Sıcak bir Ankara gününden kalan; ekonomide güvenin tazelendiğini görmek oldu…

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM burcu.kosem@dunya.com

TCMB yönetimi ilk PPK kararında yüklü bir faiz artışı yaparak ekonomideki dönüşümün ilk sinyalini vermişti.

Globalde yaşanan savaş ve jeopolitik gerilim bir süredir ülke ekonomimizi de içine alarak, özellikle geleceğe yönelik beklentiler konusunda bir savrulmayı beraberinde getirmişti. Yeni hükümet kabinesiyle beraber yeşeren umutlar bile yaşam koşulları dikkate alındığında negatif beklentiyi kırmaktan uzak görünüyordu.

En önemli sorun olan hayat pahalılığı ve giderek artan bölüşüm dengesizliği olumsuz düşüncüleri daha da körüklüyordu. Tam da bu noktada gözler TCMB yönetimine çevrilmiş, itibarı bir hayli yıpranmış olan TCMB yönetiminin atacağı adımlar dikkatle takip ediliyordu. TCMB yönetimi ilk PPK kararında (kendisinden beklenenin altında) yüklü bir faiz artışı yaparak ekonomideki dönüşümün ilk sinyali olarak kabul edilen hamlesini gerçekleştirmişti.

Ardından gelen ikinci faiz artışını ise ilkine göre kısıtlı olması sebebiyle (kapsamlı karar metinlerine rağmen) ekonomi camiası çok da muteber bulmamıştı. Ancak ikinci PPK kararının ardından merakla beklenen iki konu daha vardı: İlki enflasyon raporu, ikincisi ise bu raporun yeni başkan Hafize Gaye Erkan tarafından gerçekleştirilecek sunumla açıklanacak olmasıydı.

Ve Perşembe günü Erkan basın önüne çıktı

 Perşembe günü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz ile gerçekleştireceğimiz görüşme için Ankara’daydım ve TCMB Başkanı Erkan ile ilgili görüşleri, kendisini bizzat dinleyen farklı kanal ve gazetelerin temsilcilerinden birebir dinledim.

Ayrıca kendimde izledim: Perşembe günü sabah saatlerinde Ankara’da yapılan sunumda Erkan, kendinden son derece emin ve teknik teferruatlara dayalı sunumu da objektif ve siyasi polemiklerden uzaktı. Enflasyon beklentileri konusunda ise uzun bir aranın sonunda ilk kez piyasa beklentilerine uyumlu ve gerçekçi rakamlar ortaya konuldu.

Sayın Erkan konuşmasında;

-Sıklıkla etki analizleri ve bütünleşik yaklaşımla faizde ve makro ihtiyati tedbirlerin normalleştirilmesinde kademeli gidişi vurguladı.

-Canlı iç talebe karşılık, dış talepteki baskılanmadan ve önceki çeyrekte deprem nedeniyle düşen arz ve kapasite oranlarının çıktı açığı yaratması konusuna yoğun değindi.

-Enflasyon beklentileri olarak, bu yılın sonunda yüzde 58, 2024 sonu için yüzde 33 ve 2025 sonu için yüzde 15’i hedeflediklerini ifade etti.

-Enflasyonla mücadelenin semeresinin 2024’ün ikinci yarısından itibaren alınacağını ve birincil önceliğin fiyat istikrarı olduğunu, ikincil öncelik olarak da kurları destekleyecek biçimde cari dengenin gözetileceğini dile getirdi. TCMB Başkanı Erkan’ın sunumu büyük ölçüde güven tazeledi ki; bunun birincil nedeni gerçekçi bir tablo çizerek, neden ve olası sonuç analizine değinilmiş raporları açıklamasıydı.

Geçiş döneminin gerekçesi kucakta bulunan makro ihtiyati tedbir hediyesi…

 Makro ihtiyati tedbirler önceki ekonomik programda faiz dışındaki para politikası araçlarının banka bilançoları üzerinden uygulandığı 100 küsur düzenlemeyi de beraberinde getiriyor. Başkanın da belirttiği gibi bu düzenlemelerin varlığı faiz artışının hızlı ve keskin bir biçimde yapılmasına engel oluşturuyor ve o nedenle etki analizleri yapılarak, bütünleşik bir yaklaşım tercih ediliyor.

Diğer taraftan bir sıkılaşma adımı sonucunda mevduat faizinde görülen düşüş her ne kadar mevduat faizlerinin politika faizine yaklaşmasını beraberinde getirse de diğer taraftan kademeli faiz artışlarıyla beraber dedolarizasyon süreci de zorlaşmakta. İlave olarak; kur geçişkenliği enflasyonda oldukça yüksek: Kurdaki yüzde 10’luk artış 2,5 puan olarak TÜFE’ye yansımakta.

Bu nedenle açıklanan raporda, çeşitli sermaye piyasası enstrümanları oluşturularak TL enstrümanlara yatırım cazibesi sağlanacağı ifade edilmiş olsa da; hane halkı ve seçici kredi sınıfına girmeyen şirketler açısından (Artan işletme sermayesi ihtiyacı nedeniyle) bir süre daha acı reçete ihtimali yüksek gözüküyor. Diğer taraftan Merkez Bankası’nın tutumu, alınan kararlar ve uygulamalar hem yurt içinde hem yurt dışında pozitif algılandı. CDS puanımız olumlu ölçüde geriledi, borsada bankacılık endeksinde de bir artış görüldü

Özet olarak; gerçekleştirdiğim sıcak Ankara ziyaretinde ekonomide güven oluşturmanın çok da zor olmadığını bir kez daha görmüş oldum. Mevcut durum analizinin bile gerçeklerle örtüşmesi geleceğe dair umutlara katkı sağlamaya yetiyor.

Kulisler ve gerçekler

Yeni strateji, olumlu sonuçlar vermeye başladı

Geçtiğimiz hafta sizlerle “Ankara’nın değişen stratejisi meyve vermeye başlıyor” başlığı altında iki önemli gelişmeyi paylaşmıştım. Öncelikle, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın özellikle yurtdışı temaslarıyla şekillenen yeni stratejinin olumlu sonuçlar vereceğini sizlere bu köşeden yazmıştım. Siz değerli Dünya Gazetesi okuyucularıyla paylaştığım bu iki önemli gelişmenin sinyallerini hatırlayalım.

İlk gelişme; Türkiye’de önemli bir satın almanın ipucuydu. Geçen hafta “Aldığım kulis bilgilere göre, ekonomideki yeni açılımlar Körfez ile sınırlı değil. Çok yakın bir dönemde Batılı bir şirketin Türkiye’ye geleceğini, önemli bir yatırım hedeflediğini, değeri 1 milyar doları bulan bir Türk e-ticaret şirketini alacağını” okumuştunuz. Evet, o satış gerçekleşti ve dünyanın en büyük lojistik şirketlerinden Alman devi DHL, Türk şirketi MNG Kargo’yu satın aldı.

Soracaksınız, burada “e-ticaret nerede” diye. Bu da aslında DHL Group’un satın aldığı şirket ve anlaşmayı imzalayan CEO’da gizli. Dünya genelinde 590 bin çalışanı olan, 82 milyar euroluk ciro yapan DHL Group’un CEO’su Tobias Meyer imza töreninde “Sürdürülebilirlik, küreselleşme ve dijitalleşmenin yanı sıra e-ticareti lojistikte bir mega trend olarak tanımladık ve 2025 DHL Grup Stratejisi´nde odaklandığımız bir alan haline getirdik. E-ticaret, lojistik sektörü ve özellikle de kargo hacimleri için en büyük büyüme faktörlerinden biri olmaya devam ediyor.

Bu nedenle, organik ve inorganik büyüme stratejileri ile e-ticaret sektöründeki ayak izimizi genişletmek için sürekli çalışıyoruz. MNG Kargo, bizim iş portföyümüzü tamamlayacak, bu sektördeki kurulu ağımızı daha da genişletmemize yardımcı olacaktır" ifadelerini kullanmıştı.

Ayrıca satış anlaşmasını imzalayan kişi de DHL e-ticaret CEO'su Pablo Ciano oldu. Ciano, "DHL e-Ticaret olarak amacımız müşterilerimize güvenilir, ulaşılabilir ve sürdürülebilir e-ticaret teslimat hizmetleri sunmaktır. MNG Kargo'nun satın alınması, kurulu ağımızı güçlendirecek ve global müşterilerimizi Türkiye pazarıyla buluşturmamıza yardımcı olacak" diye konuştu.

Dolayısıyla DHL, Türkiye’den "sadece" bir kargo şirketi almıyordu, 27 aktarma merkezi, 800’ü aşan şubesi ve yaklaşık 10 bin çalışanı bulunan MNG’yi, aslında e-ticarette odak nokta haline getiriyordu. Yakın zamanda da hızlı ve modern bir dönüşümle MNG Kargo’nun DHL bünyesinde e-ticaret alanında güçlü bir yapısı olacağını göreceğiz.

Gelelim ikinci gelişmeye; Geçen hafta yine sizlere “Fakat tartışılan konulardan biri de TCMB Başkanı’nın değişmesine karşılık PPK üyelerinin hala aynı kişilerden oluşmasıydı… Bu konuya ilişkin de, Ankara kulislerinde bir duyum aldım. Ekonomi yönetiminden öğrendiğime göre PPK’ya çok yakın bir zamanda yurt dışından önemli bir transfer daha gerçekleştirilecek ve mevcut üyelerin bazılarında değişim süreci başlatılacak. Gelişmelerden anladığım, TCMB Başkanı Erkan, pek çok kararında gösterdiği analizci yaklaşımı yönetimsel anlamda da göstermeye devam edecek” demiştim.

Evet, o değişim yaşandı ve Merkez Bankası’na 3 yeni Başkan Yardımcısı atandı. Bu değişim arasında işaret ettiğim kişi olan ve benim ekonomi yönetiminden öğrendiğim “Çok yakın bir zamanda yurtdışından önemli bir transfer daha gerçekleşecek” kulisim gerçekleşti ve ABD Merkez Bankası’nda (Fed) 10 yıl ekonomist olarak görev alan Dr. Fatih Karahan, TCMB Başkan Yardımcısı oldu. Böylece PPK üyeleri değişti ve Dr. Hafize Gaye Erkan ile Prof. Dr. Elif Haykır Hobikoğlu’na Dr. Osman Cevdet Akçay, Prof. Dr. Hatice Karahan ve Dr. Fatih Karahan eklendi.

Yeni bir bilgi…Orta Vadeli Planın kapsamı ve stratejisi hepimizin merakla beklediği bir konu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz, Perşembe günü gerçekleştirdiğimiz görüşmede Orta Vadeli Planın kapsamının tasarruf ve verimlilik üzerine olacağını ifade etti. Birçok alanda verimsizlik olduğuna değinen Yılmaz, kaynakların etkin kullanımının önemine değindi. “Tasarruf demek, verimlilik demektir” diye konuşarak tasarrufun önemine dikkat çeken Yılmaz tüm alanlarda “tasarruf kültürü” oluşturacaklarını kaydetti.

DÜNYA Gazetesi olarak kurulduğumuz günden bu yana işimiz olan “doğru haber ve gerçek bilgi” stratejimize devam ediyor ve edeceğiz de. Yeni bilgileri, gerçek kulisleri, doğru haberleri Dünya’dan okumaya devam edin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar