Turizm ile ilgili önemli düzenlemeler yolda…

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Türk turizmine baktığımızda Türkiye’yi adeta bir büyük mağaza gibi görebiliriz. Yani nasıl ki büyük mağazalarda çok sayıda ve hatta binlerce ürün varsa, Türkiye’de de turizm açısından çok ciddi sayıda ürünler var. Şimdilik ve ağırlıklı kum, güneş ve deniz turizmi var gibi görülüyor. Oysa başka turizm ürünleri de Türkiye’nin önemli varlıkları arasında yer alıyor. Nitekim zamana ve bölgesine bağlı olarak farklı farklı ürünlerin devreye girdiği biliniyor.

Örneğin; İstanbul’un bir kültür merkezi olarak kültür turizmine ve kongre turizmine yönelik çok ciddi fırsatlar sergilediği ortadadır. Hatay, Urfa, Efes gibi destinasyonların çok ciddi inanç merkezleri olduğu ve dolayısıyla turistleri çektiği açıktır. Yerli ve yabancı turistler için Uludağ, Sarıkamış, Erzurum gibi bölgelerin varlığı kış turizmi için bir değerdir. Güzelim koylarımızdaki marinalar ve yatçılık bir başka fırsattır. Tarihiyle, kültürüyle, dağıyla, taşıyla ve her türlü değerleriyle Türkiye turizm için bir cennettir.

Nasıl ki büyük mağazaya girdiğinizde binlerce ürün arasında öne çıkarılanları, reklamı yapılanları görürsünüz; Türkiye’nin turizm fırsatlarını da böyle görmemiz gerekir. Zenginlikler var, bu zenginliklerin nerede ve ne zaman farklı bir şekilde sunulacağı konusu gündeme geliyor. Nitekim Türkiye’de 80’li yıllarda başlayan planlı turizm hareketinin başarılı sonuçları ortada.

Özellikle uygun iç ve dış ortam olduğunda turizmin şahlandığı da malum. 2014, 2015 yıllarında tepe yapan turizmin 2016 yılında yaşanan iç ve dış gündem konuları nedeniyle nasıl kayıplar yaşadığı biliniyor.

Oysa bu sektör;

•Yarattığı yüksek katma değer,

• Sağladığı ciddi istihdam,

• Getirdiği döviz girdisi,

ile ekonomimize çok önemli artılar sağlıyor. Yılda 34-35 milyar dolar gelir yanında özellikle milyonlarca genç ve eğitimsiz istihdam sağladığını kanıtlamış bu sektörün önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Dilerseniz biraz daha rakamlara bakalım.

• Dünya turizmi 2014 yılına kadar yüzde 4’ler düzeyinde büyürken bu oran Türkiye’de yüzde 10’lara ulaşmış. Dolayısıyla turizm performansında çok ciddi bir artış gözlenmiş.

• Turizm gelirleri GSYİH’nın yüzde 4.3’ünü oluşturmuş. Neredeyse gelirlerimizin yirmide biri bu sektörden gelmiş.

• Aynı şekilde turizm gelirlerimizin mal ihracına oranı yüzde 20’yi aşmış.

• Bu sektörde yapılan her 10 milyon liralık sabit yatırım 29 istihdam yaratmış.

• Sektörün GSYİH üzerindeki dolaylı ve doğrudan çarpan etkisinin 2.5 olduğu hesaplanmış.

Kaldı ki artık hedef olmaktan çıkmış 2023 öngörülerine göre turizm geliri 86 milyar dolar olarak hesaplanmış. Hayal olan bu sonucu yaratan iç ve dış olumsuz faktörlerin yanında sektöre devletin ayırdığı payın da etkisinin olduğu unutulmamalı. Şöyle ki; turizmin devlet bütçesinden aldığı pay İspanya’da yüzde 6.5, İtalya’da yüzde 5.5 ve Fransa’da yüzde 3 iken Türkiye’de bu oran binde 5 düzeyinde kalmış. Üstelik bakanlığın kültür ve turizm ayağı dikkate alındığında, turizm tarafında düşen pay da bu binde beşin üçte biri olmuş. Elbette sektöre şaşı bakarak ve hatta ihmal ederek sonuç beklemek mümkün değil. Özellikle de dış etkilere bu kadar açık olan turizm sektörünün ayrı bir özene ve desteğe ihtiyacı var.

İşte bu noktada Hükümetin çok anlamlı ve önemli bir adımından bahsetmek gerekir. Bu adımla turizm için yeni bir soluk ve yeni bir faza geçiş olabilecek.

Konu şu: Hükümet, 27 Eylül 2017 günü (aynı zamanda Orta Vadeli Plan’ın açıklandığı gün) Yüce Meclis’e 130 maddelik bir Torba Yasa sundu.

Bu Torba Yasa’nın 67. maddesiyle turizm ile ilgili önemli bir düzenlemenin yolunu açtı.

Bilindiği üzere ilgili mevzuatına göre kamu taşınmazları üzerinde turizm tesisleri bulunuyor. Bu tesisler; Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan kesin tahsis, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan alınan kesin izin ve Maliye Bakanlığı’ndan alınan irtifak hakları ile kurulmuş durumda. Tahsis süreleri de tesise, kuruma ve zamana göre değişen 19 yıldan başlayıp 49 yıla kadar uzayan süreler. Artık bu tesislerin tahsis süreleri azalmaya ve hatta dolmaya başladı. Bir yandan da söz konusu tesisler eskidi, yıprandı ve dolayısıyla tahsis süreleri azaldığı için yenilenemedi.

İşte TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda verilen önerge ile değiştirilen yeni düzenlemeye göre bu tesislerin tahsis süreleri, ayrım yapılmaksızın, yeniden 49 yıllık süreye tabi tutuluyor. Kanun tasarısında öngörülen koşulları yerine getiren tüm tesislerin tahsis süresi yeniden başlatılıyor ve hepsinde 49 yıl oluyor.

Ayrıca bu tesisler üzerinden alınan farklı irtifak bedelleri, hasılat payları ve diğer katkı payları da ortak bir düzenleme haline getirilerek yatırımcılar arasında eşitlik sağlanıyor.

Daha da önemlisi bu tesislerin sahiplerine satışı kolaylaştırılıyor. Bu noktada önemli bir sıkıntı kalıyor. Turizm tesislerinin tahsis, plan ve belge ile ilgili hukuki ve idari sorunlarının turizm imar barışı ile aşılması gerekiyor. Bu yasal süreçte, çok sayıda tesisi ilgilendiren söz konusu sıkıntının giderilmesi büyük önem taşıyor.

Öte yandan 1-3 Kasım 2017 tarihleri arasında yapılacak III. Turizm Şurası da bütün yandaşlarıyla turizme yeni bir bakışı, silkelenişi, adım atışı getirmesi bakımından olağanüstü bir fırsat yaratıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un şahsında bakanlık bürokrasisin ve ilgili tüm sektör temsilcilerini kutlamak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar