diye sorduk, gitsin dedi. Peki kim yeni Başkan olmalı diye sorduğumuz da yanıtı dersi gibi idi. Ben dedi, faytoncu Ahmet. Yani halk. Bizim alacağımız derste bu galiba.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019