Sermaye birikiminin açık ve kapalı gözleri

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

“Gözleri fal taşı gibi açık” bir birikim çevriminde tarih gerçek anlamda önemsizdir. Buradaki ifade Vilfredo Pareto’nun “L’ofelimita nei cicli non chiusi” başlıklı makalesinden mülhemdir (Pareto, 1906: 15-30) ve “open-loop” ve “closed-loop” dengelerine göndermede bulunmaktadır. Örneğin tarafların gelecekteki davranışlarına kendilerini ilk dönemde bağladıkları bir denge aslında statiktir ve bir açık çevrim dengesidir. Gözleri kapalı bir çevrimdeyse tarih önemsiz değildir ve strateji uzayı açık bir çevrime göre çok daha geniştir.Fakat tarih yine de o kadar önemli olmayabilir çünkü, bazen kapalı çevrim sınıfına dahil edilen, “geri besleme” dengelerinde dinamik sistem patikadan bağımsızdır –örneğin Markov-mükemmel bir denge bir “geri besleme” çevrimidir ve patikaya bağımlı değildir. Sermaye birikimini böyle bir denge olarak nitelemeyi seçmek de birikimin tarihinin bir bütün olarak önemsiz olduğunu söylemektir. Tarihi, istenirse zamanı, şu açılardan önemsizleştirmiş olduk. Oyunun sonucunu sadece şimdiki zamana bağlayarak bir sanki-tarih perspektifine sahip oluyoruz, ama bu gerçekten tarihi bir bakışa götürmeyecektir. Gerçek bir tarihi yaklaşım şimdiki zamanda yazıl(a)mamalıdır. Ayrıca durağan bir oyunda model zamanına olan bağlılık da ortadan kalkarak cari dönemin eylemleri sadece durum değişkeninin bir fonksiyonu olmaktadır. Patika bağımlısı olmayan bir tarihsel zamanda, “küçük nedenler küçük sonuçlar” doğurur. Alternatif olarak, tarihi zaman tersinir.

Tarihi sabit noktaların parçalandığı bir dinamik/doğrusal olmamanın yaşattığı ani kavşak değiştirmelerin olmadığı bir süreç olarak görmek, kaçınılmaz olarak, ya tarihe doğrusal bir trend vermek veya tarihi durağan varsaymak alternatiflerinden birine götürür. Tarih entegralinin başlangıç ve sonuç durumlarının –sonlu zaman varsayılırsa- aradaki patikadan bağımsız olmasıysa, tarihi bir nevi paranteze almak şeklinde yorumlanabilir. Tarih kaostan yoksun bırakılırken, zaman, tarihi süreçte muhafaza edilen bir tarihi özün kendisini, muhtemelen doğrusal bir trend ile, açığa vuruşundan ibaret oluyor (enerjinin sakınımı gibi). Markov-mükemmel denge, demografik ekol Ortodoksluğunun tek bir indirgenemez temel faktörle sürüklenen bin yıllık durgun Avrupa imgesinin formel karşılığıdır. Bu tahayyülde her alt oyun tutarlıdır ve mükemmeldir, sınıfların davranışları zaman-tutarlı ve güvenilirdir. Eylemler cari dönemde gözlemlenebiliyorsa, öngörüde bulunmak da zor değildir. Markov-mükemmel bir denge kavramının en önemli tarih felsefesi boyutu, bu kavramın tarihsel tasavvura uygunluğu ölçüsünde, örneğin kapitalizmin sonsuza dek sürmesinin düzgün (regular) bir denge oluşunun altını çizmesidir. Nobel Ödüllü müteveffa Debreu 1970’lerin ilk yarısında böyle düşünmüş olsa da elbette ki bu bir hayaldir.

Buradan çıkan sonuç bazı tarihi ekosistemlerin dışsal bir şok olmadan dönüşüme uğramalarının zor olabileceği düşüncesidir. Kırılma hem siyasi, hem ekonomik olabilir. Gerçi dışsal gibi görünen bir şok bazen tamamen içsel olabilir ve şoku bizzat süreci yürütenler, farkında olmadan, vermiş de olabilirler. Mesela, lordların gelenek tarafından takdis edilmiş normları aşarak, örf ve adetleri çiğneyerek, serfleri bu kadar baskı altına almaya çalışmalarının nedenleri ne olabilirdi? Modern siyasi tarihte de benzeri durumlar aranırsa bulunabilir. Denge modeli bu noktada suskundur.

Analitik anlatının ve modellemenin tarihçinin ve/veya sosyal bilimcinin zanaatıyla sanılandan daha fazla örtüşebileceğini düşünmek için nedenler var. Sosyal disiplinlerde sürekli karşımıza çıkan kavramların bir kısmına göz atarsak şöyle bir liste elde edebiliriz: evrim-devrim, süreklilik-kopuş, trend-salınım, bizzat trendin olasılığa tabi oluşu, tarihi sabitler ve değişmezlik-değişim veya başlangıç değerlerini muhafaza eden (saklayan) sistemler/saklamayan sistemler, üst-alt-tam belirleme, nedensellik-korelasyon, ortak trend/beraber evrilme, uzun dönemli ilişki-kısa dönemli ilişki, türev, mikro-makro-toplulaştırma, kurumlar-tercihler, amaç fonksiyonu-seçiş kümesi-kısıtlar, doğrusallık-doğrusal olmama, basitlik-kompleks olma, kaos, patika bağımlılığı/hysteresis, lokal-global, optimal-optimal olmayan, rasyonel-irrasyonel-sınırlı rasyonel, denklik, tek nedenlilik/çok nedenlilik, tek değerlilik/çok değerlilik, parametrik-stratejik, denge-dengesizlik, kırılma/kavşak değiştirme noktası, dengenin parçalanması/yok olması/türbülans, dengenin tekliği/dengenin çokluğu, dengenin varlığı/yokluğu, dengenin kararlılığı/kararsızlığı, rasyonel beklentiler/adaptif beklentiler vb... Bu kavramlar açıkça matematiğin, dinamik sistemlerin ve matematiksel iktisadın diliyle örtüşüyor. “Tarih ve diferansiyel denklemlerden” bahsetmek sadece retorik bir gönderme değil. Tarih ve sosyal bilimlerde kullanılan kavramların ve metaforların büyük ölçüde sistem bilimleri/doğa bilimleri/karar teorisi kavramlarıyla örtüşmesi Batı’nın entelektüel tarihi ve Aydınlanma göz önüne alındığında hiç de şaşırtıcı olmuyor. Şimdi soralım: Mevcut sermaye birikimi sürecinin gözleri açık mı, kapalı mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019