Zemin bozuk… Ekonomi ilerleyemiyor!...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Yazılarımızda genelde ekonominin gündemin ilk sıralarında olmadığını söylerdik. Bu durumu eleştiri konusu yapardık. Ekonominin önemli olduğunu, dolayısıyla ülkenin ana gündem maddesinin ekonomi olması gerektiğini ısrarla vurgulamaya çalışırdık… Galiba şimdilerde ekonomi gündemin ilk sıralarına oturmaya başladı. Hemen her gün ekonomi ile ilgili önemli konular ve de özellikle sorunlar ele alınıyor. Ancak ekonomik konu veya sorunların öne geçmesi, bir iradi karardan daha çok zorunlu gidişattan kaynaklanıyor. Yani; iradi olarak ekonomiyi öne çıkarma yerine, şartların yarattığı zorunluluklar nedeniyle ekonomi konuları gündemin ilk sıralarına yerleşiyor.

İşte ekonomiyi öne çıkaran gelişmelerden bir kaçı… Özellikle Donald Trump’un zaferiyle sonuçlanan ABD Başkanlık seçimlerinden sonra hızla artmaya başlayan dolar, Türkiye’de tarihi rekorlar kırmaya başladı.

Hemen her gün doların ateşi yükseliyor; dolayısıyla her gün ve hatta gün içerisinde birkaç kez dolar rekor yeniliyor. Bunda, doların dışarıda normal değer kazanmasının ötesinde içeride yaşanan gelişmeler çok etkili oluyor.

Cumhurbaşkanının gündeminde ilk sıraya oturan dolar, adeta Türk Lirası ile yarışa sokuluyor. Vatandaşın ve iş çevrelerinin doları bırakarak Türk Lirası’na geçmesi isteniyor. Üstelik bu iş sadece söyleme de bırakılmıyor; bir takım tedbirlere de başvuruluyor. Bazı ihale yöntemleri veya kamuya dönük tasarruflar Türk Lirası’na çevriliyor. Hatta bu kampanyaya katılan bazı küçük işletmeler de işi daha da ilerletip döviz bozduran müşterilerine çeşitli bonuslar sağlıyorlar. Türk insanının tipik yaratıcı görüşü veya biraz da uyanıklığı bu alanda da kendini gösteriyor. Cumhurbaşkanımızın gözüyle ekonominin baş belası olan faiz sorunu artarak devam ediyor. Artık Merkez Bankası da dayanamadı, faizleri yukarı çekmeye başladı. Bankalar yüksek faizle mevduat toplama yarışına girdi. Açıkçası faiz lobicileri (!) bildiğini okumaya devam ediyor.

İşsizlik konusu da bir diğer önemli sorun olarak öne çıkıyor. Son aylarda yükselme eğilimine giren işsizliğe çare arayışları devam ediyor. Özellikle işe girme umudunu kaybedenlerin sayısındaki artış da dikkat çekiyor. Hükümet bu soruna da çözüm bulmak adına çeşitli destek programları yayınlıyor ve mevzuat düzenlemeleri yapıyor.

Bu arada geçen hafta başvuru tarihi sona eren kamu alacaklarındaki yeniden yapılandırma veya kamuoyunun algıladığı biçimiyle vergi affı sonuçları, hem hükümet için ciddi bir kaynak yaratıyor ve hem de vatandaşa bir büyük mali barış projesi gibi sunuluyor. Oysa bu hükümet döneminde böyle 5-6 uygulama yapılmıştı. Bunun en tipik özelliği aflar tarihinin en kapsamlı olmasıydı.

Şimdi de artık süresinin uzatılması beklenen varlık barışına umutlar bağlanmış durumda. Siyasi ve çok farklı bir konu olup bunun sonuçlarını uzun sürede görmek mümkün.

Aslında bütün bu çabalar ekonominin çarkını işletmeye yönelik…

Ancak; istenen sonuçlar pek alınamıyor. Nitekim sorunun artık konu bazında veya lokal düzeyde aşılamayacağı anlaşıldığından; Başbakan düzeyinde çözüm arayışlarına girildi. Özellikle Ekonomik Koordinasyon Kurulu defalarca saatler süren toplantılar yapıyor. Alınan kararlar, her seferinde ekonomide reform gibi sunulmaya çalışılıyor.

Ama ne yazık ki ekonomide bir türlü kötüye gidiş durdurulamıyor ve dolayısıyla sağlıklı iyileşme sağlanamıyor. Bu durum son yılların ciddi bir sorunu gibi görünüyor. Ancak ekonominin ilerlemesini sağlayacak zemin sağlıklı değil. Temel sağlam olmayınca sıkıntılar, duraksamalar ve kesintiler ortaya çıkıyor.

Bu arada galiba ekonominin kanunları da unutuluyor.

Ekonomi, insanlığın var oluşundan beri aslında “arz/talep” olgusu üzerine oturmuş. Fiyatlarının her alanda veya piyasada arz ve talebin kesiştiği noktada oluşacağı biliniyor. Nitekim ekonomi teorisi bunu “homo economicus” olarak çok iyi tanımlamış.

Dolayısıyla bireyin veya hane halkının fayda maksimizasyonunu ve firmaların da kar maksimizasyonunu hedeflediği ekonomi gerçeği hiç unutmamak lazım ki;

■ Yasaları, anayasaları dinlemez,

■ Ahlak kurallarını tanımaz,

■ Din kurallarına da itibar etmez.

Piyasalarda taraflar kendi yararlarını dinler, tanır, itibar eder. Dolayısıyla paranın fiyatı faiz, çalışanın fiyatı ücret, mal ve hizmetin bedeli fiyat kendi piyasa koşullarında oluşur.

Bununla vahşi kapitalizmi veya teslimiyeti anlamamalıyız. Suyun doğal akışını göz ardı etmemeliyiz. Yani ekonomi politik oluşturulurken bu olgu veya gerçeği göz önünde bulundurmalıyız. Bunun için öncelikle bozuk olan ekonominin zeminini temizlemeliyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar