Yeşil büyüme

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

Geçen ay Brezilya'da toplanan Rio+20, Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı nedeni ile, bu hafta yeşil büyüme üzerine yazmaya karar vermiştim. Türkiye'de son iki gün içerisinde gündeme düşen iki haber, bu konuda doğru karar verdiğimi gösterdi. Bu haberlerden  birisi olumlu, diğer olumsuz gelişmelerle ilgili.
· Olumlu gelişme, bankaların yeşil ekonomiye yönelik yapılan yatırımlara  yönelik kredi plasmanlarının artması idi.
· Olumsuz gelişme ise, Samsun'da yaşanan sel felaketi sonrası 6'sı çocuk 9 kişinin ölmesi.
Türkiye'deki sel felaketi dünyanın diğer ülkelerinde de sık sık oluyor. Sonuçta bu felaketlerin arkasındaki gerçek, bir çok ülkenin büyüme kaygısı ile doğayı pervazsızca yağmalamasından kaynaklanıyor.

Geçen ay Rio'da yapılan "Sürdürülebilir Kalkınma" konferansının konusu da bu idi. Konferans da dünyanın büyümeden öte, çevreye duyarlı büyümeyi öne çıkartması gerektiği ortaya konuldu. Bunun için de öncelikle yenilebilir enerjinin kilit rol oynayacağı ifade edildi. Yani enerji için doğayı yağmalamaktan vazgeçip, güneş, rüzgar gibi yenilebilir enerji kaynaklarına gidilmesi istendi. (Biz deki HES savunucularına duyurulur).
Konferansta ki konuşmalarda edindiğim izlenim doğanın dünyadan intikam almaya başladığının farkına varıldığını gösteriyor. Bunun henüz önemini fark edemeyen ülkelerde var. Bunlar başında da Türkiye geliyor. İki ay önce Zonguldak'ta, şimdi Samsun'da su taşkınlarında onlarca yurttaş yaşamını yitirdi. Yetkililerin bu iki olaydaki açıklamaları şaka gibi. Fakat ilginç olan bu işten canı yananların da, bu şakaya ortak olmaları.

Elbette ki doğanın intikamı sadece Türkiye'de ortaya çıkmıyor. Çünkü insanoğlu doğayı öyle çok örseledi ki, dünyanın jeolojik yapısını değiştirdi. Farkındayım, bu oldukça iddialı bir cümle. Fakat bu sav bana ait değil. Nobel ödüllü  kimyacı Paul Crutzen bu tespiti yapıyor.
Almanya'nın Mainz Üniversitesi'nden Paul Crutzen'e göre, son iki yüzyıl içinde insanlar dünyayı öylesine geniş ve görülmemiş bir şekilde yağmaladı ki, gezegenimizin yapısını değiştiren  bir jeolojik yapının ortaya çıkmasına neden oldular. Crutzen ile birlikte dört bilim adamı yayınladıkları bir makalede, son yüzyıl içinde nüfus artışı, megakentlerin çoğalması, fosil yakıt kullanımındaki artış gibi değişimler nedeniyle yeni bir jeolojik yapının oluştuğunu savunuyorlar. Crutzen ve arkadaşları bu dönemi Anthropocene (Antroposen), "Yeni İnsan Dönemi" olarak adlandırıyorlar.
Eğer Zonguldak ve Samsun'daki felaketlere bu yönden bakarsanız, felaketin nedeni doğa değil, insandır. Kimdir bu insanlar? Siyasetçiden, yöneticiye, işadamından, işçiye, hepimiz.
Karşı karşıya kaldığımız bu tabloyu tersine çevirmek için, hemen şimdi önlem almak gerekiyor. Bu çokta zor değil. Nitekim OECD geçen yıl yayınladığı "Yeşil Büyümeye Doğru" (Towards Green Growth) raporunda, yeşil ekonomiye geçiş için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

- Atıkları ve enerji tüketimini azaltarak ve kaynakları en yüksek değer elde edecek şekilde kullanılabilir duruma getirerek ekonomide üretkenliği arttırılması,
- Çevre sorunlarını aşmak ve politikalar üretmek için yenilik fırsatlarını desteklenmesi,
-  Yeşil teknolojilere, mallara ve hizmetlere talebi özendirmek için yeni pazarlar ve iş imkanları yaratılması,
- Yeşil yatırımları teşvik etmek için hükümetler tarafından yatırımcılara yönelik istikrar ve güveninin sağlanması,
- Çevre ile ilgili yerel, bölgesel ve küresel eşiklerin aşılmasından kaçınan yeni büyüme modellerine geçişi gerçekleştirmek için çevresel baskıları hafifletme için kamunun yeşil büyümeyi destekleyecek bir yapı oluşturulması gerekiyor.
Hiç şüphesiz yeşil büyüme stratejilerinin 'her derde deva' bir reçetesi yok. Fakat bir an önce ekonominin yeşil büyüme odaklı yapıya dönüştürülmesi/yönlendirilmesi, dünyanın/ülkemizin doğasının aşınmasını yavaşlatacaktır. Sonrası mı? O da insanın aklına kalmış.       

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019