ABD, göçmenliği kısıtlayarak ayağına çelme mi takıyor?
ABD'de doktora öğrencilerinin çoğu göçmenlerden oluşuyor.
Küreselleşen dünyada yetenek uluslararası bir değer. Üstün yetenekli olmak, bir disiplinde uzmanlaşmış olmak, çok az sayıda insanın vakıf olduğu teknik donanıma sahip olmak bugünün dünyasında yerinin doldurulması zor değerler. Bu tür yeteneklere sahip kişiler gelişmiş ülkelerin ekonomilerini kalkındıracak inovasyonları geliştirecek, şirket ve sektörleri büyütecek, uluslararası rekabette öncü konumlarını koruyacak gizli güçler. Tarihte göçmen yeteneklerden en iyi yararlanan ve göçmenlerin bilim, sanat, eğitim ve girişimcilik gibi alanlarda başarılarıyla hızla büyüyen Amerika, bugün ekonomik krizin yaralarını sarmaya çalışırken göçmenlere kapılarını kapamış durumda.
Amerika son dönemlerde işsizlik oranlarının yüksek devam etmesiyle kendi vatandaşlarını koruyan ve yabancılara çalışma imkanı vermeyen bir politika içine girdi. Bazı tutucu politik gruplar göçmenlerin ekonomiye katkısına odaklanmak yerine, ülkeye daha fazla sayıda kalifiye çalışanın girmesinin kendi vatandaşlarına tehdit oluşturduğunu düşünmekte. Bu gruplardan biri olan Tea Party göçmenlik kontrollerinin sıkılaştırılması gerektiğini, göçmenlerin Amerikalıların işlerini çaldığını iddaa ediyor. Bu yaklaşım ekonominin kötü gitmesi, işsizlik oranlarının yüksek seyretmesiyle beraber daha da kuvvetleniyor. İş bulmak, ailesini geçindirmek için uzun süre çaba harcayan bir Amerikalı için sadece diğer Amerikalılarla değil bir de yabancılarla rekabet etmek dayanılmaz hale geliyor.
Göçmen yetenekleri dışlamak ekonomiyi zayıflatıyor
Oysa, bu katılaşan göçmenlik politikasının ekonomiye ne kadar yıkıcı etkiler bırakacağı düşünülmüyor. Yetenekli ve donanımlı göçmen çalışanlar sayesinde Amerika daha rekabetçi hale gelebilir. Üstün yetenekler, kilit pozisyonlarda görevlendirilerek, özellikle donanımlı çalışanların zor bulunduğu bilişim sektörü gibi teknik alanlarda üretimi arttırabilir, teknik problemlere çözüm geliştirebilir hatta yeni ürünlerin tasarlanmasında etkin rol oynayabilirler.
Daha az eğitimli kişilerin de ekonomiye katkısı küçük işletmeler kurarak yerel çevrelere fayda sağlamak ve tüketicilerin alım gücüne etki etmek şeklinde görülmektedir. Bu gidişattan çıkan en basit değerlendirme bugünkü göçmenlik politikasının bir zamanlar göçmenler tarafından kurulan Amerika'yla ters düştüğü yönünde. Özellikle üniversite ve yüksek öğrenim için Amerika'ya okumaya gelen yabancı gençler zor bir durumla karşı karşıya kalıyor.
Ülkenin ileri gelen firmalarında stajlarını tamamladıktan sonra, çalışma izni alamadıklarından bu şirketlerde tam zamanlı çalışmaları mümkün olmuyor. Tabii işe özel verilen staj sırasında verilen mesleki eğitimler stajyerin çalışan olarak devam edememesiyle boşa gidiyor. Sonuçta, iki tarafta mağdur: Öğrenciler çalışma hayatına atılabilmek için anavatanlarına dönmek durumunda kalıyor. Şirketler de yetiştirdikleri elemanlar için çalışma vizesi alamadığından bu çalışkan ve istekli bireyleri istihdam edemiyorlar.
Çalışma vizeleri ve yeşil kartlar Başkan Obama döneminde yakın zamanın en katı göçmenlik kurallarının uygulanmasından nasibini almış durumda. 400.000 kadar yabancı Obama hükümeti döneminde sınırdışı edilmiş – bu rakkam George W. Bush döneminin bile üzerinde. Göçmenlik engeline takılan o kadar çok sayıda, farklı ülkelerin vatandaşları mevcut ki. Örneğin, doktora öğrencilerinin çoğu göçmenlerden oluşuyor. 1995-2005 yılları arasında kurulan teknoloji firmalarına bakıldığında büyük bir kısmının ortaklarından birinin yabancı olduğu göze çarpmakta.
İş dünyası göçmenlik kısıtlamasından şikayetçi
İş dünyasının liderleri yetenekli işgücüne çalışma hakkı tanınmamasından şikayetçi. İş adamları konuya yeteneklerin çalıştırılması ve işin yüksek performansla tamamlanması olarak yaklaşmakta. Önemli olan üstün yetenekli kişilerin – hangi ülke, din, dil, ırka mensup olursa olsun – istihdam edilmesi ve üretime tam hızla devam edebilmek. Bu yaklaşımla baktığınızda yabancı yetenekleri diskalifiye etmek şirketin performansının, sektörün büyümesinin ve genel olarak Amerikan ekonomisinin zararına sonuçlar getirmekte.
Financial Times yazarı Gilian Tett'in yazısına göre, New York valisi, Michael Bloomberg, girişimciler ve parlak yabancı öğrencilere vize verilmesi için çağrıda bulunmakta. Süper güç olabilmek için Amerika'nın kapılarının göçmenlere açılması gerektiğini, eğer bu konuda geç kalınırsa super güç olarak kalmanın mümkün olmadığını savunuyor.
Ne kadar yetenekliyseniz, vize almanız o kadar zor!
Financial Times yazarlarından Clive Crook aynı zamanda bir göçmenlik avukatı. Crook, Obama dönemi göçmenlik uygulamalarının özellikle okumuş yabancı çalışanlar açısından tam bir felaket olduğunu düşünüyor. Kişi ne kadar eğitimli veya yetenekliyse, çalışma izni alması o kadar zorlaşıyor. Örneğin, göçmenlik kanunları öyle alengirli idari yorumlara tabii tutulabiliyor ki, Hintlilerin veya farklı milliyetten bilişim sektöründe çalışanların işyerinden uzakta çalışmaları yasaklanabiliyor. Olağanüstü yetkinlikleri olan kişilerin bile çalışmamaları için birçok engel çıkarılabiliyor.
Göçmenlik uygulamalarının baskısı işverenin üzerinde ayrıca hissettiriliyor. Göçmen statüsünde çalışanı olan ve kurallara harfiyen uyan bir işveren heran bir usulsüzlük veya sahtekarlık soruşturmasıyla karşı karşıya gelebiliyor.
Geçen sene, Obama hükümeti yabancı çalıştıran 25.000 şirkete hükümet görevlileri tarafından rastgele ziyaretler yapılacağını ve usulsüzlüklerin araştırılarak cezalandırılacağını duyurmuş. Düşünün ki, böyle yabancı çalışana düşman bir ortamda, ne kadar donanımlı, yetenekli ve deneyimli olursanız olun, işe alınmanız konjonktür itibarıyla neredeyse imkansız!
Yetenek boşluğu giderek büyüyor
Yetenek boşluğuna dikkati çeken Amerikalı blog yazarı David Allen, 'The Snelling Blog' adlı blogunda, ülke genelinde işsizlik oranları oldukça yüksek devam etmesine rağmen, şirketler arası yetenek savaşının hızla büyüdüğünü işaret ediyor. Chain-Link Research'un yöneticiler arasında yaptığı araştırmada 2011 yılının iş öncelikleri ve bu önceliklerin nasıl giderilmesi gerektiği ele alınmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, yöneticilerin en önemli önceliği yeteneği şirkette tutmak. İşsizlik oranlarının yüksek olması yüksek performans gösteren çalışanların kolay bulunduğu ve şirkette kolay tutulduğu anlamına gelmeyebiliyor. Örneğin, National Science Foundation'ın (Ulusal Bilim Vakfı) bir çalışmasına göre, 2008 yılında işsizlik % 6.6 iken, matematik ve istatistik doktora mezunlarının arasında işsizlik oranı sadece %1'di. Üstün yenetek, hangi disiplin veya sektör olursa olsun bulması ve şirkette tutması eksta özen gerektiriyor.
Para bu üstün yetenekleri çekmek için tek yol değil. Emeğine ne değer biçildiği ve kazancının kişiye nasıl bir yaşam sağladığı önemlidir ancak kişinin öncelik listesinin başında gelmeyebilir. Kişileri motive etmenin kilit yolları parayla ilgili faktörler değildir: Yetenekleri geliştirmek, iletişimi güçlendirmek ve kurumsal inovasyonu yaygınlaştırmak çok daha etkili yöntemlerdir. Teknoloji sektöründe yetenekli çalışan sayısı oldukça az olduğundan, Google geçtiğimiz Kasım ayında çalışanlarını kaybetmemek için, 23.000 çalışanına %10 zam yapma yoluna gitmiştir.
Şirketler yetenek boşluğuna nasıl hazırlanabilir?
Zor bulunan ve uzun süre şirkette tutması zor olan yetenekleri kaçırmamak için şirketin yeteneğe duyarlı bir politika izlemesi gerekir. Şirketin odağı, mevcut çalışanlarını geliştirmek olmalıdır. Öyle bir organizasyon kurulmalı ki, çalışanların ihtiyaçları karşılansın, çalışanlar daha iyi bir moralle ve performansla işlerine bağlanabilsinler. Üstün yetenekli çalışanlarınızın şirkete bağlılığını artırmak için onlara yatırım yapın: pratikte ihtiyaç duydukları yetenekleri geliştirmeleri için eğitim fırsatları yaratın, şirketiçi iletişimi artırın, çalışanlarınıza inisiyatif verin. Şirketinizin yetenek ihtiyaçlarını düşünürken sadece bugünü değil, yarını da düşünün. Şirketinizin, sektörününüz yönüne göre, yarın size gereken yetenekleri bugünden planlayın. Amerikan şirketlerinin üstün yetenekleri bünyesine katması ve tutması göçmenlik uygulamalarının bu alanda yumuşamasıyla çok daha rahatlayacaktır.