Sürpriz büyüme

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bu hafta bu yılın birinci çeyreğinin büyüme verileri açıklandı. 2015’in ilk üç ayında ekonominin beklentilerin ötesinde büyüdüğünü öğrendik. Yüzde 1.2 düzeyine kadar gerilemiş olan beklentilere karşılık ekonomi yıllık bazda yüzde 2.3 büyümüş. Bu sapma sürpriz oldu doğrusu.  

Son haftalarda tırmanan siyaset kaynaklı gerginliğin sürpriz algılamasında etkili olduğunu sanıyorum. Muhtemelen farkındasınız, seçime giden süreçte hemen bütün siyasi aktörler söylemlerini ülkenin başının fena halde dertte olduğu tezi üzerine inşa etmişlerdi. İktidara bakarsanız ülke neredeyse şer güçler tarafından işgal edilmek üzereydi. Muhaliflere ise ipin ucu kaçtığını, ülkenin yönetilemez hale geldiğini, krizin kapıya dayandığını söylüyordu. Açıklanan büyüme verileri bu söylemlerin yeri göğü inletmeye başlamasından iki üç ay öncesine ait. Güncel beklentiler de son bir ayın karamsar söylemlerinin ürünü. Yani, büyüme verilerinin iyi gelmesi güncel beklentilere ters düştü. Sürpriz algısı buradan kaynaklandı. 

Sürpriz algısı bu kez de biraz abartılı iyimser yorumlara yol açmış gibi görünüyor. Oysa, birinci çeyrek büyümesinde olumlu olduğu kadar özellikle sürdürülebilirliği açısından kaygı uyandıracak yönler de var. En olumlu nokta kuşkusuz büyümenin görece yüksek olması. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 2.6 olan büyüme hızında öyle beklendiği kadar bir kayıp olmadığı anlaşılıyor. İçeride yoğun ve süreklilik kazanmış olan siyasi risk dışarıda da durgunluk, FED terörü gibi nedenlerle görece karamsar olan beklentilere karşılık büyüme temposunda minimal sayılabilecek bir kayıp olması olumlu bir nokta kuşkusuz. Dahası da var. Bir birini takip eden iki çeyrek arasındaki büyüme hızının yükselmiş olması bu yılın ilk üç ayında büyümenin ivme de kazanmış olduğunu gösteriyor. Büyüme geçen yılın son çeyreğindeki yüzde 0.8 düzeyinden bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 1.3 seviyesine yükselmiş. İvmenin yükselmiş olması da olumlu bir gelişme.

Büyümenin talep tarafındaki kompozisyonunda da önemli bir değişme var. Son birkaç çeyrekte büyümenin dış talep tarafından sürüklendiğini biliyoruz. Bu yılın ilk çeyreğinde bu tablo net olarak değişmiş. İç talebin büyümeye katkısı yüzde 3.6 puan olmuş. Buna karşılık dış talebin (net ihracat) katkısı ters dönmüş. İhracattaki önemli yavaşlama sonucunda dış talepte büyümeyi yüzde 1.2 puan yavaşlatacak ölçüde bir gerileme olmuş. Yani ekonomi iç talebin çekişiyle büyümüş. Kendi adıma bunu da olumlu bir gelişme olarak not ediyorum.

İç talebin genişleyerek büyümenin temel belirleyicisi haline gelmesinde baş rolü özel tüketim harcamaları oynamış. Geçtiğimiz yılı sonunda özel tüketim harcamalarının artış hızı yüzde2.4 iken bu yılın ilk üç ayında bu hız yüzde 4.5 düzeyine çıkmış. Kamunu tüketim nitelikli harcamalarının da yüzde 2.5 hızda artmış olması birinci çeyrek büyümesindeki tüketim harcaması vurgusunu pekiştirmiş. Buna karşılık toplam talebin yatırım harcamaları faslı hala yavaş. Toplam yatırım harcamalarında geçen yıldan devreden azalma eğilimi durdurulmuş. Toplam yatırımların kompozisyonu da biraz değişmiş. Özel yatırım harcamaları yüzde 1.9 hızında artarken kamu harcamaları keskin biçimde daraltılmış. Toplam yatırım harcamalarının büyümeye katkısı sıfır mertebesinde kalmış. 
Bu durumda, tüketimin çekip sürüklediği bir büyüme fazına geçtik demek yanlış olmaz. Bu çerçevede bir noktaya işaret etmek doğru olur. Cari gelir dışındaki unsurlarla (kredi, kredi kartı vs.) beslendiği anlaşılan özel tüketim harcaması artışının artan belirsizlik, risk vb. gibi nedenlerle tüketimin öne çekilmesi nedeniyle ortaya çıktığı söylenebilir. Bunun sürdürülebilir bir süreç olduğunu söylemek pek mümkün değil. Büyümeyi hızlandıran talep kompozisyonunun sürdürülebilir olmaması ileriye dönük tereddüt yaratacak bir durumdur. 

Sürdürülebilirlik açısından tereddütlü olmamamızı gerektirecek ikinci bir görüntü de  büyümenin sektörel dağılımında ortaya çıkıyor. Bu yılın ilk çeyreğinde büyümeyi temelde hizmetler sektörünün beslediği anlaşılıyor. İletişim hizmetleri, finans ve sigorta faaliyetleri, eğitim, finansal aracılık hizmetleri, otel, lokanta vb. gibi hizmet alanları büyümeye en büyük katkıyı yapmış gibi görünüyor. Yüzde 2.7 büyümüş olan tarım alanı da hizmetlerden sonra ikinci üretim alanı olarak öne çıkıyor. Buna karşılık imalat sanayinde büyüme yüzde 0.8’de kalırken inşaat sektörünün yüzde 3.5 oranında daralmış olması dikkati çekiyor. Üretim kapasitesini büyütecek üretken alanlardan çok hizmet ağırlıklı bir büyüme deseninin sürdürülebilirliği kuşkuludur. Büyüme sürprizinin bozulacağı nokta bu sürdürülebilirlik meselesi olabilir diye düşünüyorum.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018