'Türkiye’de GDO yasası Avrupa Birliği standartlarına getirilmeli'

Uluslararası Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan, “Dünyada GDO’lu olan hiçbir bakliyat üretimi yok. Üretimi olmayan bir ürünün analizi için üreticinin maliyeti artıyor. GDO yasası bu nedenle Avrupa standartlarına getirilmeli” dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye’deki GDO yasasının özellikle bakliyat sektörünü olumsuz etkilediğini vurgulayan Uluslararası Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan, “Dünyada GDO’lu olan hiçbir bakliyat üretimi yok. Üretimi olmayan bir ürünün analizi için üreticinin maliyeti artıyor, bu da gıda fiyatlarına yansıyarak tüketiciyi mağdur ediyor. GDO yasası bu nedenle Avrupa standartlarına getirilmeli” açıklamasını yaptı.

Dünya Bakliyat Konfederasyonu olarak sürdürülebilir tarım ve sağlıklı bir hayat için dünya genelinde bakliyat üretiminin artmasına yönelik çalışmalar yaptıklarını ifade eden Hüseyin Arslan, bu kapsamda dünyadaki bakliyat sektörünün yaşadığı sorunları çözmek için hükümetler nezdinde girişimlerde bulunduklarını anlattı. 

Arslan, en son Etiyopya’dan Avrupa Birliği’ne giden ürünlerde ilaç kalıntısının bulunduğunu dile getirdi. Arslan, fazla ilaç kullanımının hem insan sağlığına zarar verdiğini hem de üreticinin aldığı mahsulden zarar ettiğini aktararak, “Bu kapsamda yanlış ilaç kullanımını önlemek için Etiyopya hükümeti nezdinde gündeme getirdik. Etiyopya hükümeti de bir komite kurarak çiftçinin ilaçlama konusunda eğitilmesini sağladı” dedi. Türkiye’de ise bakliyatta yaşanan en büyük sorunun GDO ile ilgili yanlış bilgiler olduğuna vurgu yapan Arslan, “Dünyada GDO’lu üretilen hiçbir bakliyat yok. Buna rağmen böyle bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Türkiye’de GDO konusunda çok hassas davranılıyor. GDO’nun Türkiye’de gündeme getiriliş amacı bu konuda spekülasyon yaratarak sektörü yıpratmak. GDO ile vatandaşın zehirlendiği gibi bir yalan ortaya atıldı. Ancak bunun iyi niyetli olmadığı anlaşıldı” dedi. Ancak bu dönemde bir GDO yasasının çıkarıldığını ve yasanın da bu söyleme hizmet ettiğini ifade eden Arslan, “Bakliyatçılar olarak GDO yasasında düzeltmeye gidilmesini ve Avrupa standartlarına getirilmesini istiyoruz. Bugünkü GDO yasası tamamen yanlış algılarla çıkarılmış bir yasa. Olmayan bir şey için analiz ve tahlil yapılıyor. Bulaşık olma durumu ile GDO’dan üretmek arasındaki fark algılanmalı. GDO oranı yüksek olan mısır veya kanolanın tozu taşıma sırasında aynı ortamdaki bakliyata bulaşabiliyor. Türkiye’deki yasaya göre GDO oranı sıfır olması gerekiyor. Avrupa’da ise binde 9 oranının altındaki ürünlere ithalat izni veriliyor. Türkiye’deki yasada buna uygun olmalı. Bu sıkıntı nedeniyle fiyatlar yükseliyor ve tüketici de mağdur oluyor. Dünyada GDO’lu üretimi olmayan bakliyat için üreticinin de tüketicinin de cebinden fazla para çıkıyor” diye konuştu.

Ayrıca Türkiye’de ‘GDO zehirdir algısı’ yaratıldığını savunan Arslan, federasyon olarak GDO’lu üretime karşı olduklarını ancak GDO’nun zararlı olduğunun henüz bilimsel olarak kanıtlanmadığını belirtti.

Bakliyat her yönüyle ele alındı 

Çeşme’de düzenlenen Dünya Bakliyat Konferansı’na hükümetler nezdinde yüksek düzeyde katılım olduğunu ve konferansın oldukça olumlu geçtiğini belirten Arslan, dünyanın dikkatini çeken bir konferans düzenlendiğini aktardı. Arslan, serbest bir ortamda bakliyat sektörünün dünya genelinde bugün bulunduğu nokta ve geleceği ile ilgili farklı bilgilerin paylaşıldığını, sorunlarla ilgili tartışmalar gerçekleştirildiğini ifade ederek, dünyada bakliyat sektöründe güçlü olan hem kamu hem de özel sektör temsilcilerinin görüş bildirmesi sayesinde konferansın verimli geçtiğine işaret etti. Konferansta iki önemli mesaj verildiğini dile getiren Arslan, “En önemli mesajımız bakliyatın ana vatanının Türkiye olduğu vurgusuydu. En eskisi tarihi yaklaşık 10 bin yıl öncesine dayanan Türkiye’de bulunan tohumları sergiledik. Büyük bir ilgi ve şaşkınlıkla karşılandı” dedi. İkinci mesajın ise önümüzdeki yıllarda gıdanın daha da önemli hale geleceği olduğunu belirten Arslan, “Önümüzdeki 40 yılda üretilmesi gereken gıda miktarının geçmiş 10 bin yılda üretilenden fazla olması gerektiğini vurguladık. Gıda üretimindeki ihtiyaç büyük önem kazandı. Üretilen malların da düzgün bir şekilde piyasalara arz edilmesinin önemi üzerinde durulması gerekiyor” şeklinde konuştu. Ayrıca gıdaların üzerindeki son kullanma tarihinin 2 yıl ile sınırlandırılmasının tartışılması gerektiğini belirten Arslan, bakliyat ve konserve gibi ürünlerde son kullanma tarihi uygulamasının yanlış olduğunu, bu ürünlerin gerekli koşullar sağlandığında çok daha uzun süre dayanabildiğini kaydetti. Arslan, son kullanma tarihi geçen ürünlerin bozulmasa da imha edildiğine dikkat çekerek, bunun gıda israfına yol açtığını, son kullanma tarihi yerine tavsiye edilen tarih kavramının kullanılması konusunda çalışmalar yaptıklarını belirtti. Bu konuların konferansta dile getirilmesinin dünyada yankı uyandırdığını ifade eden Arslan, bu konuların daha çok konuşulmasının bakliyat üretiminin artmasına ve sağlıklı gıda üretiminin önemine etki edeceğini kaydetti. Konferansta bilimsel çalışmaların da paylaşıldığını söyleyen Arslan, bakliyat ürünlerinin bulgur veya pirinçle birlikte tüketilmesinin protein değerini yükselttiğinin vurgulandığını aktardı.

Sosyal medya aracılığıyla 500 milyondan fazla kişiye ulaştık

Dünya Bakliyat Yılı kapsamında dünya genelinde her gün en az 3 etkinlik düzenlendiğini vurgulayan Hüseyin Arslan, Yeni Zelanda’dan Kanada’ya kadar düzenlenen bu aktivitelerle çok geniş kitlelere ulaşıldığını dile getirdi. Sosyal medyayı da etkin bir şekilde kullandıklarının altını çizen Arslan, sosyal medya paylaşımlarının 500 milyonun üzerinde olduğuna dikkat çekti. Konfederasyon olarak dünya genelinde kabul edilecek bir günün Dünya Bakliyat Günü ilan edilmesi için çalışma başlattıklarını vurgulayan Arslan, bunun için Birleşmiş Milletlere başvuru yaptıklarını kaydetti.