Şanghay İşbirliği Örgütü mü yoksa Avrupa Birliği mi?

Özcan KADIOĞLU
Özcan KADIOĞLU RAKAMLARIN DİLİ ozcankadioglu@hotmail.com

Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’ın Pakistan ve Özbekistan gezisinden dönerken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalarda, “Mesele şu; Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. ‘Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği’ dememeli. Benim kanaatim bu. Yani, bazıları eleştiriyor olabilir ama ben de kendi kanaatimi söylüyorum. Mesela, ‘Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?’ diyorum. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum” demişti.

Son yıllarda birçok konuda ülkeler veya ülke grupları birbirleri ile anlaşmalar yaparak ekonomi, savunma ve siyasi anlamda ortak hareket etme kararı vermeye başladılar. Bu anlaşmalar bazı ülkelerin menfaatine bazılarının ise zararına olduğu sürekli olarak tartışılmakta, son ABD seçimlerinin söylemlerinden biride Trump tarafından ortaya atılan ABD’nin zararına olan tüm anlaşmaları iptal edeceğim söylemi oldu ve seçimi kazanmasında ciddi bir katkı oldu. Dünya ekonomisi ABD, AB, Uzakdoğu ülkeleri ve diğer dünya ülkeleri dört bacaklı bir masadan oluşuyor. Masanın bir ayağı kırılıp çatladığı zaman tüm dünya’da sıkıntılar başlıyor. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar bu masayı sağlam bir şekilde tutmaya çalışıyorlar.

Peki, biz kendimize bakalım 53 yıldır AB kapısında bekliyoruz ve çokta bekleyeceğimiz gözüküyor. Şanghay İşbirliği Örgütü bizim için ve dünya ekonomisi için bir alternatif olabilir mi?

Şanghay İşbirliği Örgütü’nde (ŞİÖ) rakamlara bakalım,

• Kendi aralarında potansiyel mal ticaret hacmi 210 milyar dolar.

• Kendi aralarında dünya mal ticaretinin %0.6’sı yapmaktadır.

2015 yılında ŞİO ülkelerine 2015 yılında yaptığımız ihracat toplam ihracatımızın %3.2’si, yaptığımız ithalatın ise %23’üne karşılık geliyor.

Bu bölge nüfus olarak ciddi bir potansiyel, ama aynı zaman alım gücü bakımından kısır bir döngüye sahip. Tamamı ham madde veya ucuz işgücü bağımlısı. Dünya ekonomisindeki küçük bir durgunlukta hemen etkilenebilecek bir kırılganlıkta. Özellikle son dönemlerde ülkelerde gelişen sağ akımlar bu ülkeleri en çok etkileyecek türden.

AB ülkelerinin dış ticaret hacmi 10,53 Trilyon, kendi aralarındaki mal ticareti hacmi ise 6.3 trilyon dolar. AB’de oluşan mal ihracatı ve ithalatı, dünya ticaretinin %32’sini oluşturmaktadır. Tabloda görüldüğü gibi 2003- 2015 döneminde

1) İthalatımız %198 artarken AB ülkelerinden yaptığımız ithalat %123 artmış,

2) Tüm ülkelere İhracatımız %128 artarken, AB ülkelerine ise %131 ile dünya ortalamasının üzerinde bir artış sağlanmış,

3) Toplam ihracatımızın %46’sını AB ye yaparken ŞİÖ ülkelerinin ihracatımız içindeki payı %5.3 olmuş,

4) Toplam ithalatımızın %42’sini AB’den, %21.2’sini ŞİÖ den yaptık.

5) AB ülkelerine 206 milyar dolar, ŞİÖ ülkelerine 410 milyar dolar ticaret açığı vermişiz.
Kısacası hammadde ihtiyacımızı ve enerjiyi ŞİÖ ülkelerinden aldık, hammaddeyi enerji ile işleyerek bir kısmını yurt içinde diğer kısmını ise katma değer yaratıp AB ülkelerine satıyoruz.
Yukarıda ekonomik boyutu özetledik. Şimdide siyasi kısma bakalım. NATO üyesi bir ülke ŞİÖ’ye üye olamıyor. Çünkü bir takım hukuki çelişkiler ortaya çıkma ihtimali var. Rus uzmanlara göre Türkiye ŞİÖ üye olmak istiyorsa önce NATO’dan çıkması gerekiyor. ŞİÖ, AB gibi ekonomik ağırlıklı bir örgüt değil. Daha çok güvenlik ve iş birliği örgütü. Türkiye’nin üyeliğine tüm ülkelerin sıcak baksa bile Çin’in Uygur probleminden dolayı bir takım çekinceleri olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Kısacası iki birliktelik birbiri ile örtüşmüyor. Elma yerken armut, armut yerken elma lezzeti almaya çalışmaya benziyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar