Örselenmiş kredi ve döviz piyasasına yeni TL enstrüman gerekliliği

Nazlı SARP
Nazlı SARP nazli.sarp@dunya.com

Yeni TL enstrüman denilince akla son birkaç yıldır avantajı ve dezavantajıyla hemhal olduğumuz Kur Korumalı Mevduat (KKM) geliyor.

Başlarda bu ürün kurun pervasızca yükselişine adeta bir çıpa oluşturması nedeniyle avantajlı idi ancak bir süre sonra kur riskine karşılık bedava bir opsiyon sağlayan üzerine de hatırı sayılır bir getiri sağlayan enstrümanın artan yukarı yönlü beklentiyle beraber çığ gibi büyümesi önce hazineye ardından yükü devralan TCMB’ye azımsanmayacak bir zararı da beraberinde getirdi.

Şimdilerde ürünün zorunlu karşılığı arttırılarak, likitide fazlası daraltılmaya çalışılıyor. Bu durumun banka karlılıklarına negatif yönde yansıyacak olması bile yine de KKM faizlerini ilk etapta düşürmeye yetmemiş gibi gözüküyor. Kurun yükseleceğine yönelik beklenti bu denli hakimken bu üründen nasıl çıkılabileceği sorusunun cevabı da ister istemez muallakta kalıyor.

Diğer taraftan TCMB başkanı Erkan’ın da ifade ettiği üzere görevi devraldıklarında ortalama yüzde 40’ın üzerinde olan TL mevduat faizinin politika faiz artırımının yanı sıra makro ihtiyati çerçevede sadeleşme süreciyle beraber yüzde 30’un altına indiğini biliyoruz. Bu durum döviz kuru üzerindeki yukarı yönlü baskının halen yüksek kalması nedeniyle alternatif bir TL enstrümanın varlığına daha ihtiyaç doğuruyor. Aksi halde mevcut olan dolarizasyon momentum kazanmış olacak.

Bu konuyla ilgili olarak yeni bir sermaye piyasası ürünü üzerinde çalışıldığı açıklaması yapıldı. Peki bu ürün ne olabilir? Geçen hafta akademisyenlerden gelen ilk tahmin enflasyona endeksli bir süper bono olabileceği yönündeydi ancak ekonomi yönetiminden yapılan açıklama ile böyle bir çalışmanın olmadığı bilgisi alındı. Daha doğrusu bütçe ya da merkez bankası üzerine yeni bir yük getirilmesi planlanmıyormuş.

Sermaye piyasası ürünü denilince süper getirili olmasa da gözler, sabit getirili menkul kıymetlere (SGMK) çevriliyor ki bunlar; kamu kesimi tarafından ihraç edilen devlet tahvilleri ve hazine bonoları ile özel sektör tarafından ihraç edilen tahvil, finansman ve banka bonoları, varlığa dayalı menkul kıymetler, varlık teminatlı menkul kıymetler ve kira sertifikalarından oluşmaktadır. Türkiye’de yıllardır sermaye piyasasında derinleşme ifadesinden genellikle hisse piyasası anlaşılmaktadır. Son iki yıldır borsamız enflasyon ve alternatifsizliğin nimetlerinden ziyadesiyle de yararlanmaktadır.

Ancak bugün artık gelişmiş ülkelerde kamunun yanı sıra özel sektörün en önemli finansman kaynaklarının başında banka kredisinden çok sabit getirili olması nedeniyle riski de minimize eden tahvil ihraçları gelmektedir. Bu çıkarsamayı verilerle desteklemek istersem SGMK stoku açısından Dünya sıralamasında 10. sırada yer alan Hollanda’da özel sektör tahvillerinin payı %82 iken, 12. sırada yer alan İrlanda’da bu pay %86, 13. sırada yer alan Lüksemburg’da ise %98’dir.

Türkiye’de ise SGMK stoğunun yüzde 78’i kamu kağıtlarından oluşmakta olup, çok küçük bir bölümü (2022’de yüzde 13) finans dışı özel sektöre aittir. Gelelim üzerinde çalışılan yeni sermaye piyasası enstrümanına, elimizdeki veriler şifahi olarak aldığımız bilgilere göre bütçeye ve merkez bankasına yük getirmeyecek olması ve azalan TL mevduat faizine karşılık TL’nın cazibesinin korumasının amaçlanması ise bu nasıl bir ürün olabilir? Aklıma yine hiç Ortodoksiye uymayan bir takım Keynesyen temelli çözümler geliyor ki bunlar daha ziyade bu menkul kıymetlerin hareket alanının etkileyebilecek vergisel çözümler…

Yatırımcıyı dedolarize etmek şu ortamda belki aşırı ince ayar (fine tuning) gerektirebilir ama ağırlıklı kısmı KOBİ ya da mikro ölçekte olan firmaya banka kredisi dışında tahvil gibi yeni alanlar açmak belki Eurythmics şarkısındaki gibi ” I saved the world today” hissi yaratabilir. Çünkü ne yazık ki hem yükselen kur ve enflasyon hem de kredi arzının tıkalı olması ekonomiyi kısa sürede enflasyondan da beteri olan stagflasyona (hem durgunluk hem de enflasyon) sürükleyebilir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kur, faiz, enflasyon 25 Mart 2024