Türkiye'nin bakliyatı, BM insani yardım paketinde

BM, kolay muhafaza edilmesi, besleyici yönünün yüksek olması nedeniyle yardım paketlerinde bakliyatı tercih ediyor. Yakın coğrafyalarda yaşanan sıkıntı nedeniyle Türkiye bu alanda önemli bir tedarikçi...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçı Birliği (AHBİB) Başkanı Mahmut Arslan, son yıllarda Türkiye'de bakliyat üretiminin azalmasına rağmen ihracattaki artışın devam ettiğini ifade ederek, Türkiye'nin sadece kendi vatandaşını değil, yakın komşuları Suriye, Ürdün, Irak gibi ülkeleri de beslediğini kaydetti. Ayrıca Türkiye'deki kamplarda yaşayan savaş mağdurlarının da bakliyat ihtiyacını karşıladığını vurgulayan Arslan, "Sadece Türkiye'deki 80 milyon insanı değil, Birleşmiş Milletler vasıtasıyla, bu kamplarda yaşayan insanlarla birlikte 130 milyon insanı besliyoruz. Ayrıca, ihracatta geleneksel müşterilerimize de ürün gönderiyoruz" diye konuştu. Birleşmiş Milletler'in (BM), kolay muhafaza edilmesi, bozulmaması, besleyici yönü ve proteinin yüksek olması nedeniyle gıda yardım paketlerinde bakliyatı tercih ettiğini aktaran Arslan, etteki protein değerinin 34, mercimeğin 28, fasulyenin ise 32 olduğunu bildirdi. Türkiye'de üretimin az olmasına rağmen bakliyat ticaretinde dünyada söz sahibi olduğunun altını çizen Arslan, üretimdeki düşüş sebebiyle ithalata yöneldiklerini bildirdi. İthal edilen ürünlerin Türkiye'de paketlenerek, katma değerinin ülkede kaldığını belirten Arslan, bu durumun 1 milyar dolarlık bir pazar oluşturduğunu aktardı.

Bakliyat ürünleri ihmal ediliyor

Mahmut Arslan kuru fasulye, nohut ve mercimekte üretimin gittikçe azaldığını ifade etti. Bakliyat ürünlerinin, Türkiye'nin en eski ihracat ürünlerinden olduğuna vurgu yapan Arslan, Cumhuriyet'in ilk yıllarında İzmir'den az miktarda kuru üzüm, pamuk ve kuru incir; Mersin'den ise büyük miktarlarda bakliyat ihracatı yapıldığını, ancak şu anda bu ürünlerde ithalatçı konumuna gelindiğini söyledi. Tarım Bakanlığı tarafından alınan tedbirlerin, son 10 yıldır azalan üretimi artırmadığını vurgulayan Arslan, bazı ürünlere çok büyük destekler verilip uzun yıllar kuru fasulye, nohut, mercimek gibi ürünlerin ihmal edildiğini söyledi.

Mısırda ihracatçı konumuna geldik

Arslan, üreticilerin piyasayı takip ederek fiyat, verim ve verilen teşvikler konusunda bilgili olduğunu aktararak, buna göre zaman içinde ürün tercihlerini değiştirdiklerini belirtti. Son yıllarda buğdaya verilen teşvikler ve alınan verimin yüksek olması nedeniyle çiftçilerin mercimekten vazgeçerek buğdaya yöneldiğini dile getiren Arslan, ayrıca Güneydoğu'da birkaç yıl üst üste yaşanan kuraklığın, özellikle kırmızı mercimek üreticisini olumsuz etkilediğini söyledi. Arslan, kuraklık sebebiyle üreticinin tercihini değiştirerek, mısır ekmeye başladığını belirterek, mısırdan dekar başına alınan yüksek verim ve Tarım Bakanlığı'nın mısıra verdiği teşvikler sebebiyle mısır üretiminin kısa sürede arttığına dikkat çekti. Arslan, "Mısırın özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en verimli toprakları olan Dicle Nehri kıyısında ve sulama imkanlarının iyi olduğu diğer ovalarda yetiştirilmeye başlanmasıyla, bakliyat ekim alanları daraldı. 10 sene önce 3 milyon ton mısır ithal ederken şu an ihracatçı konumuna geldik" dedi. Yaşanan gelişmeleri gözlemleyen Tarım Bakanlığı'nın bu yıl teşvikleri yarı yarıya azalttığını söyleyen Arslan, mısırın veriminin yüksek olduğunu, bu nedenle üretimde trajik bir düşüş yaşanmayacağını belirtti. Bu bölgedeki üreticilerin geçtiğimiz yıllarda zaman zaman pamuk üretimi de gerçekleştirdiğini, ancak son yıllarda pamuk üretiminin de azaldığını anlattı.

Tohum desteği ile mercimek üretimi artacak

Geçtiğimiz yıl, mercimek tohumlarının Samsun'a gönderilerek, bilgi sahibi olmayan kişiler tarafından test edildiğine ve olumsuz sonuçlar alındığına da değinen Arslan, bu sonuçlar sebebiyle tohumların sertifika alamadığını bildirdi. Devlet stoklarında bakliyat tohumu bulunmadığını, bu nedenle piyasada tohum sıkıntısı çekildiğini söyleyen Arslan, "Tarım Bakanlığı önceden sadece sertifikalı tohuma destek veriyordu. Bu nedenle sertifikalı tohumu olmayan çiftçi geçtiğimiz yıl mercimek üretimine yanaşmadı" dedi. Arslan, bu yıl ise yeni açıklanan teşvik paketinde bütün mercimek tohumlarına sertifika hakkı tanındığının altını çizerek, teşvik kapsamında tohum üreticisine de tohumu satın alan mercimek üreticisine de teşvik verileceğine vurgu yaptı. Arslan, en büyük ihracat ürünlerinden biri olan mercimeğe destek verilmesinin sevindirici olduğunu ifade ederek, önümüzdeki yıl, mercimekte rekoltenin 2 kat armasını beklediklerini sözlerine ekledi. Getirilen teşvikler sonrası mercimek üretiminin artmasıyla birlikte ihracatın da artacağını söyleyen Arslan, "Sertifikalı tohum üreticisine ilk defa destek veriliyor. Şu an mercimek eken çiftçiye 20 kuruş destek var. Eğer sertifikalı tohum kullanırsa ek destek alıyor. Bu da oldukça önemli. Şu anda mercimek ihracatımız 400 milyon dolar, ancak bunun 300 milyon dolarlık kısmı ithalatla geliyor. Üretim arttığında yerli ürünümüzü daha fazla ihraç edeceğiz" dedi. Üretimin artmasıyla fiyatların da değişebileceğine dikkat çeken Arslan, büyük rekabet olacağını , ithalatın daha düşük fiyatlardan yapılma olasılığı olduğunu, şu an ithalat yapılan ülkelerdeki durumun da bu oranları etkileyeceğini belirtti. Arslan, Türk mercimeğinin dünya çapında tanındığını da vurgulayarak, "Anavatanı bu bölge olduğu için Türkiye'de yetişen mercimek daha lezzetli" dedi.

Dünyada, nohut fiyatları arttı

Nohut üretiminde de sıkıntılar yaşandığını belirten Arslan, antraknoz hastalığının nohut tarlalarına verdiği büyük zararlar sebebiyle üreticinin nohut üretiminden vazgeçtiğini bildirdi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne yaptığı ziyaretlerde geleneksel tüylü nohut üretimine hiç rastlamadığını söyleyen Arslan, nohut fiyatlarının da dünya çapında giderek yükseldiğini belirtti. Arslan, çiftçinin emek yoğun bir üretimi olan fasulye ekiminden vazgeçtiğini söyledi. Sık çapa ve sulama gerektiren bu ürünün maliyetinin ve mevsim şartlarından etkilenme riskinin yüksek olduğunu ifade eden Arslan, "Dünyada da çiftçiler fasulye ekiminden uzaklaşmaya başladı. Kırgızistan'da durum farklı; Aile şirketleri olarak üretim yaptıkları için maliyetleri düşük oluyor, burada beyaz fasulye üretimi artmış durumda. " dedi. Kırgızistan'daki rekoltenin de yüksek olduğunu söyleyen Arslan, bu sene beyaz fasulyenin genelde Kırgızlardan alındığını belirtti.

Yeşil mercimeğin üretim bölgesi değişmeli

Yeşil mercimekte 1990 yıllarının başına kadar dünyada en fazla üretim, tüketim ve ihracatın Türkiye'de yapıldığını söyleyen Arslan, bugün bu üründe net ithalatçı konuma gelindiğinin altını çizdi. Orta Anadolu'da yetişen yeşil mercimekte bürücüs denilen bir böceğin oluşumunun engellenememesi nedeniyle sorun yaşandığını belirten Mahmut Arslan, şu bilgileri verdi: "Bu böcek mercimeğin zarına yerleşmekte ve tarladayken görülememekte. Bu nedenle de tarlada mücadele edilememekte. Türk mercimeğinin yerini Kanada mercimeği aldı. Yeşil mercimek üretimi Doğu Anadolu'ya taşınmalı. Yeşil mercimekteki bu böcek sıcak iklim koşullarında oluşuyor. Bu nedenle yeşil mercimek üretimi Erzurum ve çevre illerde yapılabilir. Tarım arazileri de oldukça uygun. Tarım Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri Ofisi bundan 20 yıl önce bunun denemesini yaptı ve gayet olumlu sonuçlar alındı." Arslan, tarım sektöründe her zaman problemler yaşanabileceğini söyleyerek, "Tarım ürünleri birer canlıdır ve ancak 1 yıl yaşarlar. Her yıl yaşanan sorun da değişebilir" dedi.

Gıda Bankası uygulamasıyla ihtiyaç sahiplerine destek verilebilir

Arslan, şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da uygulanmaya başlanan ‘Gıda Bankası' hakkında da bilgi verdi. Bakliyat ürünlerinin uygun şartlar altında saklandığında uzun yıllar boyunca tüketilebileceğini söyleyen Arslan, tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş ürünlerin çoğunun aslında tüketilebilecek durumda olduğunu belirtti. Bu ürünlerin imha edilmek yerine kurulacak Gıda Bankalarına teslim edilerek, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabileceğini vurgulayan Arslan, son kullanma tarihinin her ürün için geçerli olmadığını, özellikle bakliyat ürünlerinin düzgün şartlarda saklandığında çok uzun yıllar bozulmadığını anlattı. Özellikle mercimeğin nemden ve böcekten korunduğu müddetçe, en az 10 yıl tüketilebileceğini belirten Arslan, "Türkiye'de de Gıda Bankası uygulaması hayata geçirilmeli. Bu uygulamaya ön ayak olabilecek özel sektör temsilcileri ve hayırseverler var" dedi.

TÜRKİYE 10 YILDA EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKELER ARASINDA OLACAK

Türkiye ekonomisinin, 2016 yılının ilk çeyreğinde yakaladığı yüzde 4.7'lik büyüme ile dünyanın en hızlı büyüyen 6. ekonomisi olurken, ikinci çeyrekteki yüzde 3.1'lik performans ile de 21 AB üyesi ülke ekonomisinden daha hızlı büyüdüğünü belirten Arslan, devlet desteği ve iş dünyasının çalışmaları sayesinde Amerika, Japonya ve İngiltere gibi birçok gelişmiş ülkenin ekonomik büyüme oranlarını geride bırakarak büyük başarı elde ettiğini ifade etti. Arslan, "Elde edilen bu başarılar doğrultusunda ülke ekonomisi, OECD ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliğiyle 2016 yılı Temmuz ayında yayınlanan raporlarda, önümüzdeki 10 yıl boyunca ekonomisi en hızlı büyüyeceği tahmin edilen ülkelerin başında yerini aldı" diye konuştu.

ÇELTİKTE GDO OLMAZ

Mahmut Arslan, 15 Temmuz akşamı FETÖ'nün darbe girişiminin başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın dik duruşu ve halkın sokağa çıkması ile önlendiğini vurgularken, milletin gösterdiği cesaretin demokratik bir direniş hattı oluşturduğunu dile getirdi. FETÖ'nün ilk darbe girişimini 2013 yılında ekonomiye yaptığını anlatan Arslan, GDO'lu ürünlerin ülkeye giriş yaptığı algısını yaratmaya çalıştıklarını belirtti. Bu kapsamda yılların güçlü firmalarını itibarsızlaştırmak için ilgisiz kurumlardan rapor alındığının söyleyen Arslan, "Amacı tamamen halkı yanıltmak olan bu algı çalışmasının gerçek amacını fark ederek net bir duruş sergiledik. Büyük bir komplo yapıldığını ve çeltikte GDO olamayacağını açıkça ifade ettik. Şu an bu organizasyonda yer alanla tutuklu bulunuyor. Bu da bizim haklılığımızı kanıtladı" diye konuştu.

GDO YASASI REVİZE EDİLMELİ

Mahmut Arslan, bu süreçte çıkarılan GDO yasasının da bir an önce revize edilmesi gerektiğine vurgu yaparak, hem Türk ürünlerinde hem de ithal edilen mercimek, pirinç gibi ürünlerde GDO olmamasına rağmen GDO varmış gibi bir algı yaratıldığını söyledi. Kamuoyunda yaratılan bu algı sonrasında bürokrasinin müdahalesiyle ürünlerin GDO testlerine tabi tutulduğunu söyleyen Arslan, bu durumun da maliyetleri arttırarak ticareti olumsuz etkilediğini aktardı. Arslan, "Avrupa standartlarında çıkarılacak bir kararname ile bulaşıklık oranları belirlenerek bu ürünlerde yaşanan sıkıntı aşılabilir" dedi.

DÜNYADA TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİ AZALACAK

Dünyadaki tarım ekonomisi ile ilgili görüş bildiren Mahmut Arslan, FAO tarafından hazırlanan araştırma raporlarına göre, küresel arz ve talebe bağlı olarak önümüzdeki 10 yıl içerisinde dünyadaki tarımsal ürünler ticaretinde geçmiş 10 yıla kıyasla daha az artış beklendiğini söyledi. Arslan, yüksek gelir elastikiyetine sahip gelişmekte olan ülkelerdeki düşük büyüme oranları, en büyük ithalatçı ülke konumunda olan Çin ekonomisinin düşük büyüme oranı, Çin, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerin kendi kendine yetebilmek için uyguladıkları politikalar doğrultusunda ithalatı kısıtlayıcı tarımsal korunma önlemlerinin bu hız kaybına neden olduğunu bildirdi. Arslan, Türkiye'nin tarım sektörü ihracatına ilişkin, 2023 yılında 2 kat artarak 40 milyar dolara ulaşmasını hedefl ediklerini söyledi.