Yellen sonrası olacaklar ve olmayacaklar

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

2000 yılında Bush iktidarı alırken aleme nizam vermeye kalkışmakta olan kimse yoktu. Cumhuriyetçiler öznesiz ve amaçsız bir süreç gibi görünen bir politikalar demetinin üzerine geldiler ve ciddiye alınır projesi olanlar bizzat kendileriydi. Proje o kadar belirgindi ve Bush yönetimi içice girmiş çıkarların odağında olduğunu öylesine hissettirdi ki, politikayla pek ilgilenmeyenlerin dahi ABD politikalarının militer güç odakları ve iş dünyasının güçlü lobileri tarafından yönlendirildiğini anlamama lüksü kalmadı. Proje zaten 26 Ocak 1998’de internete yüklenmiş bir açık mektubun hayata geçirilmesiydi. Amerikan nomenklaturası daha formel ama daha az soyut ve yerleşik siyaset bilimi ekollerinin göz bebeği olan ince diplomasiye pek sıcak bakmayan bir yönelime girdi. Daha iyi planlanmış, iradiliği ve amaçları aşikar ve taktiksel olmaktan çok stratejik nitelikte yeni bir vizyonun oluşmakta olduğu doğruydu. Ama bu süreçte karar verenlerin giderek daha az temkinli davranmaya başladıkları da görülüyordu. Zamanla akıllıca tasarlanmış, çatlaksız bir plan gibi görülen yeni vizyonda eksik kalan bir halka olduğu ve çatlakların belirginleşmeye başladığı ortaya çıktı. “Şom ağızlı” bilimimizin diliyle söylersek Amerika’nın zayıf noktasının adı normalleşmesi kolay olmayan cari açık –yani tasarruf yetersizliği- ve dinamik bütçe tahdidiydi. Öyle ki son yıllarda düzeltme yapıldıysa da, ve Çin eskisi kadar dış ticaret fazlası vermese de, aslında hala bu noktadayız. Örneğin ABD’de kamunun kaynaklarının sınırsız olduğu sanılmasa da, elinin güçlü olduğu düşünülebilir. Tam olarak böyle sayılmaz: Olanlar bu nedenle oluyor, para politikasının sıkılaşması bu nedenle de gecikiyor. Yellen’den bu hafta bir sonuç çıkmaz. Tercihini yaptıysa bile şimdi açıklayamaz.

Borç meselesine ne olur? Anlaşırlar.  ABD kamu borcunun sürdürülebilirliğini analiz eden ampirik çalışmalar Amerikan kamu maliyesi politikalarında “rejim değişiklikleri” olasılığına dikkat çekiyor. Bu tür modellerin çoğu rejim değişikliklerinin varlığını test etmek için içsel veya dışsal olarak belirlenmiş yapısal kırılma olasılıklarını göz önüne alıyor. Böylece, ABD bütçe açıklarının uzun dönemde sürdürülebilir olduğu, fakat rejim değişiklikleri yaşadığı sonucuna varan akademisyenler mevcut. Bu tip sonuçlar kısmi bir ampirik destek bulabiliyor. Enteresan olan nokta rejim değişikliklerinin  –yani Amerikan kamu maliyesi politikasındaki kavşak değiştirmelerin- borcun büyüklüğü ile ilişkili olması. Daha da açığı, ancak borç belli bir eşiği geçince sıfır tolerans beliriyor ve kamu maliyesi politikası tersine dönüyor.

Bu durumda iki farklı dinamik yaratan, birbirine ters ve belli eşikler aşıldığı anda yer değiştiren maliye politikalarının varlığından söz etmek gerekebilir. Demek ki ABD maliye politikalarının değişmesi için tetikleyici eşiklerin aşılması gerekiyor. Kamu maliyesi görünümünün bir anda değişebileceğini savunan söz konusu uygulamalı ekonometri literatürü kalitatif değişikliğin her zaman –sürekli zamanda- mümkün olduğunu da savunmuş sayılabilir.

Bu doğruysa dolar-euro paritesinin geleceğini etkileyebilecek bir gelişme potansiyeli mevcuttur. Belki de son dönemde söz konusu paritede gözlenen dalgalanmalar daha derin bir görüş ayrılığının, iki karşıt derin dinamiğin eş anlı var olmasının bir sonucudur. ABD’de borç tavanı vb konularda ocakta da sorun çıkacağını düşünmüyorum. Olabileceğin azamisi oldu zaten. Nicel genişlemeden çıkılamamasının nedeni maliye politikasının devreye sokulamaması ve bu zamana yayılan bir süreç. Makul şudur. Varlık alımları marttan itibaren azaltılır, eş zamanlı olarak faizlerin sıfırda tutulacağı güvencesi verilir ve AB’nin toparlaması beklenir.   

Bu ayrı. Son yıllarda ABD’nin siyasi ve askeri yükselişinin ve kalıcı bir hegemonik düzen kurmasının önünde içsel bir engel, gücünde bir eksiklik olduğunu gördük. Elbette, imparatorluklar önlem alıp yeni bir hamleye hazır hale gelebilirler. Ama, artık yeni dünya düzeninin demokrasi vaatlerine verilen kontrolsüz destek ve yaratılan heyecan dalgalarının boş ve mesnetsiz olduğu ortaya çıktı. Nedenleri ne olursa olsun, dünyanın en zengin ve güçlü ülkesinin dünyanın açık ara en borçlu ülkesi olması biraz çılgınca görünmüyor mu?Nitekim Krugman 7-8 Kasım IMF toplantısı tebliğine Obama borç komisyonu eş başkanı Erskine Bowles’un sözleriyle başlıyor. Meali şu: “Asya ABD hazine tahvillerini almazsa halimiz ne olur?” 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019