Uluslararası hukukta çifte standardın olası ekonomik sonuçları!

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM burcu.kosem@dunya.com

Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan? Bu tartışmanın bir benzerini uluslararası siyaset mi ekonomiye etki ediyor, yoksa ekonomi mi siyasete yön veriyor şeklinde günlerce tartışabiliriz. Ancak tartışılmaz bir gerçek var ki; o da dünyanın adil bir yer olmadığı ve ülkelere demokrasi getiriyoruz söylemlerini ağzından düşürmeyen malum ülkenin adalet kavramından en yoksun ülke olduğu konusudur…

Son bir haftadır yaşananları izlediğimde, dinlediğimde, gözlemlediğimde, derinlemesine araştırdığımda bu dünyanın yaşanılası bir yer olmaktan çıktığını bir kez daha hissettim.

Sivillerin öldürülmesi suçtur! Ve bunun bir dini ya da ırkı olamaz. Ama dünyanın geneline baktığımızda bazı sivillerin öldürülmesi/ölmesi büyük suçken, bazılarının öldürülmesi/ölmesi gayet olağan karşılanabiliyor.

Yakın tarihe baktığımızda görüyoruz ki; büyük ölçüde Ortadoğu ve Afrika gibi bölgelerde siviller yaşamını yitirmekte… Ve yaşama devam eden sivillerin de ülkelerinden, yerlerinden edildiği olaylara da yine sıklıkla şahit olmaktayız. Bu kadar büyük kıyımların gerçekleştiği coğrafyada yitip giden canlar bir Avrupalı ya da Amerikalının canının yandığı bir savaş ya da saldırı kadar da dikkat çekmemekte.

Neden? Neden Afrika ya da Ortadoğu’da gerçekleşen ölümler ses getirmiyor?

Ülkelerindeki doğal kaynakları sömürüldüğü ve yine beslenen iç kargaşalar nedeniyle doğru düzgün bir siyasi yönetime sahip olamadıkları için mi? Bu ülkelerde yaşayan insanlar ikiyüzlü Batı yüzünden insan olarak bile görülmediği için mi?

 İnsan haklarını hak etmedikleri doğrudan dile getirilmese de her daim ötekileştirilen, canları dahi hiçe sayılan ve hatta kadın-çocuk ölümleri bile o coğrafyada yaşandığında dikkat çekmeyen bu durum için ne yapacağız? Tüm bunlar bu dünya insanının çözmesi ve hakkını araması gereken temel konular değil mi? İnsan hakları istisnasız olarak her ırk ya da bölgeden insan için temel bir hak değil mi? Bu hakkı neden aramıyoruz?

Gelelim yaşananların olası ekonomik etkilerine…

Yaşanan durumu tahlil edebilmek için yakın zamanda çıkan ve halen devam eden Ukrayna-Rusya savaşına bakmamız yararlı olacaktır. Savaşın şu ana kadar kaybedeni Rusya, Ukrayna ve de ABD dışında dünyanın geri kalanı olmuştur diyebilir miyiz? ABD ekonomisi şu anda hiç olmadığı kadar güçlü bir istihdam yapısıyla büyümesinden ödün vermeden parasal sıkılaşmasına devam etmekte.

Yine diğer ülkelerle kıyaslandığında enflasyonunu da belli bir seviyeye indirmede başarılı olduğu görülmektedir. Hatta ABD merkez bankası Fed, bu konuda ne şahane bir iş yaptığı noktasında tebrik de almaktadır.

Peki Avrupa, özellikle de Avrupa’nın en güçlü ekonomisi Almanya’da işler nasıl gitmektedir?

The Economist’in hasta adam yaftalamasını halen üzerinden atamayan Almanya, açıklamalar yapmakta, yapısal reformları yerine getireceğine dair taahhütlerde bulunmaktadır.

Euro Bölgesi’nin çıkan bu savaştan ötürü yaşadığı enerji krizi, belki alınan önlemler (büyük ölçüde ABD’nin işine yarayacak yeni bir enerji bağımlılığına dönüşerek) neticesinde elimine edilmiş gibi gözükse de, bölge ekonomisi hiç olmadığı kadar büyük bir durgunluğa girmiştir.

Üstelik durgunluk riskine karşılık, rezerv parasının değerini korumak adına yine de sıkılaşmaya devam edecek ve artan kırılganlığı nedeniyle ABD’ye her zamankinden daha bağımlı hale gelecektir.

En kötü senaryo olarak İran ve İsrail’in direkt çatışmaya girmesi halinde petrol fiyatlarının varil başına 150 dolara yükselip, küresel ekonomide de yüzde 1,7 küçülme bekleniyor.

Evet kısaca aktarmaya çalıştığım gibi, Rusya-Ukrayna savaşından, ABD dışında dünyanın geri kalanı oldukça olumsuz etkilenmiştir. Sadece Arjantin’den, Venezuela’dan, Mısır’dan, Afrika’daki açlık boyutunun daha da artmasından ve de Ukrayna’daki yerlerinden edilmiş sivil halktan değil, kazanan ABD dışında dünyanın geri kalanından bahsediyorum… Şimdiki durum mu?

Şimdiki durumda ise çok daha büyük bir insanlık suçu yaşanıyor!

360 km2 alana sıkışmış milyonlarca insan; aç, susuz, elektriksiz ve yakıtsız bırakılarak bombalanıyor. İnsanlar fosfor bombası dahil her türlü kimyasal silahla çaresiz bırakılıyor…

Denizden ve karadan abluka altına alınmış dünyanın en büyük Açık Cezaevi olan Gazze’yi terk etmeleri isteniyor ama gidecek bir yer gösterilmiyor… Sınır kapıları vuruluyor… Sivil halk zorla yerlerinden edilmeye çalışılıyor.

Peki, insan haklarını dünyaya pazarlamaya çalışan Batı ne yapıyor?

Üst üste İsrail’e ziyaretler gerçekleştirerek, destek açıklamaları yapıyor… Bu manzaranın bir benzeri 90’lı yıllarda Bosna savaşında görülmüştü. Yine Batı’nın gözünün önünde Müslümanlar aç, susuz ve çaresizce öldürülmüştü. Şimdi ise 21. yüzyılda da yeniden çok daha kanlısı gözlerimizin önünde cereyan ediyor.

Ve şunu söyleyebilirim ki; İsrail-Hamas çatışmasının ekonomik etkileri, yarattığı jeopolitik dramanın da etkisiyle çok daha radikal olabilecektir. İktidarda kalmak için ne yaptığını bilmez halde (kin duygusuyla) öldüren Netenyahu’nun ve de İsrail’in çok daha dışında etkileri olur bu savaşın… Hatta bu durum eğer belli bir noktada sonlandırılmazsa 3. Dünya savaşının çıkmasına kadar gidecek bir süreçtir diyebiliriz.

Bloomberg Economics, savaşı senaryolandırmış. Senaryolara birlikte bakalım: 

Gazze’ye kara operasyonu, sınırlı bölgesel çatışma ve İran’ın petrol üretiminin düşmesi senaryosunda: Petrolün varil başına 4 dolar yükselip, küresel büyümenin yüzde 0,1 puan düşmesi ve enflasyonun 0,1 puan artması bekleniyor. Çatışmaların Lübnan ve Suriye’ye sıçramasını içeren vekalet savaşı senaryosunda: Petrolde 8 dolar, VIX endeksinde ise 8 puanlık yükseliş öngörülüyor.

Bu senaryoda küresel büyümenin yüzde 0,3 puan düşmesi, enflasyonun ise 0,2 yüzde puan artması bekleniyor. En kötü senaryo olarak İran ve İsrail’in direkt çatışmaya girmesi halinde petrol fiyatlarının varil başına 150 dolara yükselip, küresel ekonomide de yüzde 1,7 küçülme bekleniyor. Bu küçülme küresel ekonomiden 1 trilyon doların silineceği anlamını taşıyor.

Şahsi düşüncem: Bu defa yaşanan durumun sonucunu öngörmenin pek de kolay olmadığı yönünde. Çünkü zira insanlığa vereceği zarar boyutu düşünüldüğünde; jeopolitik bir hesaplaşmayı başlatmasının küresel ekonomide yaratacağı parçalanmanın bu defa kazananı olmayabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar