Yunanistan üzerinden dersler

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Biz Türklerin birçok eleştirdiğimiz yönümüz olabilir, ancak bir özelliğimiz sanki diğer ülke vatandaşlarından farklı. O da, içerde kendi kendimizi yerken dışarıdan gelen küçük bir tebessüm o ülke ile olan düşüncelerimizi hemen değiştiriyor.

I. Dünya Savaşı sonrası Ermenilere ve Yunanlılara destek veren ABD ile özellikle II. Dünya Savaşı sonrası büyük dostluk kurduk. Yunanlılarla, Kurtuluş Savaşı yaptık, Lozan Antlaşması sonrası Türkiye'yi ilk ziyaret edenlerin içinde olan Yunan Kralı'nı gönül rahatlığı ile karşıladık. Daha sonra bu ülke ile yaşadığımız onca soruna rağmen 1999 depremi sonrası Yunanlıların yaptığı yardımlar tekrar aramızda sıcak ilişkilerin doğmasına neden oldu. Hatta bir Yunan bankası bir Türk bankasını satın aldı. Kimsenin itirazı olmadı. Bu durum herhalde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözünün ne kadar doğru olduğunu ve aynı zamanda bize ne kadar uygun düştüğünü de göstermekte.

Yunanistan yine bizim gündemimize girdi. Bu defa konu, ne Kıbrıs ne Ege denizi sorunu. İşin ucunda para var, iktisadi çıkar var. Ekonomi ile pek ilgili olmayanlar bile Yunanistan'da neler oluyor sorusunu soruyor. Yunanistan'ın bizi bu kadar ilgilendirmesinin ardında temel de iki neden yatıyor:

Yunanistan'daki krizin kurlar ve faiz oranları üzerindeki etkisi.

Yunanistan'daki krizin derinleşmesi, Euro'nun dolar karşısında değer yitirmesine neden olacak. Bu da ihracatının yarısını Euro üzerinden yapan Türkiye'nin dolar cinsinden ihracatının düşmesine neden olacak. İkincisi ise krizin faiz oranlarını yükseltmesi. Bu durumda uluslararası piyasalarda faizler yükselecek. Bu yükseliş doğal olarak aynı yönde Türkiye'deki faiz oranlarını da etkileyecektir.

Yunanistan'daki bu olumsuz gelişmeler bir depreme dönüşür mü? Bana göre hayır. Çünkü Yunanistan'ın devlet tahvilleri sadece Yunan halkının ya da bankalarının elinde değil. Avrupa Birliği'nin diğer ülkelerinin vatandaşları ve bankalarının da elinde. Dolayısıyla bu tahvillerin çöp haline gelmesi, üye ülkelerin ekonomilerini de etkileyecek. Bu zincirleme etki nedeni ile ne AB ne de IMF işin bu noktaya taşınmasına izin vermeyecektir. Anımsanacağı üzere 1994 yılında Meksika ekonomisi batmaya yaklaşmıştı. Ancak ABD'li yatırımcıları ve bankaları mağdur etmemek için ABD ve IMF, Meksika'ya 40 milyar doların üzerinde yardım yapma konusunda hiç tereddüt yaşamamıştı. Geçmişteki bu deneyim bizlere Yunanistan'ın da benzer şekil de kurtarılacağını göstermektedir.

Yunanistan'ın içine düştüğü borç krizi, bir ülkenin para politikası uygulayamamasının yarattığı sonuçlar açısından da ibret vericidir. Yunanistan ekonomisi hazır olmadığı halde Euro'ya geçerek merkez bankasının elinden para politikası üretme gücünü aldı. Ekonomide gerekli reformları da yapamadığı için iktisat politikası uygulamasını tümü ile maliye politikasının üzerine yıktı. İktisat politikasındaki bu yapılanmanın sonucu da onlar için tam bir hayal kırıklığı oldu. Yunanistan deneyiminden Türkiye de dersler çıkarmalıdır.

Ders 1: Merkez bankasının para politikası etkinliğini yitirmesi iktisat politikasının bir bacağını eksik bırakmakta.

Bundan dolayı merkez bankası bu tür davranışlardan kaçınmalıdır.

Ders 2: Popülist maliye politikaları er ya da geç geri teper. Bedelini tüm ülke öder.

Ders 3: Yapısal sorunlar kalıcı politikalarla çözülür. Palyatif çözümler kısa vadeli ve maliyetlidir.

Ders 4: Bu dersler bir bütündür ve ayrı ayrı alınamaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019