Teorik bir not aracılığıyla TCMB'yi anlama kılavuzu

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

TCMB tamamen doğru yapıyor veya tersi demiyorum. Yapılanları anlamak için ekonomist olarak kullanabileceğim argümanların bir bölümü aşağıdadır diyorum. Genel dengeden makro ihtiyatiliğe geçiş o kadar uzak değil. “Genel dengenin zaten kendisi yanlış” denebilir. Olabilir, ama mevcut durumda bir(kaç) anlama kılavuzu var yani. Bu, “teorik” bir versiyon. 

Para politikası bu politikayı yürütecek enstrümanların seçimi ve yeni enformasyon ortaya çıktıkça bu enstrümanların yeni duruma uyumunu sağlayacak kuralların ortaya konulması demektir. (1) Uyum kaidesi, yani para politikasını tanımlayan ikinci öğe, belirsizliği simgeleyen olasılık dağılımının gerçekleşmesiyle bağlantılı olmak durumunda olduğundan tam olarak “şeffaf” olamaz. Mümkün mertebe şeffaf olmasında yarar olabilir. Ancak tam ve baştan ilan edilecek bir şeffaflık mümkün değildir. Para politikasını önceden belirleyecek kurallar versus duruma göre davranma özgürlüğü açısından tam kurallı bir para politikası genel denge teorisi tarafından önerilemez. Genel denge teorisi ne tam kurallı, ne de tam serbest bir para politikası önermektedir. (2) Parasız bir genel denge teorisinde bir tek nominal belirsizlik derecesi olabilir: Fiyatlar genel seviyesi. Paranın dahil edildiği bir genel dengede N tane zaman-olay varsa en az N+1 nominal belirsizlik olacaktır. (Zaman-olaylara bağlı N tane nominal faiz haddinden bahsedilebilir.) Nominal faiz hadlerinin kontrol edilebilmesi halinde beklenen enflasyon da kontrol edilebilir. Fakat enflasyonun varyansı kontrol edilemez. Enflasyonun varyansının –yani enflasyonun beklenen değeri etrafında salınma derecesinin- kontrol edilememesi uzun dönemde enflasyonun kendisinin kontrol edilebilmesi konusunda da kuşku uyandırabilir –enflasyondaki “oynaklığın” enflasyonun beklenen seviyesiyle pozitif korelasyonu olduğu varsayımıyla. Bu durumda para arzı da faiz hadlerini tamamlayıcı bir politika enstrümanı olarak devreye sokulabilir. Nominal faizlerle tutarlı bir beklenen enflasyona uyumlu şekilde para arzı artırılabilir veya azaltılabilir. (3) Tam başarılı, yani enflasyonu ortadan kaldıracak, bir para politikasının nominal belirsizlik derecesini sıfıra indirmesi gerektiğinden, nominal faizi veya para arzını ya da doğrudan enflasyonu hedeflemeyi savunmak genel denge teorisi açısından nötr olmak gerekir. (4) Para politikasının efektif olması için nötralite varsayımının (nominal değişkenlerin reel değişkenleri etkilememesi) geçerli olmaması gerekir. Bu durumda nötraliteden uzaklaşma mekanizmaları olan “refah etkileri”, yüksek iç borç stokunun olduğu ülkelerde Rikardiyen denkliğin tutmaması, yani iç borç finansman metodunun önemli olması, nominal ücret ve fiyat yapışkanlıkları gibi faktörler denge modeline dahil edilebilmelidir ve edilebilmektedir. (5) Menkul kıymet piyasalarının eksik olduğu durumda elde edilen bir başka sonuç denge dağılımlarının mikro seviyede finansal politikalara bağlı oluşudur. Hisse senetlerinin fiyatlarına doğrusal olmayan tarzda bağlı fiyatları olan ikincil kıymetler –mesela, opsiyonlar- mevcutsa, ulaşılabilir gelir dağılımları kümesi firmaların sermaye piyasasındaki pozisyonlarına göre değişebilir. Şirketlerin finansal politikaları önem kazanır. Kıymetler nominal  ise, açık piyasa işlemleri ile yürütülen makro para politikası her hangi bir nötralite veya iktisat politikalarının işlevsizliği önermesine cevaz vermez. (6) Nominal fiyat oluşumunun tam olarak analiz edilememiş olması para politikasının etkinliği konusunun da tam olarak aydınlatılmasına engel olmaktadır. Nominal fiyat oluşumu sürecinin para politikasının etkinliğini sınırlayabileceği düşünülebilir. Buradan çıkan ilk sonuç enflasyonu anlamada fiyat oluşumunun (rekabet biçiminin/eksik rekabetin) önemli olabileceği tezinin genel denge teorisine yerleşmekte oluşudur. (7) Tek bir enstrümanla enflasyonun kontrol edilmesinin ancak kısmen mümkün olabileceği doğru olduğu gibi, enflasyonun da tek bir nedenle (kamu açıkları vs) açıklanamayacağı da doğru olabilir. 

Üst üste binen kuşaklar sınıfı modeller paranın likidite yaratma rolünü dikkate almayarak borç ve para arasında analitik bir ayrım yapılmasına izin vermiyor olabilir. (8) Borç kavramı değer saklama rolüne tekabül ediyor ve para kavramı da karını ortaklarına dağıtan bir banka tarafından yaratılan ve likidite talebini karşılayan bir kavram olarak düşünülürse, parasal bir denge teorisinin dinamiği değişebilir: (a) Pareto anlamında mukayese edilebilir ve faiz haddi tarafından endekslenen bir durağan durumlar (steady states) continuumu vardır. Denge vardır ama tek değildir: Üstelik bir continuum oluşturur. (b) Para politikası etkindir ve nominal faiz haddi, para arzı veya enflasyon oranı hedeflenebilir. (c) Düşük faiz hadleri Pareto üstün durağan durumlara tekabül eder.  Fakat düşük nominal faiz oranlarıyla kararlı endojen çevrimler veya kararsız durağan durumlar doğabilir.  Denge patikası herhangi bir sayıda orbit kabul eden endojen (içsel) çevrimler tarafından çekilebilir (attractor). {“Period 3 implies chaos” hatırlanabilir, Li-Yorke teoremi, 1975} (d) Rekabetçi genel denge vardır, fakat tek olmadığı gibi optimal de değildir. (e) Parasal bir denge modelinde, Clower-Lucas tipi bir “cash-in-advance” tahdidiyle, nominal faiz haddi satın alma üzerinden alınan bir ad  valorem vergiye denktir. Bankanın ortaklarına kar payı olarak dağıtılan seigniorage ise vergi gelirlerinden bazı aktörlere yapılan transferlere (lump-sum transfers) denktir. (j) Paranın iki nedenle, üretim amacıyla ve üretim amacı dışındaki nedenlerle elde tutulmak istendiğini varsayalım. Üretim amacıyla elde tutulan kısım üretime etki yapıyorsa –bir üretim faktörü gibi düşünülebilirse- paranın verimli olduğunu söyleyebiliriz. Aksi takdirde para verimsizdir. Nominal faiz haddi gerçekleşen enflasyondan daha düşük bir oranda artırılıyorsa para politikası pasiftir, aksi takdirde aktiftir. Burada nominal faiz haddini gözlemlenen enflasyonun sürekli, kesinlikle pozitif ve azalmayan bir fonksiyonu olarak düşünüyoruz. Önemli iktisatçıların parasal modellerle ulaştıkları sonuçlar aktif para politikasının da, pasif para politikasının da her zaman tek bir dengeye götürmeyebileceğini gösteriyor. Bu sonuçlar yıkıcı sayılabilir çünkü hangi dengeye ulaşılacağını teorik modellerde dahi bilemiyoruz.

Nominal belirsizliğin ortadan kaldırılmasında ve aynı zamanda enflasyondaki oynamanın kontrol edilmesinde tek bir para politikası aracının yeterli olmayacağı ifade edilmişti. Başka türlü söylenirse, tek bir araçla beklenen enflasyon kontrol edilebilir, fakat aynı anda hem beklenen enflasyon, hem de beklenen enflasyonun varyansı kontrol edilemez. (9) Aktif/pasif para politikaları ve maliye politikaları karışımının reel kesimde tek bir denge sağlayamayabileceğine de işaret edilmiş oluyor. Aktif para politikası, arzulanan/tutulan reel para miktarı tüketimle ikame ilişkisi içindeyse, yani para spekülatif amaçlarla tutuluyorsa, çoklu dengeye götürüyor. Keza aktif para politikası Rikardiyen olmayan maliye politikalarıyla da çoklu dengeye götürebiliyor. Acaba gerçekten de pasif para politikasının tek bir denge belirleme şansı daha mı fazladır? (10) Tek bir enstrümanla fiyat stabilitesi sağlanamayacaksa daha karmaşık modellere ve çoklu enstrümanlara ihtiyaç olur.

Anlaşılmıyor mu diyorsunuz? Haklısınız. Model-tablo-grafikle tüm sayfayı kaplayarak anlatmayı denseydim anlaşılırdı... diyorum ve hemen vazgeçiyorum. Muhtemelen hiç anlaşılmazdı. Kendisi karmaşık olan bir muhakeme tarzının kolay anlaşılır biçimde aktarılmasına iletişim diyoruz. O da kolay iş değil. Ve bir de en başta (1) numaralı maddede yazılanlar var.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019