Tanzim satışlardan tarıma yeni bir model çıkarılabilir mi?

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN aey@dunya.com

Yaş sebze ve meyvede fiyat artışını durdurmak amacıyla İstanbul ve Ankara'da açılan "tanzim satış" noktaları akla şu soruyu getirdi; Türkiye, ekonomide serbest piyasayı terk ederek devletçi politikalara mı geçiyor?

Yıllarca eleştirilen, "devlet kasaplık, sütçülük yapar mı?" denilerek özelleştirme adı altında 1990'lı yıllarda yağmalanan Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu piyasadan silindi. Et ve Balık Kurumu daha sonra adı değiştirilerek "ithalat ofisi" gibi çalıştırıldı.

"Devlet ayakkabıcılık yapar mı" diye dağıtılan Sümerbank, "devlet şeker satar mı?" diye şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ülke tarımı adeta çökertildi. Dışa bağımlı hale getirildi.

Ne oldu da bir anda devletçi politikalara geçildi. Bundan 50 yıl önce Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının kurduğu tanzim satış mağazaları yeniden canlandırılarak sebze meyve satışına başlandı. Öyle görünüyor ki, devlet gerekirse kasaplık, sütçülük, manavlık, bakkallık yapacak.

Tanzim satışların 50 yıllık öyküsü

Tanzim Satış (Tansa) modeli ilk kez İzmir'de 1970'li yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediye Başkanı İhsan Alyanak tarafından başlatıldı. Daha sonra İstanbul'da Ahmet İsvan ve Ankara'da Vedat Dalokay döneminde tanzim satış mağazaları açıldı.

Sosyal belediyeciliğin, Cumhuriyet Halk Partisi'nin en başarılı belediye başkanları tarafından yaşama geçirilen bu model sonraki dönemde "devlet bakkallık yapmaz" denilerek özel sektöre satıldı. Piyasa, ulusal ve uluslararası market zincirlerine bırakıldı. Sadece belediyelerin tanzim satış mağazaları değil, mahalle bakkalları da bir bir kapandı.

Yıllardır gündemde olan ama hiç bir iktidar tarafından çıkarılmayan Marketler Yasası tozlu raflarda beklerken, 2010 yılında kabul edilen Hal Yasası ile marketlere yeni imtiyazlar tanındı.

Üreticiden doğrudan yaş meyve ve sebze almaları sağlandı. Piyasaya egemen olmaları ve fiyatları belirleme gücüne kavuşturuldu. Üretici örgütleri ise tek tek etkisizleştirildi, yok edildi.

Tarım Satış Kooperatifleri’ne "özerklik" sağlanacak diye çıkarılan 4572 Sayılı Yasa ile devletin mali desteği resmen yasaklandı. Köy kalkınma kooperatifleri bilinçli olarak desteksiz bırakıldı.

"Kooperatifçilik, komünistliktir" diye karalandı. Kooperatifçilik ve diğer üretici örgütleri üretimden koparılarak yöneticiliği bir makam, mevki pozisyonuna dönüştürüldü.

Üretici ile tüketici arasındaki bağ koparıldı. Bütün bunlar serbest piyasa ekonomisi için yapıldı.

Sebze meyveye kotalı satış geldi

Cumhuriyetin kurucularından, milli kahramanlarımızdan İsmet İnönü'nün 2. Dünya Savaşı yıllarında ekmeği, gıda ürünlerini karneye bağlamasına ağır eleştiriler sıralanırken, 2019'da domates, biber, patlıcan adı konulmamış bir karne sistemi ile satılıyor. İnsanlar saatlerce sıra bekleyerek 1 kilo patlıcan, 1 kilo biber, 2 kilo hıyar, 3 kilo domates, 5 kilo soğan, patates almak için yarışıyor.

Daha da çarpıcı olanı, sıra bekleyenlerin çoğu daha önce köyünde, tarlasında bu ürünleri yetiştirenler. Orada karınları doymadığı için İstanbul'a, Ankara'ya göç eden kırsaldaki yurttaşlarımız, bugün 1 kilo biber, bir kilo patlıcan alabilmek için kuyrukta bekliyor. Bundan da şikayetçi değiller.

Tarımın partisi olmaz

Yazılarda işin hep ekonomik boyutunu yazıyoruz. Bize göre tarımın partisi olmaz. Tarım politikaları devlet politikası olarak uygulanmalı. Fakat bu olayda siyaset ön plana çıktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisi adına seçim çalışmalarını yürütürken miting meydanlarında yaptığı konuşmalarda yükselen yaş sebze meyve fiyatlarına 50 yıl önce CHP'nin uyguladığı tanzim satış modeli ile müdahale etti. Fiyatların yükselmesinde uygulanan politikaların, siyasi iktidarın hiç bir sorumluluğu yokmuşçasına "üreticiden tüketiciye" ürün satışı ile bundan ciddi bir siyasi rant sağlamış görünüyor.

CHP'de "belediye başkanı kimin adamı olacak?" tartışması sürerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin 1970'lerin sosyal belediyecilik projesini uygulamaya koydu ve gerekirse temizlik malzemeleri de satacaklarını söyledi.

İzmir modeli anlatılamadı

Cumhurbaşkanı CHP'nin 50 yıl önceki projesini uygulamaya geçirirken, CHP, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin son 12 yıldan bu yana İzmir'de kooperatifler üzerinden üreticiyi destekleyerek tarımda yarattığı modeli anlatamadı. İzmir Modeli, sürdürülebilir tarımsal üretimi ve yerelde kalkınmayı sağlarken; hem üreticiye hem tüketiciye yarar sağlıyor.

Süt ve süt ürünlerinde, çiçekçilikte, hayvancılıkta, organik tarımda çok başarılı sonuçlar alınan "İzmir Modeli"ni bırakın ülke geneline tanıtmayı, İzmir'e bile yeterince anlatılamadı ve kendi yönetimindeki belediyelerde bile yaşama geçirilemedi.

Tanzim satış uygulamasından çıkarılacak dersler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla kısıtlı bir alanda da olsa İstanbul ve Ankara'da yaşama geçirilen tanzim satıştan alınacak dersler var. Uygulamaya bakıldığında, Tarım Kredi Kooperatifleri üreticiden ürünü alıyor, İstanbul ve Ankara'daki belediyelere ait 80 satış noktasına ulaştırıyor. Üzerine kira, vergi ve kâr konmadan tüketiciye satıldığı için fiyat piyasaya göre yarı yarıya ucuz.

Amaç kooperatif üzerinden yaş sebze ve meyveyi üreticiden tüketiciye ucuza sunmak ise, bunu yaygınlaştırmak gerekmez mi? Yani üretimden tüketime kadar bir kooperatif modeli yaratılabilir. Tarım Kredi Kooperatifleri, Türkiye'nin hemen her ilçesinde örgütlü. Üretici ortakları var. Kredi kullandırdığı çiftçiler var. Üretimden başlayarak tüketiciye kadar Tarım Kredi bu işi üstlenirse sadece 80 satış noktasında değil, Türkiye'nin her yerinde uygun fiyata yaş sebze ve meyve tüketimi sağlanabilir.

Özetle; yaş sebze meyve fiyatındaki artışın 50 yıl önceki tanzim satışları canlandıracağını hiç kimse beklemiyordu. Yıllardır söylediğimiz, yazdığımız kooperatifçilik modeli ile yaş sebze ve meyveyi üreticiden tüketiciye uygun fiyata ulaştırmak mümkün. Fakat seçim öncesi derme çatma tanzim satışlarla değil, bunun bir model, bir sistem olarak uygulanması gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar