Sanatçının şaman bir tarafı vardır

Ünü dünyaya yayılmış piyanistimiz İdil Biret bu hafta İstanbul'da... Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde Chopin’den eserlerle dinleyicileri mest edecek olan piyanistimizle bir söyleşi gerçekleştirdik...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

►Repertuarınızın zenginliği dillere destan... Bu “devasa” repertuar, 7 yaşından beri daima öğrenci olduğunuzu mu kanıtlıyor? 

Repertuarımı Paris konservatuarını bitirdikten sonra (15 yaşından itibaren) yaptım. Her hafta bir Beethoven sonatı, önemli bir romantik eser, bir de konçerto öğreniyordum. Bu geleneksel repertuar nüvesi teşekkül ettikten sonra, 20. asır yapıtlarıyla meşgul oldum. Piyanistlerin çok şansı var. Muazzam bir repertuara sahipler. Her zaman yeni eserler öğrenmeye devam ettim ve ediyorum da... 

►Repertuarınızdaki eserlere nasıl yaklaştığınızı da merak ediyorum, zaman zaman öne çıkan, geride kalan, hatta küsülen ya da yorumunda bambaşka nüanslar çıkan eserler oluyor mu? 

Eserlerin seçimi biraz talebe de bağlı. Mesela Boulez’in 2. Sonatını sık sık çalmıştım konserlerde. Ancak plak yapılırken, çok kısa zamanda -bir buçuk ay kadar bir sürede- 1. ve 3. sonatı da çalışıp öğrendim. Küsülen eser diyemeyeceğim ama, nispeten az istenilen yapıtlar oluyor. Mesela Rachmaninov’un 4. Konçertosu -çok sevdiğim bir eserdir ayrıca-, Çaykovski'nin 3. Konçertosu ve Fantazisi, Debussy’den Fantaisie, Weber konçertolar gibi, daha çok sayabilirim. 

Bir eseri çalışırken formuna, doruk noktasını bulmaya, gerilim- relaks tezatının bulunduğu yerlere, önemli ve daha az mühim yerlere özen göstermek gerekir. Bir eser tekrar çalışıldığında yine ilk baştan başlar gibi hareket etmek doğrudur. Bir partisyonun önünde icracı çok serbest değildir. Az önce dile getirdiklerim, artı nüanslar ve frazelere itaat etmemiz lâzım gelir. Bach’ın, Mozart’ın eserlerinde süslemelere özen gösterilmelidir. Bir dereceye kadar serbestlik sağlayan, doğaçlamaya müsade ediyor gibi görünen bu yapıtlarda da çok katı bazı kanunlara tabiyizdir. Örneğin Mozart’ın konçertolarında romantik stilde virtüözlüğü ön plana çıkaran bir kadans çalmak pek güzel olmaz. Piyanistlerin özgürlüğü piyanodan elde ettikleri renk ve tını, polifoni duygusu, nefes almaları gibi şeylerdedir. 

►Müzik, çalan için de dinleyen için de huşu anları yaratan eşsiz bir sanat... Mistik bir yanı da var mı sizce? 

Sanatçıların bir şaman tarafı vardır. Bir konserden çıkanlar arasında 5-10 kişi "Aman ne iyi geldi, ferahladım” diyebilirse, bir yerde yapmak istediğimiz şey -olumlu etki, tedavi- gerçekleşmiş olur. 

►Dünyanın bütün önemli sahnelerinde çalmış bir piyanist olarak yarın İstanbul’un yeni sanat mekânı Leyla Gencer’de olacaksınız... Bu konserle bitirelim. Neler dinleyeceğiz sizden? 

Değer verdiğim, çok kıymetli bir sanatçımız olan Leyla Gencer’in adını taşıyan bu salonda konser vereceğim için çok memnunum. Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nin yakın zamanda vefat eden Sanat Yönetmeni Arda Aydoğan anısına vereceğim bu konserde sadece Chopin’ in eserlerini çalacağım

”En sevdiğim şey bilmediğim semtleri keşfetmek”

Bir müzik insanı olarak kendinizi daima diğer sanatlarla beslemişsiniz... Okuma tutkunuz malum... Sinemaya ve mimariye de ilgi duyuyorsunuz sanıyorum... 

Mimari müziğe çok yakındır. En sevdiğim şey bilmediğim semtleri, orada güzel mimarilerini sergileyen binaları ve detaylarını keşfetmektir. Bildiğim, bilmediğim her yerde bunu yaparım. Evimizde epeyce zengin bir DVD koleksiyonu var. Özellikle 1970’den önceki filmler bu koleksiyonu teşkil ediyor. Genelde siyah beyaz çekilmiş filmleri tercih ediyorum. 

Konserleriniz dolayısıyla dünyanın pek çok şehrini gördünüz... İlk kez gittiğiniz bir kentte, vakit de varsa, neler yaparsınız, nasıl öğrenirsiniz orayı?

Çok yürürüm. Gezerim elimde bir planla. O şehir üzerine yazılmış kitapları okuyarak. Ne yazık ki bunu artık her yerde yapamıyor insan. Tekin olmayan yerlere her şeye rağmen gidilirse, şehir planını saklayıp güvenliğiniz bakımından yabancı gibi davranmadan dikkati çekmemek güvenliğiniz bakımından önemli.

Edebiyattan tarihe geniş bir okuma yelpazesi var

Hafta başında Tekfen Filarmoni’nin Yaşar Kemal’e saygı konserinde sahnedeydiniz... Yaşar Kemal’le Beethoven arasında sınırsız ilhama sahip olmaları açısından bir ortaklık da kurmuşsunuz... Yeri gelmişken, edebiyat sevginizden, kitaplara olan ilginizden bahsedebilir miyiz... Şu sıralar neler okuyorsunuz? 

Şu anda Nancy Mitford'un XIV. Louis'yi özgün bir şekilde anlatan ”The Sun King” isimli biyografisini, Marcel Brion’un Mozart zamanında Viyana yapıtını (Daily Life in Vienna of Mozart and Schubert), Yaşar Kemal’in ”Sarı Defterdekiler” isimli nefis derlemesini, Charles Rosen'in ”Schoenberg”ini, ”Les Braises” adlı kitabına hayran olduğum Macar romancı Sandor Marai’in ”Les Mouettes” isimli kitabını okumakla meşgulüm.

Meksika’dan Londra’ya dolu dolu bir yıl geçirecek

Doruğa çıkmış bir sanatçı olarak kendinize koyduğunuz yeni hedef nedir, diye sorduğum İdil Biret, ” Hep yaptığımı daha derinleştirmek, fark ettiğim her zayıf noktayı düzeltmektir. İlerlemenin sonu yoktur” diye yanıtladı beni. Yalnızca klasik müzikte değil, hayatın her alanında örnek alınabilecek bir yaklaşım değil mi... Bunun sağlanması için tek anahtar var, o da çok çalışmak... Dünyaca ünlü sanatçımız önümüzdeki yıl da çok yoğun... Gelecek yılın ocak ve şubatında Bach'tan ”Partita 1, İngiliz Süiti 3, Fransiz Süiti 5, İtalyan Konçertosu”, Brahms'tan ”Çello / Piyano Sonatları 1 ve 2” (Çellist Roderic von Bennigsen ile birlikte) ve Brahms'tan "Piyanolu Beşli” (London String Quartet ile birlikte) eserlerinin kayıtları dünya piyasasında yayınlanacak. Martta İngiltere'de, Nisanda New York Carnegie Hall'de Yale Üniversitesi Senfoni Orkestrası ile bir konser verecek. Mayısta Bach'tan 4 albümlük ”48 Prelüd ve Füg”, Mozart'tan ”Piyano Konçertoları Nr. 15 ve 21” CD'lerini dinleyicilerle paylaşacak. Haziranda İstanbul Müzik Festivali'ndeki üç resitalin ardından, eylülde Meksika’da Monterrey festivaline katılacak. 24 Kasım'da da Londra'da orkestralı bir konseri var. Biret'i yıl içerisinde ülkemizde de pek çok kez dinleyeceğiz.