Ortadoğu çukuru

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

 

Ortadoğu kimi zaman tek tanrılı dinlerin vatanı olduğundan, kimi zaman da sahip olduğu enerji kaynakları nedeni ile her daim ilgi odağı oldu.  Bu yoğun ilgi, bölgenin 21.yüzyılda bir uygarlık merkezi olmasını sağlamadı. Tam aksine bölge, devletler sürekli olarak çevresi ile daha da önemlisi kendi insani ile çatışma halinde. Bölgenin bu yapısını yıllardır algılamaya çalışıyoruz, ancak pek de çözebilmiş değiliz.
Tarihsel olarak ülkelerin gelişme süreçleri siyasal ve ekonomik yapılarına göre dönemsel olarak farklılaştırılıp incelenir. Bunların birçoğu orta öğretim ve yüksek öğretim dönemlerinde yarım yamalak da olsa öğretiliyor. Ben bu dönemsel analize bir ayrıştırma daha ekliyorum. Ayrıştırmam şöyle: Ülkelerin gelişme, evrimleşme  döneminin ilk aşaması, devletin kendi yurttaşı üzerine  baskıcı ve yok edici olma dönemi. Bu dönem insanların toplu olarak yaşaması ile başladı, günümüzde  birçok ülke ve bölgede hala devam ediyor. İkinci aşama devletin, rejimin,  egemen siyasi gücün, yurttaş üzerinde baskı kurmak yerine onun yaşamını özgürleştiren, insanların biri birleri üzerinde egemenlik kurmasını engelleyen ve şiddete karşı durulan aşama. Elbette bu aşamada da şiddet, baskıcı eğilimler mikro bazda oluyor. Ancak devlet, siyasi erk kurumsal olarak bireyin yanında duruyor. Öyle ki, bu duruşu sırasında bile şiddete, baskıya başvurmuyor.

İlk aşama dünyanın önemli bir kısmında evrimleşmesini henüz tamamlamadı.  Peki hangi ülkeler bu gurubun içinde? Ortadoğu Ülkeleri, Afrika Ülkeleri,  Latin Amerika ülkelerinin önemli bir kısmı, Rusya, bizim kardeş ülke dediğimiz Orta Asya Ülkeleri, Kuzey Kore, Vietnam listeyi uzatmak mümkün. Bu ülkeleri ortak bir noktada buluşturan olgu, devletin ve/veya baskın gurubunun; düşüncesi, cinsiyeti, etnik kimliği, dinsel kimliği nedeni ile kendi insanına, vatandaşına baskı uygulaması. Hatta yok etme girişiminde bulunması. Sıraladığımız ülkelerde devlet, çoğu zaman bu baskıyı uygularken yanına kendi destekleyicilerini de alarak ayrıca bir sindirici mekanizma oluşturmakta.

İkinci gurubu oluşturan ülke sayısı az. Aklıma ilk gelenler;  Avrupa'nın önemli bir kısmı, Kanada, Yeni Zelanda. İçinizden hocam yapmayın Almanya'da faşist Neo-Naziler Türkleri katletti, nasıl unutursunuz dediğinizi duyar gibi oluyorum. Yanıtım kısa, geçen yıl katledilenleri anmak amacıyla Almanya'da yapılan toplantıyı internet'ten bulup izlemenizi öneririm. Törene Almanya Cumhurbaşkanı, Başbakanı katıldı, devlet adına bir kere daha özür dilediler, ölen kişilerden birisinin babasının söylediği bir cümle burada yaptığımız çözümleme için yeterli."Ben Alman Adaletine Güveniyorum".

Şimdi gelelim, Ortadoğu neden böyle? Bu sorunun yanıtını kolaylığa kaçıp,din diyebilirsiniz. Fakat bu tek başına doğru bir yanıt olmaz. Çünkü farklı dinlerden olup da benzer çatışmaları yaşayan ülkeler oldu. Almanya'da faşizm döneminde devlet kendi insanını yok etti, İspanya'da yine iç savaşta yaşanılanların olmaması gerekirdi.
Avrupa ülkeleri II. Dünya Savaşı sonrası devletlerin kimi zaman bu tür tuzaklara düştüklerini  görünce AB'nin yaşama geçmesi için uğraş verdiler. Bunda da başarılı oldular. Şu ilke üzerinde odaklaştılar: "devlet her düşüncedeki insanın özgürlüğünü ve yaşam hakkını korumakla yükümlüdür". Ortadoğu ülkelerinde, ne devletler,  ne de insanlar henüz bu ilkeyi kabul etmiyorlar. Bundan dolayı da onlara fazla bulaşmamak gerekir. Son cümle bir soru: Türkiye hangi aşamada?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019