Refik Baydur’un ardından

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Duayen sendikacı, sanayici Refik Baydur 18 Eylül 2016 Pazar günü vefat etti. Aynı zamanda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Onursal Başkanı olan Türkiye Kimya Petrol Lastik ve Plastik Sanayii İşverenleri Sendikası (KİPLAS) Yönetim Kurulu Başkanı Refik Baydur 87 yaşında hayatını kaybetti. Baydur’un vefatı KİPLAS’ın sitesinde yer alan “Başkanımızı kaybettik” başlığı ile şöyle duyuruldu: “Sendikamızın 1997 yılından bu yana Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmekte olan, yakın tarihimizin ve Türk çalışma hayatının en önemli isimlerinden, TİSK Onursal Başkanı, sendikacı, sanayici Refik Baydur’un 18 Eylül 2016 tarihinde kaybetmiş olmanın acısını ve üzüntüsünü yaşıyoruz…”

Rahmetli, “Ben kimim?” sorusunu kendisine sorarak kendisini şöyle tanıtmıştı: “Ben bir köylü çocuğuyum… Yemeğimi ortadaki bir tencereden, sofradaki insanlarla paylaştım. Onun için paylaşmayı ve zamanında sofrayı terk ederek yeniden yola koyulmayı büyüklerimden öğrendim… Sanayici olmanın tüm zorluklarını biliyorum. Zengin olmak için elime geçen fırsatları reklam yapmadan layık olanlarla paylaştım. Babamın öğütlerine hep sadık kaldım: ‘Devlet memuru olma, politikaya girme, emanete ihanet etme’. Doğru mu yanlış mı bilemem ama ben böyle yaşadım.”

Rahmetli “son söz” olarak da yine ülkemiz açısından içinde bulunduğumuz dönemdeki önemli bir konuya aşağıdaki sözleriyle işaret ediyordu: “Üretim aşığı gerçek sanayici yeni kuşağı özenle ayrı tutarak diyorum ki!... şu günlerde gözlemlediğim çoğu üçüncü kuşak, fabrikayı satıp AVM (Alışveriş Merkezi) açmak için sanayici babasının vefatını bekliyor ne yazık ki!...”

Bu “son söz” ile rahmetli Refik Baydur 80-90 yıl önce İngiliz iktisatçı Alfred Marshall’ın,

“Bir işletmeyi

Dede kurar

Baba büyütür

Oğul tutar

Torun sanat tarihi okur!”

dizeleriyle kendisini kurumsallaştıramayan işletmelere biçtiği 4 nesillik yaşam ömrünü günümüz Türkiye’si için aşağıdaki şekilde değiştirerek sadece 3 nesillik bir süreye indiriyordu:

“Bir sanayi işletmesini

Dede kurar

Baba büyütür

Oğul AVM açar.”

Evet, yarım asrı aşan duayen bir sendikacı, duayen bir sanayici. Uzun yıllar TİSK Başkanlığı ve bir ara SSK Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. TİSK’in yıllardır Onursal Başkanı. Ancak asıl yeri hep KİPLAS. Adeta adıyla, yönetimiyle ve başarılarıyla bu kuruluşla özdeşleşmiş bir isim. Son nefesine kadar burada görevinin başında kaldı. Yazdıkları, söyledikleri ve eylemleriyle bir döneme damga vuran müstesna bir şahsiyet.

İlk karşılaşmamızda bir toplantıda yaptığı değerlendirmesi beni çok etkilemişti. Toplantı 26 yıl önce Ankara’da yapılmıştı. 20 Temmuz 1990 günü, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen LİMME Projesi Koordinasyon toplantısına ben de Başbakanlık danışmanı olarak katılmıştım. O dönem Milli Eğitim Bakanı olan rahmetli Avni Akyol da toplantıda hazır bulunuyordu. Hazirun genellikle bakanlık müsteşarları, ilgili genel müdürler ile üniversite rektörleri, yüksek okul müdürleri ve Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarından oluşuyordu. Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, ticaret ve sanayi odaları ile esnaf ve sanatkar teşkilatları ve benzeri kuruluşlar toplantıda çok az sayıda temsilci ile hazır bulunuyordu. Rahmetli Refik Baydur da Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı olarak toplantıya katılmıştı.

Herhalde günümüzde LİMME adını hatırlayanınız hemen hemen yok gibidir. LİMME Projesi 1990 yılının bir ürünü. Açık adı, “Lise Mezunlarına Meslek Edindirme Projesi”. Hükümetlerimizin bazen yeterince hazırlanmadan ortaya attığı ve iktidarlarının bitmesiyle birlikte ortadan kalkan, çokça da unutulup giden projelerden biri.

Tekrar toplantıya geçecek olursak, LİMME Projesi Koordinasyon toplantısı dönemin Milli Eğitim Bakanı rahmetli Avni Akyol’un hoş geldiniz konuşmasıyla açıldı. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı LİMME Projesi’ni açıklayan geniş bir tanıtım konuşması yaptı. Sonra da katılımcıların projeye ilişkin soru, değerlendirme ve dileklerine geçildi. Söz alan katılımcılar genellikle projeye övgüler düzdüler, bakanı kutladılar ve proje sayesinde geleceğin mutlu Türkiye’sini abartılı bir şekilde resimlediler. Dönemin Milli Eğitim Bakanı rahmetli Avni Akyol da o sıcak temmuz gününde toplantıyı gurur ve mutlulukla izliyordu.

Toplantıda katılımcılardan son konuşmayı o dönem TİSK Başkanı olan Refik Baydur yaptı. Yanlış hatırlamıyorsam kendisinin başkanlık döneminin henüz birinci yılıydı. Projeye ilişkin görüş ve değerlendirmelerini aşağı yukarı aşağıdaki sözlerle dile getirdi: “Projeye ilişkin yapılan bu övgülerden ve kutlamalardan sonra, ben belki Bakanımızı da üzmeyi göze alarak, projeyi değerlendirmeye çalışacağım. Lee Ioccoca bir kitabında ABD’de eğitim seviyesinin nispeten gerilediğini dile getirerek, bunun ülke için taşıdığı tehlikeye işaret ediyordu. Bu görüşünün bir kanıtı olarak da Japonya’da bir öğretmenin yüksek gelir elde eden kesimde ilk yüzde 10’un içinde yer alırken, ABD’de bir öğretmenin düz fabrika işçisinden yılda sadece 500 dolar fazla gelir elde edebildiğine vurgu yapıyordu” (bu bilgiler Lee Ioccoca’nın “Sözün Özü” adlı kitabında yer almaktadır, TM).

Refik Baydur bu örneği verdikten sonra konuşmasını aşağıdaki sözlerle sürdürdü: “Benim öğretmenim ise Vatan Caddesinde karpuz satarak ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor. Burada Vatan Caddesi sözcüğünü özellikle kullanıyorum. Bu durumun ülkemin en önemli sorunu olduğunu düşünüyorum. Türk öğretmeninin bu durumunu düzeltmeden eğitim sorunlarımızı çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Öğretmenlik mesleği nitelikli gençlerimizin severek ve gururla seçtikleri bir meslek durumuna kavuşturulmalıdır.”

Dönemin TİSK Başkanı Refik Baydur dönemin Milli Eğitim Bakanı’na dönerek konuşmasını hatırlayabildiğim kadarıyla şöyle tamamladı: “Sayın Bakanım, LİMME Projesi gibi çalışmalarla değerli vaktinizi boşa harcamayın. Uygulanabilirliği ve yararları iyice hesaplanmadan yapılan bu tür projeler ülkemizde hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ne yapılması gerektiğine gelince! Lee Ioccoca’nın ABD ve Japonya kıyaslaması örneğini özellikle verdim. Ülkemizin milli eğitimine yararlı işler yapmak istiyorsanız, yapılması gereken ilk ve öncelikli iş bellidir: Türk öğretmeninin toplumumuzdaki konumunu maddi ve manevi açılardan yükseltmeye çalışınız. Gerisi arkadan kendiliğinden gelecektir.”

Bu konuşmadan sonra Milli Eğitim Bakanı rahmetli Avni Akyol tekrar söz alarak TİSK Başkanı’nın konuşmasından çok yararlandığını ve görüşlerine tamamen katıldığını söyleyerek O’nu onurlandırdı. O yılların birçok lise mezunu gencimizin, “hiçbirşey olamazsam öğretmen olurum” ve birçok ebeveynin “çocuğumuz bir şey olamazsa öğretmen olur” sözleriyle toplumda öğretmenlik mesleğinin aşağılandığı bir dönem olduğu göz önüne alındığında, rahmetli Refik Baydur’un konuşmasının önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Sonra ne mi oldu? Birçok benzer projede olduğu gibi bu projeye ayrılan bütçenin birkaç katı harcandıktan sonra, iktidar değişince proje toprakla örtülüp gündemden kayboldu. Unutulup gitti!

Maalesef eğitim konusunda yapılan uluslararası değerlendirmelerde hala çok gerilerdeyiz. Dünya Bankası “İnsani Gelişme Raporu”nun eğitim bölümünde Türkiye’nin yeri 72. sırada. Komşumuz İran birkaç yıldır bizi geçmiş durumda ve adı geçen raporda da 69. sırada yer alıyor. PISA sınavlarındaki yerimizi ise yıllardır 40. sıralardan daha iyi konumlara taşıyamıyoruz. 1960’lı, hatta 1970’li yıllarda daha iyi bir konumda olduğumuz Güney Kore ise PISA sıralamasında yıllardır ilk 10’un içinde yer alıyor. Hatta bazen ilk 5’e girme başarısını gösteriyor. Kişi başına düşen milli gelir kıyaslamasında ise 30 bin doları aşan bir gelir seviyesiyle ülkemizi 3’e katlıyor.

Evet, herhalde rahmetli Refik Baydur’un 26 yıl önce yaptığı yukarıdaki değerlendirmesi geçerliliğini hala koruyor: “Öğretmenlik mesleğinin cazibesini hem maddi hem manevi açıdan yükseltmeliyiz. Yetenekli gençlerimiz bu mesleği gururla ve severek seçebilmeli.

Mekanı cennet olsun dileğiyle Rahmetliyi özlemle anıyor; KİPLAS, TİSK ve Türk Sanayicilerine başsağlığı diliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017