Yaptığımız işi sevmek bir tercihtir!

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Yücel UYGUN

“Sevdiğin şeylere sahip
değilsen, sahip olduğun şeyleri seveceksin.”
Fuzuli

İş yaşamı veya sosyal yaşam olsun, bakış açılarımızda farklılık oluşturmak, duygularımızı yönetmek, şu dünyada öğrenmemiz ve içselleştirmemiz gereken çok önemli bir “hayata yaklaşım” modelidir. Hayata karşı olan bu tutumumuz, çoğu zaman içsel motivasyonumuzu yükseltir, yaptığımız işi sevmemizi sağlar ve aynı zamanda yaşamda bir anlam bulmamız için de temel oluşturur.

Şöyle bir çevremize baktığımızda, insanların birçoğu pazartesi günü sabahı, çok mutsuz bir şekilde işlerine gidiyor. Çoğu zaman zihinlerdeki düşünce, hemen cuma günü olsun veya “tatile ne kadar zaman var?” şeklinde oluyor. Eğitimlerimde/seminerlerimde, katılımcılara “sabahları büyük bir tutkuyla işine giden kaç kişi var?” diye sorduğumda bu oran genellikle yüzde 1-3 civarında oluyor. İşini severek yapanların ise performansı ve o iş yerine olan katkısı önemli ölçüde yükseliyor.

“Sevdiğimiz işi yapmak mı? Yaptığımız işi sevmek mi?” sorunsalından şu şekilde kurtulabiliriz diye düşünüyorum: Eğer çalışan, yaptığı işi sevmiyorsa veya yanlış bir iş yerinde çalıştığını düşünüyorsa ve en önemlisi bundan kesinlikle eminse, geleceğe yönelik olarak kendine yeni iş fırsatları oluşturmak için planlar yapabilir. Fakat mevcut iş yerindeki çalışmalarına mutsuzluğunu yansıtması, isteksiz çalışması, çalışma arkadaşlarına veya yöneticisine negatif bir tutum sergilemesi amatör bir davranış şeklidir. Bireyin, işini değiştirmek konusundaki kararlılığı ve o iş yerindeki göstermesi gereken performansı tamamen ayrı sayfaların konularıdır. Günümüzde bazı çalışanlar bu konuları birbiriyle karıştırabiliyor. Böyle olunca da, çalışanın bir problemi varken, sorun sayısı katlanarak yükseliyor. (isteksiz yapılan işlerden dolayı meydana gelen hatalı çıktılar, yönetici, çalışma arkadaşları veya müşterilerle olan diyalogların giderek kötüleşmesi vb.)
Yirmi üç yılı aşkın bir süredir iş yaşamında olan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; yukarıdaki süreç çoğu zaman kolay olmayacaktır, fakat bu aşamada çalışanın duygularını regüle etmesi, dürtülerini kontrol etmesi ve bakış açılarında farklılık oluşturması, süreci çok daha profesyonel bir şekilde yürütmesini sağlayacaktır.

Yaşamda başarının önemli bir unsuru istemediğin şeyi yapmamaktır. Fakat çalışanın çalıştığı şirketle sözleşmesi hâlâ devam ediyorsa, aşağıdaki maddeler duygularını yönetmek konusunda fayda sağlayabilir. Bu maddelerin başına tercihe göre, “işimi seviyorum/sevmeliyim, çünkü...” sözleri eklenebilir.

- Çalışacak bir işim var
- Sosyal güvencem/haklarım var
- Sağlıklı bir şekilde işime gidip gelebiliyorum
- Çalışma şartlarım çok ağır değil veya daha ağır olabilirdi
- Maaşımı zamanında alabiliyorum
- Uğraşacak bir meşgalem var (işsizlik dönemlerindeki can sıkıntısı hatırlanabilir)
- Bitirdiğim işlerle müşterilere, çalışma arkadaşlarıma, yöneticime/iş ortaklarıma yardımcı oluyorum
- Takımının bir parçasıyım
- Ve en önemlisi “hayatta bir işe yarıyorum!”

İş yaşamında veya özel yaşamda duygularımızı yönetmek, bize önemli ölçüde fayda sağlıyor. (Yukarıdaki yaklaşımlar sonrası çalışan, belki de doğru yerde olduğunu da fark edebilir.) Duygu yönetimi ve dürtü kontrolü duygusal zekânın en önemli yapı taşlarını oluşturuyor. Ve yaşamdaki başarı çizgisi yüksek kişilerin ise duygusal zekâsı genellikle yüksek oluyor.

(https://www.dunya.com/kose-yazisi/is-yasaminda-duygusal-zekanin-onemi/422342)
Araştırmalar, çalışanların ilk başlarda sevmedikleri işlerde çalışsalar dahi, yaptıkları işle ilgili beceri kazandıklarında, o işi sevmeye yatkın olabileceğini bulguluyor. Aynı zamanda işi eğlenceye çevirmek de yapılan işin sevilmesi konusunda fayda sağlayabilir. Geçen hafta sonu seminer için Bursa’da bir oteldeydim. Restoran müdürü ile çalışanlar arasındaki bir diyaloğa kulak misafiri oldum. Müdür, garsona “çöpleri topladınız mı?” diye sordu. Çalışan hayır dedi ve yanındaki arkadaşına gayet istekli ve eğlenceli bir tavırla, “hadi çöpüşlerimizi toplayalım” dedi. Kahvaltımı yaparken gülümsedim, işte budur dedim. (Bu aşamada etkili liderlik de önemli bir unsurdur.) Hangi iş olursa olsun, yaratıcılığımızı kullanarak yaptığımız işi bir oyuna çevirmemiz fevkalade mümkündür.

Hayat tabii ki her zaman tozpembe geçmiyor. Bazen hayatın rutin işleri tabii ki bizi yorabiliyor, baskı altına girdiğimiz zamanlar oluyor, zorluklarla karşılaşıyoruz vb. O zaman da kitaplar ve şiirler yardımcımız oluyor.

Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin;
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin;
Ölsem desene!

Orhan Veli Kanık

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ufuk çizgisi 03 Nisan 2024