Süreyya Ciliv “melek yatırımcı” mı oluyor?

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Bu soruya gönlümüzden geçen cevap muhakkak ki “inşallah”; “keşke öyle olsa” olur! Zira gerek ABD’de gerekse yurdumuzda sergilediği girişimcilik ve profesyonel yöneticilik performansıyla melek yatırımcılık alanında başarılı olmak için gerekli niteliklere fazlasıyla sahip olduğunu kanıtlamış bir kişi.

Fakat melek yatırımcılık,  Sayın Ciliv’in nitelikleriyle kendisine yakıştırdığımız bir iş değil sadece. Ciliv’in böyle bir niyeti olduğunu gazetelerden öğrendik.

Geçen hafta hemen hemen tüm gazetelerde Süreyya Ciliv’in Turkcell Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldığı haberine yer verildi. 8 yıl boyunca üstün performans gösteren Sayın Ciliv’in, görevi bırakmasını bir gazetemiz kendisinin, “Ayrılmam siyasi değil” sözleriyle verdikten sonra; şunları söylediğini haber veriyordu: “ Profesyonel dünyadan mezun oluyorum. Artık hissedar olacağım projelerle ilgileniyorum. Ayrılığımı bir kutlama olarak görüyorum, hüzünlü değilim.” (Hürriyet Gazetesi, 30 Ocak 2015)

Biz Sayın Ciliv’in bu sözlerini melek yatırımcılığa gireceğinin müjdesi olarak algıladık. Doğrusu çok da mutlu olduk. Zira melek yatırımcılık, başta yüksek katma değerli tekno girişimcilik olmak üzere, ülkemizde girişimcilik potansiyelimizin başarılı bir şekilde harekete geçirilmesinde diğer alternatiflerine göre daha uygun bir yol olarak görünüyor.

Nitekim ülkemizde bu gerçeğin farkına varıldı. Bu konuda yasal bir düzenlemeye gidildi ve “Bireysel Yatırım Sermayesi Yönetmeliği” hazırlanarak 15 Şubat 2013 tarihinde yürürlüğe kondu. Melek yatırımcılığın yasal alt yapısı tamamlandı. Yasa çerçevesinde melek yatırımcılık vergi muafiyetleri ile teşvik kapsamına alındı.

Son yıllarda ülkemizde girişimcilik ve özellikle de teknogirişimcilik devlet tarafından destekleniyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı teknogirişimci adaylarını hibe niteliğinde sağladığı fonlarla teşvik ediyor. KOSGEB ve TÜBİTAK da yine çoğu hibe niteliğindeki fonlarla bu konudaki devlet desteklerini sürdürüyor. Fakat bu gerek girişimci adaylarının seçiminde ve gerekse onlara girişimcilik ve yöneticilik konularında mentorluk hizmetleri sağlama konusunda, başarılarını geçmiş performanslarıyla kanıtlamış duayen işadamlarımızın, girişimci ve yöneticilerimizin devreye sokulmasının çok daha yararlı olacağını düşünüyoruz. Hele hele onların melek yatırımcı olarak girişimci adaylarının kuracakları işlere ortak olmalarının sistemin etkinliğini katlayarak artıracağı kanaatindeyiz.

Melek yatırımcılığın katma değeri yüksek teknogirişimciliğin başarısındaki rolü, bir yıl önceki bir köşe yazımızda dikkate değer bir şekilde ortaya konuyordu. 19 Aralık 2013 tarihli DÜNYA Gazetesi’nde Burak Kuntay köşe yazısında Slikon Vadisi’nin özelliklerini sunuyor, başarısının altında yatan nedenleri değerlendiriyordu. Yazıda Slikon Vadisi’nin başlıca özellikleri şöyle sıralanmıştı:
“ - Silikon Vadisi apayrı bir üslubu olan; makamın, mevkiin ve rekabetin önemli olmadığı, rekabetten çok işbirliğinin önemli olduğu;
- Farklı firmaların bilgi üretip bu bilgileri paylaştığı;
- Tamamen hayallere, hayal kurabilmeye ve kurulan hayallerin bir prototipe dönüştürülmesine dayalı bir yer burası.”

Bilindiği gibi Silikon Vadisi Stanford Üniversitesi ile işbirliği içinde, bir üniversite ile işbirliği” projesi olarak kurulup gelişti. 

Silikon Vadisi başarısında melek yatırımcıların katkısı da makalede aşağıdaki satırlarla anlatılıyor: 
“ Ama Silikon Vadisi’ni asıl Silikon Vadisi yapan en önemli unsur, inovasyonla üniversite arasında kurulan bağın üçüncü ayağının da inşasıyla gerçekleşmiş.    
Bu önemli ayağın adı Silikon Vadisi yatırımcısıdır. Yani Melek Yatırımcılar, risk sermayesi şirketleri, girişim sermayesi ortaklıkları.”

Makalede Silikon Vadisi Yatırımcısı’nın farkının, Stanford Üniversitesi ile Massachusetts Institute of Technology ( MIT ) uygulamalarındaki farklılıkla daha iyi anlaşılacağına işaret ediliyor:
“Stanford ve MIT üniversiteleri hemen hemen aynı tarihlerde ve aynı şekilde bir inovasyon ve girişimcilik süreci başlatmışlardır. Ama Slikon Vadisi’nde girişimcilik düşüncesi ve anlayışı MIT’in çok daha ötesine geçmiş.”

Bu iki üniversitenin inovasyon ve girişimcilik konularındaki yaklaşımlarının farklılıkları da şöyle belirleniyor:
“En büyük farkı yaratan etken de yukarıda inovasyonla üniversite arasında kurulan bağın üçüncü ayağı olarak ifade edilen Silikon Yatırımcısı zihniyeti olmuş. MIT’in çevresinde yatırımcılar daha temkinli, daha çok risk değerlendirmesi yaparak daha tutucu yatırımlar yapmayı yeğlerken; Silikon Vadisi Yatırımcıları daha agresif, risk ölçeğini çok daha yüksek tutan ve daha hayallere yönelik yatırımlar yapan bir üslup belirleyip uygulamışlardır.”

Silikon Vadisi örneği ülkemiz açısından da alınması gereken derslerle dolu. Buraya ülkemizden yapılan ziyaretler, buradaki başarı örneklerinin incelenerek ülkemize uyarlanması konusunda yapılan çalışmalar umut verici. Son olarak TEB’in (Türkiye Ekonomi Bankası) ODTÜ Teknokent ile Silikon Vadisi’nde TEB Girişim Evi açma girişimi ülkemizdeki bankaların da konuya ilgi göstermeleri açısından oldukça sevindirici gelişmeler.

Hep vurgulanageldiği gibi, ülkemiz genç ve sağlıklı nüfus yapısı, hırslı ve başarılı olmaya azimli gençleriyle girişimcilik konusunda önemli bir potansiyele sahip. Bu potansiyelin kuvveden fiile çıkarılmasında çocuklarımız ve gençlerimizi çağdaş eğitim ve öğretim imkanlarıyla yetiştirmek yanında; onların girişimci olma yolunda finansal kaynaklara erişimlerinin; ayrıca girişimcilik ve yöneticilik konularında gereksinim duydukları mentorluk hizmetlerinin sağlanması gerekiyor.
Adı geçen makalede Silikon Vadi’si örneğinin Türkiye açısında değerlendirmesi de şöyle: “Bir kere her şeyden önce bu ruh ve üslup siyasetçi eliyle, devlet eliyle olmaz. Ama devlet bu yaklaşımı teşvik edebilir… İş adamları, oradaki tabiri ile melek yatırımcılar ve venture capital’ların (risk sermayesi) yatırım yaptığı fikir; şirket tamamen benim olsun dememiş. Bu küçük iş, bundan bir şey çıkmaz diye yaklaşmamış; ya da haftaya ben buradan ne kazanırım mantığıyla bu işe girmemiş. Kısacası bir hayale inanmış ve yatırım yapmış. Belki de en önemlisi başarısız olmuş bir girişimciyi sistem dışına itmemiş, tam tersine bu girişimciyi aynı hatayı bir daha yapmaz diye daha cazip görmüş. Mühim olan girişimci, yatırımcı ve üniversite üçgeninin doğru bir üslup içerisinde doğasıyla ve serbestlik içinde hayata geçmesini sağlamaktır.

Ülkemizde TEB örneğinde olduğu gibi konuya bankalarımızın da ilgi göstermeye başlaması ve devlet destekleri çok olumlu ve etkili bir teşvik unsuru.

Ama kanaatimizce, ülkemizde girişimciliğin ve hele hele teknogirişimciliğin desteklenmesinde üstün başarılarını geçmiş performanslarıyla kanıtlamış olan duayen iş adamlarımızın, girişimcilerimizin ve profesyonel yöneticilerimizin melek yatırımcılık zihniyeti içinde devreye sokulması, başarı açısından büyük önem taşıyor. Bu değerlerimiz gerek devlet desteklerinin uygulamasında, gerek girişimci adaylarıyla ortaklıklar oluşturulmasında ve gerekirse mentorluk hizmetlerinde çok önemli katkılar sağlayabilirler.

Başlığımızda yer alan Sayın Süreyya Ciliv onlardan biri. Aynı değerde iş adamlarımız, profesyonel yöneticilerimiz olduğu muhakkak. Umalım ve dileyelim ki bu değerli insanlarımız ülkemizdeki girişimcilik potansiyelinin harekete geçirilmesinde birikimlerini yetenekli gençlerimize aktarma şansı bulabilsinler. Onlara gerekli imkan ve ortam sağlanabilsin.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017