Net hata noksanın nedeni nihayet anlaşılıyor: Usulsüz altın ihracatı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Gelişmemiz doğrusu göz kamaştırıyor. Dünya yıllar sonra Plüton'u yeniden keşfetme anlamında büyük bir adım atıyor, biz ise yine yıllarca tartıştıktan sonra meşhur net hata ve noksanın hangi etkenle ortaya çıktığını anlamaya yaklaşıyoruz. "Yaklaşıyoruz" diyoruz, çünkü henüz kesin bir yargıya varabilecek durumda da değiliz. 

Plüton'a uzay aracı gönderenlerin hiç kuşkusu yoktu amaçlarına ulaşacaklarından ve bu keşfi gerçekleştireceklerinden; ama bizim doğrusu pek de umudumuz kalmıyordu şu net hata ve noksanın ne olduğunu bulabileceğimizden. Ama "takke düşüyor, kel görünüyor" ve net hata ve noksanın nedeni biraz olsun ortaya çıkmış bulunuyor. 

Yıllardır yazılıp çiziliyor şu tuhaf altın ticareti. Kimi yıl inanılmaz boyutlara ulaşıyor ihracat, kimi yıl ise bu kez ithalat rekorlar kırıyor. Daha da ilginci aynı yıl hem ihracat, hem ithalat yapılıyor; hem de aynı ülkeyle gerçekleşiyor bu ticaret. Ama dedik ya, sır perdesi aralanıyor artık ve "kitabına uydurulan" bu ihracatın nasıl gerçekleştiği ortaya çıkıyor. Bu kitabına uydurma durumunu sağlamak için birilerinin ne kadar cansiparane çaba gösterdikleri de çok yakın tarihimizin en çok konuşulan konusu değil mi zaten. 

İhracat parası gelmeyince... 

Gümrük Bakanlığı müfettişlerinin araştırmaları gösterdi ki, altın ihracatında büyük bir sahtekarlık var. Ve bu sahtekarlık, net hata ve noksanının da izahı oldu. Şimdiye kadar hep şunu vurguladık: Net hata ve noksanın pozitif olması, Türkiye'ye kaynağı belirsiz para girişi demek değildir, en azından böyle ayda 3-5 milyar dolar para gelmez, bu rakam olsa olsa kayıtlardaki eksiklikten kaynaklanıyordur". Bu konuyu yaklaşık bir buçuk yıl önce ele almıştık. Bu köşede 14 Ekim 2013 tarihinde yer alan "Net hata noksana ihracatın kayıtlara tam girmemesi mi yol açıyor" başlıklı yazımızda konuyu detaylı olarak irdelemiştik. Nitekim bu yazı bize köşe yazısı dalında Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin 2013 yılı altın kalem ödülünü kazandırmıştı. 

Minicik bir anekdot: Ödülü alırken yaptığımız kısa konuşmada, bu usulsüz uygulamanın ileride Türkiye'nin başına iş açabileceğini söylediğimizde, ekonominin başında bulunan siyasiler, sözlerimizi biraz alaycı gibi görünen mütebessim bir ifadeyle dinlemişlerdi. Belki içlerinden, "Biz neler neler biliyoruz, siz yalnızca tahmin yürütüyorsunuz" diye geçirerek...

Dönelim yeniden altın ihracatı ve bunun nasıl olup da net hata ve noksana dönüştüğüne...

Yapılan incelemeler gösterdi ki, Türkiye özellikle İran'a gönderilmek üzere Birleşik Arap Emirlikleri'ne yaptığı altın ihracatında, ihracatı fiili olarak gerçekleştiriyor, ama bu ihracatın bedeli olan dövizi almıyor. Sonra ihraç edilen altınlar Türkiye'ye ithal ediliyor, ama bu kez bu ithalat karşılığında döviz transfer ediliyor. Transfer edilen bu dövizin bir kısmı da yurtdışından nakit olarak getiriliyor. Ama bu tutar, net hata ve noksanı izaha yetmiyor, hem net hata ve noksan nakit getirilen dövizle oluşmuyor. 

Net hata noksanın nasıl ortaya çıktığını kavrayabilmek için, önce bu kalemin nasıl oluştuğunu, nasıl hesaplandığını bilmek gerekiyor. Kaynak ise belli, Merkez Bankası. Merkez Bankası bu konuda şu açıklamada bulunuyor:

"Ödemeler dengesinin her işleminin alacak ve borç kaydı şeklinde iki ayrı işaretle kaydedildiği bir muhasebe sistemi olması nedeniyle, ödemeler dengesi konusu her işlem, mahiyeti itibariyle ilgili kaleme kaydedilirken, karşı kaydının da bir başka kalemde yer alması esastır. Başka bir deyişle, her işlemin eşit değerde alacak ve borç kayıtlarıyla kaydedilmesi, böylece 'cari işlemler hesabı' ve 'sermaye hesabı' toplamının her zaman 'finans hesabı' kalemine eşit olması gerekmektedir. Ancak, verilerin değişik kaynaklardan elde edilmesi, değerleme, ölçme ve kayıt zamanı farklılıkları yaratmakta, sonuç itibariyle oluşan farklar net hata ve noksan kalemine 'kalıntı' şeklinde yansımaktadır. Bu kalem; finans hesabından, cari işlemler hesabı ve sermaye hesabının çıkarılmasıyla elde edilmektedir."

Ne kadarı dövizsiz ihracat?

Türkiye altın ihracatını bir anlamda 2008 yılında "keşfetti". İhracat, 2012 yılında da zirveye çıktı. 2008 yılı başından bu yılın mayıs ayı sonuna kadar geçen yaklaşık yedi buçuk yıllık dönemde tam 37.2 milyar dolarlık altın ihraç ettik. 

Bu ihracatın yüzde 39.3 oranında 14.6 milyar doları İsviçre'ye yapıldı. Adeta, "tereciye tere sattık". İhracatta ikinci sırada yüzde 23.3'lük pay ve 8.7 milyar dolarla Birleşik Arap Emirlikleri, üçüncü sırada ise yüzde 22.4'lük pay ve 8.5 milyar dolarla İran bulunuyor. Zaten bu üç ülkeye yapılan ihracat 31.6 milyar dolara ulaşıyor ve toplamın yüzde 85'ini oluşturuyor. 

Acaba, bu ihracatın ne kadarını "döviz almadan", yani net hata noksanı zıplatarak yaptık? Ve döviz gelmediği zaman net hata noksan nasıl zıplıyor?

Merkez Bankası'nın son açıkladığı verilerden, ocak-mayıs dönemi ödemeler dengesinden örnek vererek devam edelim:

Ocak-mayıs döneminde cari açık 18.5 milyar dolar oldu. Sermaye hesabı göz ardı edilecek düzeyde, onu geçelim. Finans hesabındaki giriş de 9.7 milyar dolar. Ama bu giriş, döviz yükümlülüğü artışı olduğu için ödemeler dengesinde artık negatif olarak gösteriliyor. Merkez Bankası'nın tanımladığı şekliyle finans hesabından (negatif 9.7 milyar dolar), cari işlemler hesabını (negatif 18.5 milyar dolar) çıkarmamız gerekiyor. Bu işlemin sonucu da bize pozitif 8.9 milyar dolarlık net hata ve noksanı veriyor.

Altının dövizi gelseydi... 

Altın ihracatının ne kadarı için döviz gelmediğini bilme şansımız yok. Ama örneğin bu yıl için beş ayda 5.5 milyar dolar olan altın ihracatının dövizinin hiç gelmediğini varsayalım. Bu döviz gelmiş olsaydı, finans hesabı 9.7 milyar dolar değil, 15.2 milyar dolar olacaktı. Bir kez daha vurgulayalım, gelen para 15.2 milyar dolar, ama altıncı el kitabına göre artık para girişlerini yükümlülük artışı olarak negatif işaretle izliyoruz.

Şu durumda, negatif 15.2 milyar dolardan, negatif 18.5 milyar doları çıkaracak ve net hata noksanı pozitif 3.3 milyar dolar olarak bulacaktık.

Ödemeler dengesinde altıncı el kitabına adapte olmakta zorlandığımız bir gerçek. Mevcut rakamları beşinci el kitabına göre ifade edersek, beş ayda 18.5 milyar dolar cari açık verdik, 9.7 milyar dolar finansman girişi oldu, bu değerlere göre net hata noksan pozitif 8.9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Eğer, (hiç gelmediğini varsaydığımız) 5.5 milyar dolarlık altının dövizi gelseydi, 9.7 milyar dolarlık finansman 15.2 milyara ulaşacak, net hata noksan da yine pozitif olmak üzere 3.3 milyar dolar (18.5-15.2) olacaktı.  

Bağlantı iki yıl kopuyor

Türkiye'nin altın ihracatını bir anlamda 2008 yılında keşfettiğini belirttik. Bu yüzden de, altın ihracatı ve net hata ve noksanı 2008 yılından bu yana ele aldık. Oluşturduğumuz ilk grafikte yıllık durumu gösteriyoruz. Burada altın ihracatıyla net hata ve noksanın 2011 ve 2012 yıllarında ters yönde hareket ettiği dikkati çekiyor. Belli ki bu yıllarda net hata ve noksanı etkileyen başka gelişmeler söz konusu. Özellikle 2011'deki net hatada, küresel krizin etkilerinin olduğunu dikkate almak gerekiyor. Diğer yıllarda ise altın ihracatıyla net hata arasında büyük ölçüde paralellik var. 

2008'den başlatarak kümülatif bazda oluşturduğumuz ikinci grafikte ise altın ihracatıyla net hata ve noksan arasındaki paralellik çok belirgin bir şekilde görülebiliyor. Türkiye, 2008 başından bu yılın mayıs ayı sonuna kadar olan yaklaşık yedi buçuk yıllık dönemde toplam 37.2 milyar dolarlık altın ihracatı gerçekleştirmiş ve bu dönemde 30.6 milyar dolar net hata ve noksan vermiş bulunuyor. Net hata ve noksan, altın ihracatının yüzde 82'si kadar bir büyüklük oluşturuyor.

a.a.-1.jpg

a.a-2.jpg

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar