Türkler, yabancılar ve ikiz açık için uyarılar

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

İktisat zor olduğu kadar basit bir bilim dalıdır. Nitekim ünlü fizikçi Max Planck iktisadı zor bulduğu için uğraşmaktan vazgeçtiğini söylerken, ünlü felsefeci Bertrand Russell iktisadı basit bulduğu için uğraşmadığını söyler. Bu düşüncelerin hangisinin doğru olduğunu tartışmaktan ziyade iktisadi sorunları aşma konusunda iktisat teorisi ne üretir, ürettiğinin ne kadarını politikaya dönüştürür ve sorunlara ne kadar çözüm buluru tartışmak şu anda daha önemli. Nitekim ABD'de geçtiğimiz yıllarda üniversitede okuyan iktisat öğrencileri arasında yapılan bir anket çalışmasında iktisadi sorunlara çözüm üreten iktisatçıların en iyi iktisatçı olduğu sonucu çıkmıştı.

Doğal olarak bu kurguyu böyle bırakırsak bilimsel yönden zayıf kalır. Çünkü bilim pozitiftir ve normatif alanlara girildiğinde yaptığınız uğraşın bilimselliği yok olur. İktisat da yaklaşık yüz yıldır, bilim olduğunu hatta doğal bilimlerden (fizik gibi) bir farkı olmadığını kanıtlama peşinde. Peki iktisat neden hale bilim olamadı? Ya da bilim olduğunu kanıtlama peşinde. Bu çabalanmaya hatta tepinmeye biraz da iktisatçılar neden oldu. Özellikle 1980'den bu krize kadar monetarist temelli egemen iktisat okulu olan yeni klasik makro iktisat okulun, iktisadın bilim olduğunu kanıtlamak için sürükledikleri analiz yöntemi bilimsel olmaktan öte imana dayanması bugünkü tartışmaların ana odak noktası oldu. Neyin imanı ve ibadeti derseniz arz ve talep yasasına, yani fiyat mekanizmasına iman edilmesi. Dolayısıyla da ekonomiye sadece arz yönü ile bakmanın ibadet sayılması. Elbette her iman edilen gibi onlarında kurumları oldu. Ülkelerin bağımsız denetim ve gözetim kurumları, uluslararası kuruluşlar (IMF, Dünya Bankası gibi), uluslararası derecelendirme kuruluşları vb. diğer kurumlar.

Bu yapılanma küreselleşmenin oluşturduğu sistemin sert çekirdeğini oluşturdu (Lakatos'un kulakları çınlasın). Yaşanan büyük krize rağmen bu sert çekirdek kırılmadı. Hatta muzaffer bir tavırla hâlâ kararlar alıyor ve verdiği kararlarla, ekonomilerin kaderleri ile oynamaya devam ediyorlar. Galiba çekirdeğin özü yeterince zarar görmedi ya da gördüğü zararı gizliyor, belli etmemeye çalışıyor.

Çekirdeğin etrafındaki koruyuculardan birisi olan uluslararası derecelendirme kuruluşlarından birisi Standard and Poors (S&P) Pazartesi günü Türkiye raporunu yayınladı. Rapor genel olarak Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu övüyor. Ancak iki konuda uyarıda bulunuyor. Bütçe açığı ve cari açık düzeyinin yüksek olmamakla beraber büyüme oranındaki artış ile birlikte ikiz açığın Türkiye ekonomisi için sorun olacağını ve önlem alınmasını, özellikle bütçe açığını azaltmak için mali disiplinin sağlanmasını istiyor.

Şimdi bu iki açığın yapısal sorun olduğunu ve ne kriz öncesi ne de kriz sonrası hiçbir yapısal önlem alınmadığını ben dahil birçok iktisatçı söyledi, yazdı. Peki sonra ne oldu. Bizler kötümser ve iktisat bilmemekle suçlandık.

Umarız bizim uyarılarımızı dikkate almayanlar S&P ve onun sözcüsü Frank Gill'i (o bir yabancı yani Türk değil yani muteber bir kişi) dikkate alınır. Bu arada son olarak şunu da söyleyelim, S&P söylemindeki niyetle bizim ki farklı. Onlar borçların ödenmesini garanti altına alınmasını sağlamaya çalışıyorlar, bizler bu ülkenin geleceği daha çok kaymasın diye yazıyoruz ve yazmaya devam edeceğiz.

(Bu yazı kriz kahini olarak bilinen iktisatçı Nouriel Roubini Türkiye'yi cari açık konusunda uyarmadan önce yazılmıştır.)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019