Ardından ağlıyor Yalnızlar Rıhtımı...
İSTANBUL - Ağabeyi Attilâ İlhan’ın onun için yazdığı - ve Sadri Alışık’la birbirlerine âşık oldukları- "Yalnızlar Rıhtımı" filminde “Kontes Güner” olarak ‘seslendirdiği’ tangoda diyordu ki: “Yalnızım, yalnızlık tutuyor kan gibi / Bu korku, yalnızlık korkusu gözlerimdeki / Bir sabah yapayalnız öleceğim belki / Ardımdan ağlayacak yalnızlar rıhtımı.” Çolpan İlhan’ın duruluğuna, gözlerindeki ışığa ne çok yakışmıştı bu tango... Sanatçıyı farklı dönemlerde verdiği söyleşilerinde aktardığı hatıralarıyla taşıyalım mı sayfamıza bir kez daha. Bu anılar; mesleğine olan aşkını ve çalışkanlığını -yani onun kuşağının olmazsa olmaz iki ana özelliğini- o kadar hoş vurguluyor ki...
Mayınla oyun olmaz!
“Yaşamak Hakkımdır” diye bir film çekiyoruz, Atıf Yılmaz yönetmeni. Bu sınıra kadar koşturan iki âşığın filmidir. Yanlış bir anlaşılmadan dolayı adam suçlu diye tanınıyor. Polisler onları takip ediyor. Bütün amaçları sınırı geçmektir. Sınırda bir sürü mayın buluyor. Bu mayınların arasından ilk benim geçmem gerekiyor. Turan (Seyfioğlu) arkamdan gelecek. Atıf Yılmaz ‘sana hafif bir mayın hazırlatıyorum, ona basacaksın,’ dedi. ‘Öbürlerine dikkat et, üstlerine kırmızı bantlar koyuyoruz." Şaryo beni takip ediyor... Kaçarak geliyorum ve o mayına basacağım, uçacağım yere çakılıp öleceğim! Ama korkudan ölüyorum. O halimi hiç unutamamam. Mayına yaklaştığımı hissettim. Bir şey yapacağını ummadım. Mayına basar basmaz havaya doğru parçalar uçuşuyor. Ölüyorum zannettim. Bir yandan da bana kameraya doğru bak ve o tarafa düş demişlerdi, onu düşünüyorum. Kendimi yere güm diye attım. Stop deyip bana koştuklarını hatırlıyorum. Kafamı vurmuşum, saçlarımın arasından yanık kokuları geliyor. O kadar fırlatacağını o da tahmin etmemişler..”
(Vedat Demirci’nin “Anlında Işığı İlk Hisseden Tiyatro Sanatçılarımız” kitabından, kısaltarak...)
Nikah günü de çalıştılar...
“Arkadan bir film teklifi daha geldi, ‘Kalpaklılar’, Samim Kocagöz’ün. Onda çalışmalarımız sürüyorken ara verdik, Sadri ‘Düşman Yolları Kesti’ filmi için Ilgaz’a gitti. O arada evlilik işlemlerini yaptık, 20 günde. Herkes demiş ki bu kız kaçar. O da fırtına gibi, çok çabuk hareket etti. O Ilgaz’dan döndü, aileyle tanıştı- Hemen gittik evlendik. ‘Kalpaklılar’dan kalma sahnelerimiz vardı, evlendiğimizde yani. Evlendiğimiz gece, sabah 5.30’da bize iş koydular. Böyle de bir sinemamız vardı. Evlilik resmimiz var (yukarıda), ikimiz de hayretle bakıyoruz, sabah 5.30’u düşünerek.”
(Ortak hazırlanan Kahkaha ve Hüzün: Sadri Alışık kitabından...)
Gözünü kaybediyordu...
“Bir filmde de Turgut Özatay, Ayhan Işık, ben oynuyoruz. Turgut tabancayı patlatacak, Ben Ayhan’ın önüne geçeceğim ve vurulacağım. Saçmalı tabancaydı gözümde patladı. Göz doktoru günlerce gözümden o saçmaları çıkarmaşa çalışmıştı. Kör olma tehlikesi atlatmıştım.”
(Vedat Demirci’den...)