Türkiye için dışsal riskler yüksek olmayabilir

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Türkiye piyasalarına ve ekonomisine yönelik karamsar fikirlere sahip olanların farklı gerekçeleri var. Bunlar iç ve dış faktörler olarak ayrılabilir. Bugün biraz dışarıya odaklanalım. Kontrol edemeyeceğimiz dışsal etmenlerin başına ABD ile Çin arasındaki olası bir ticaret savaşı konulabilir. Açıklanan gümrük vergilerinin ve kotaların mevcut halleriyle dünya ticaretine darbe vurma şansı yoktur. Bu nedenle ekonomik etkiler sınırlı olur. ABD ve Çin, gümrük vergisine tabi öyle ürünleri listeye ekliyorlar ki, bunların ticareti bile yapılmıyor. Benzetme yerindeyse boksörlerin birbirine zarar verme amacı yok. ABD’nin milli güvenlik gerekçesiyle getireceği otomotiv sektörüne yönelik gümrük vergilerinin muhatabı da Çin değildir. Burada karşı taraf Almanya, Meksika ve Kanada gibi ülkelerdir. Amerika’nın bu ülkeleri ‘‘müttefik’’ olarak gördüğünü belirteyim. Bu tarafta tansiyon ne kadar yükselir, küresel ticaret ne darbe alır, tartışılır.

Ticaret savaşları bu boyutuyla ülkelerin dış ticaret eğilimlerinde değişimlere yol açabilir. Örneğin Çin’in diğer Asya ülkeleriyle yaptığı ticaretin hacmi değişebilir. Çin bu ülkelere uyguladığı gümrük tarifelerini gevşetebilir. Ayrıca bazı ülkeler Çin’in denklemden çıkmasından istifade ederek, ABD’nin ürettiği tarımsal emtiaları düşük fiyatlardan alabilirler. Türkiye’nin hem ABD ile hem de Çin ile yaptığı ticaret ortadadır. Ben şu aşamada ticaret savaşlarından gelecek büyük tehlikeler öngörmüyorum.

Kötümser yorumcuların sıkça belirttikleri diğer risk Fed’in faiz artırımlarıdır. Her zaman olduğu gibi faizler konusunda belirleyici olan enflasyondur. ABD’de geçen hafta yayımlanan çekirdek enflasyon yüzde 2.3 idi. 28 Şubat 2018’de Dünya’da yayımlanan yazımda; ‘‘Fed açısından önemli olan çekirdek enflasyonun yıl boyunca artabileceğini düşünüyorum. Ancak çok yüksek beklentilerim yok. Enflasyon hedefinin uzun süredir yüzde 2 olduğu düşünülürse, yüzde 0.2-0.3’lük bir sapma yüksek bir enflasyon anlamına gelmez. Bir ülkenin enflasyonunu değerlendirirken ekonomideki uzun vadeli eğilimlere bakmak gerekiyor. ABD’deki teknolojik gelişmeler, demografik sorunlar, Amerikan şirketlerinin işçi sınıfı karşısında her zamankinden güçlü olması, uzun vadede enflasyon üzerinde baskı yaratabilir.’’ ifadelerini kullandım. Yüzde 2.3’lük enflasyon, tarihsel açıdan çok düşüktür. Kaldı ki, enflasyonu baskı altında tutabileceğini düşündüğüm bazı faktörler şubattan beri etkisini artırdı. Kısa vadede enflasyon biraz daha yükselebilir. Ancak bunun endişe verici olacağını düşünmüyorum. Uzun vadeli makro trendlere bakmak daha doğrudur. Enflasyonun şubattan beri yükselmesi, faiz artırımları konusunda Fed’i motive etti. Bu motivasyon bir süre daha devam edebilir. Fakat bundan sonraki faiz artırımları, getiri eğrisinin yani Amerikan 10 yıllık tahvil faizi ile 2 yıllık tahvil faizi arasındaki farkın negatife dönme olasılığını artırır. Bu faiz farkı son elli yılda ne zaman negatif olsa, Amerikan ekonomisi resesyona girmiş. ABD’deki muhtemel bir ekonomik durgunluğun, düşük faizlere yol açacağı düşünülebilir. Özetle; Fed çok kısa vadede şahin duruşunu sürdürür, sonraki dönemde faizler sakin kalabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019