Bazıları hâlâ sıcak seviyor!

Marilyn Monroe, Tony Curtis ve Jack Lemmon’lı ünlü Hollywood komedisinin sahne versiyonu, yeni bir uyarlamayla TİM Show Center’da perde açıyor. “Balım” müzikali, hem neşeli kadrosu hem de müzikleriyle eğlenceli birkaç saat geçirmek isteyenler için ideal..

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ülkemizin pek çok yerinde hüküm süren kar ve dondurucu havanın yaşamlarımıza kurduğu hakimiyeti kabul ettik etmesine ama, bazıları hâlâ sıcak seviyor! Hem havayı, hem müziği... Sinema tarihinin en parlak senarist- yönetmen işbirliklerinden biri olan I.A.L. Diamond-Billy Wilder ikilisinin dahiyane verimlerinden biri olan “Some Like it Hot”dan bahsediyorum, elbette... Yeni yılın bu ilk pazartesisinde, klasikleşmiş, sıcacık, kıpır kıpır bir müzikal herkese iyi gelecektir.

1959 tarihli filmde; Marilyn Monroe, “kadınlardan uzak bir armatör” olduğunu sandığı Tony Curtis’e kızlar orkestrasıyla yaptıkları müziği tanımlamak için “caz ve neşeli şeyler” diyor. Curtis’in yanıtı da “Tabii, bazıları sıcak sever ama ben klasik müzikçiyim...” İşte tümzamanların en sevilen komedilerinden biri olan filmin adı burdan geliyor; sıcaklığıysa pek çok şeyden, elbette en çok Marilyn Monroe’nun yapıta kattığı “ısı”dan... Film aslında “Sugar” isminde -Marilyn’in canlandırdığı karakterin adı Sugar Kane’dir- bir Broadway müzikalidir. İşte o müzikal, çok sevimli bir uyarlamayla, 1970’lerin İstanbul’undan İzmir’e bir yolculuk olarak perde açıyor TİM Show Center’da: “Balım.” Doğrusu ben izlemek için geç kaldım, ama siz kalmayın, benden uyarması: Bu ay yanlızca bir kez, 31 Ocak’ta oynayacaklar...

Vukûat bu kez İstanbul'da...

Peter Stone’un hikâyesini, tiyatromuzun farklı kuşaklardan iki usta ismi ele almış ve yeniden yoğurmuşlar. Selen Korad Birkiye’nin dilimize çevirdiği metni, Cem Uslu uyarlamış, yönetmense Yücel Erten... Hikâye belli: Saksofoncu Hayri ve kontrbasçı Zeki, hiç tanık olmamaları gereken bir cinayeti görünce, Laz mafya babası Süleyman’dan kaçmak için kadın kılığına girip kızlar orkestrası “Turkish Delights”la İzmir turnesine çıkıyorlar. Fakat, burada da başlarına aşk “bela” oluyor: Hayri’nin orkestranın solisti Balım’a, ihtiyar işadamı Himmet’in kadın kılığındaki Zeki’ye -yani Ahu’yave mafya Süleyman’ın Tuğba sandığı Hayri’ye duyduğu aşk!

Müzik asla hız kesmiyor 

“Sugar”ın sıcak sevenler için mükemmel olan müzikleri Jule Styne imzalı, hikâye bize uyarlanınca, şarkılar da bizden olmuş, mecburen Bob Merrill’in şarkı sözlerini Barış Arman ve Yücel Erten yazmışlar. Doğrusu ya yeniden yazılmış şarkıları sevmiyorum ama Arman ve Erten çok yakıştırmışlar, orijinal kılmışlar yeni sözleri. Madem müzik dedik, Murat Kodallı direktörlüğündeki orkestraya da peşin peşin alkışımızı gönderelim. Sahnenin arkasında canlı çalıyorlar, müzikali ve seyirciyi sürekli “sıcak” tutuyorlar yani. Efter Tunç, Broadway müzikallerinin dekordaki ilk prensibini almış ve uygulamış “Balım”a; hız... Birkaç parçalık hareketli dekor, asla tempoyu düşürmeden sahnesini bitirip çıkarılıyor. Gayet başarılı. Tabii hızda Yücel Erten’in ustalığının payı da büyük. Yatta armatörle Balım’ın sahnesiyle, “kart zampara” dan kaçan Ahu’nun sahnesini aynı âna öyle güzel "monte etmiş" ki... Yakup Çartık’ın ışıkları, hepimizi havaya sokacak denli çalışılmış, Ayşegül Alev’in kostümleri de 1970’'leri doğru yansıtıyor. Kendisi de sahnede olan Selçuk Borak’ın koreografisine de diyecek yok doğrusu.

Balım'da ekibin temposu şapka çıkartıyor!

Bazı oyunlarda, hele de böylesi kalabalık kadrolarda kimyayı tutturmak başlı başına bir mesele. Bu anlamda “Balım”, 1-0 önde başlıyor, çünkü müthiş uyumlu görünen bir kadrosu var. Hepsi değerli sanatçılar... Özge Borak, hem fiziği, hem sesiyle mükemmel bir “Balım” olmuş; Marilyn’den esinlense de o değil, bambaşka bir “sıcak kız.” İlker Aksum ve Ozan Çobanoğlu, bir aktörün başına gelebilecek en zor hallerden biriyle sahnedeler: Kadın kılığında... Yer yer karikatüre kayıyorlar aslında ama, genele bakıldığında güldürüyorlar mı, evet, hem de fazlasıyla... Turkish Delight’ın eşcinsel menajeri Fiko rolünde Murat İpek, otoriter Alman şefi Şükü’deyse Şebnem Sönmez var... İkisi de oyun boyu kendi fanlarını oluşturuyorlar. “Fiko” nerede, “Şükü” çıksın, diye bekleyen karakterler yaratmışlar... Laz mafyada Hüseyin Soysalan “sahneyi dolduruyor”, Cezmi Baskın’ın “kart zampara” Himmet’i de sevimli. Selçuk Borak’ın mafya babasının yardakçısı kompozisyonuysa benim favorim... Müzikal yapmak, zor iş, külfetli iş... Sahnedeki oyunculara 15 kişilik orkestra ve 19 kişilik dans ve vokal grubu eşlik ediyor sahnede. Ancak ödenekli tiyatrolar ve Türker İnanoğlu kalkabilir böyle bir yapımın altından. TİM’in dev sahnesini dolduran seyirci ve dakikalar süren alkış da onların ödülü...