25 yaşından sonra beyninizi değiştirebilir misiniz?

Beyninizin çalışmasını etkileyebilir misiniz? Otuzundan sonra yeni hobiler edinebilir misiniz? Karakterinizde memnun olmadığınız yönleri törpüleyebilir misiniz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

degisim-001.png

Çocukluk ve gençlik dönemi değişimle geçer. Yeni şeyler öğrenmek her gün gerçekleşir. Sürekli farklı alanlarda yeni şeyler dener, sevdiklerinize devam eder, pek hoşunuza gitmeyenleri hızla geride bırakırsınız. Yaşam, çevreniz, beyninizin içi dinamiktir, hep değişir, oysa yetişkin yaşa geldiğinizde -ki çalışmalar bu yaşın beyin gelişimi açısından ortalama 25 olduğunda karar kılmıştır-, bazı şeylerin daha az dinamik, daha az değişken hatta durağan olmaya başladığını görürsünüz. Alışkanlıklarınız, düşünceleriniz, karakteriniz, hobileriniz, dünyaya bakışınız belli bir noktada sabitleşmiştir. Tıpkı beyninizdeki nöronların çizdiği yolların sabitleştiği gibi... 

Fast Company’de Vivian Giang’ın kaleme aldığı yazıya göre, yirmili yaşların ortasından itibaren sinir yollarının sabitleştiğini görürüz. Ancak kendimizi yeni şeyler öğrenmeye odaklayarak ve pes etmeden çalışarak alışkanlıklarımızı kırabilir, eski beyin yollarını değiştirebilir ve yeni sinir yolları oluşturabiliriz. Yaş otuz, beyin sabit... 

30 yaşına geldiğimizde birçoğumuz için, karakterimiz oturmuş olur. Alışkanlıklarımızı değiştirmek, sert yönlerimizi yumuşatmak veya kendimizi çok yumuşak bulduğumuz yönleri sertleştirmek oldukça güç hale gelir. Harvard psikoloğu William James’in 1890’da yayınlanan Psikoloji Prensipleri kitabında yazdığı gibi, ‘Birçoğumuz otuz yaşına geldiğinde karakteri alçı gibidir, bir daha yumuşaması mümkün değildir.’ James kişiliğin belli bir yaştan sonra sabitleştiği fikrini geliştiren ilk psikolog olarak modern psikoloji tarihine geçmiştir. James’in bu hipotezinin üzerine yüzyıldan fazla zaman geçmiştir ve bugünün psikologları çalışmalarında 25 yaşından sonra beynin sabitleşmeye başladığını ancak değişimin bu yaşlardan sonra da mümkün olduğunu göstermektedir. Bu değişim için kilit nokta, sürekli yeni yollar ve bağlantılar yaratmak ve var olan sinirsel yolları kırmak üzerine olmalıdır. 

Daha basit bir dille anlatmak gerekirse, beyin gençken ve henüz tamamıyla gelişimini tamamlamamışken esnek bir yapıya sahiptir, şekillendirmek çok daha kolaydır. İşte tam da bu sebepten Yönetim ve Kurumsal Çalışmalar alanında Massachusetts Institute of Technology (MIT) öğretim görevlisi Deborah Ancona çocukların çok hızlı öğrenebildiklerinin üzerinde durur. 

Çoğu zaman kıvrak zekâlarını anlatmak için sünger gibi beyinleri olduğu, her duyduklarını, gördüklerini hızla içlerine çektiklerini söyleriz. 

Doğar doğmaz oluşturmaya başladığımız sinirsel yollar yıllar içinde yaşımız ilerledikçe sabitleşir, derinleşir ve beynin daha büyük bir kısmına yayılır. Yirmi beş yaşını geçtiğimizde ise, o kadar çok sinirsel yol vardır ki beynimizin içinde, onlardan tamamıyla kurtulmak neredeyse imkânsızdır. 

Beyin kalıtımsal olarak tembeldir 

MIT’de kıdemli okutmanlık yapan Tara Swart, Neuroscience for Leadership (Liderlik için Sinirbilimi) kitabında, beynimizin “kalıtımsal olarak tembel” olduğunu ve her zaman en enerji etkin yolu seçeceğini yazar. Yani, yeni yollar inşa etmektense, beyniniz eskileri kullanmayı tercih edecektir. Bilinçli bir karar almadığınız sürece beyin otomatik olarak her zaman kolayı seçecektir. 

Yeni sinir yolları yaratmak için üstün bir çaba harcamak şarttır. İnsanın kendini rahat hissettiği o korunaklı alandan çıkıp, kendi kendine rahatsız olmayı seçmesi gerekir. Kimi zaman ince bir halatın üzerinde cambazlık yapma hissi verecek, kimi zaman uçurumdan buz gibi sulara atlar gibi içinizi cız ettirecek riskleri göğüslemeniz anlamına gelecektir. Aldığınız riskler, size yeni şeyler öğrenmek, kendinizi geliştirmek ve hayattan zevk almak olarak geri dönecektir. Yetişkinlerin, asla çocuklukları kadar hızlı öğrenemeyeceği veya değişemeyeceği doğru olduğu gibi, çocukluktan gelen düşünce paternlerini halen taşımadıkları da doğrudur. Ancona ve Swart, üst düzey yöneticilerden oluşan bir sınıflarında, öğrencilerine beyinlerini nasıl çevik tutabilecekleri ve nasıl daha iyi birer lider olabilecekleriyle ilgili önerilerde bulunur.

Sinirler arası bağlantı kurmak için etkili yöntemler

►Dikkat odaklamak

Eğer beyninizi çevik tutmak istiyorsanız, beyninizin daha önce sıklıkla çalıştırmadığınız tarafl arını harekete geçirmeniz gerekir. Bu yeni işin veya aktivitenin o kadar zorlayıcı olması gerekir ki, zihinsel ve fiziksel olarak sizi bitkin düşürmelidir. Bu yeni alanda pratik yaptıkça, beyninizi alışık olmadığı bir şekilde çalışmaya zorlarsınız. Yeni nöronlar oluşturmak ve var olan sinir yollarıyla bağlantılar kurmak için bu, tek etkili yöntemdir. Beyinlerini uyarmak ve yeni yetiler kazandırmak isteyenlere Swart’ın önerisi, yeni bir yabancı dil veya müzik aleti çalmayı öğrenmektir. Veya yoğun enerji gerektiren, analiz sonucu karar vermek, karmaşık kavramları ezberlemek, planlamak, strateji geliştirmek ve duyguları kontrol etmek gibi süreçleri devreye koyan zorlayıcı bir aktivite içine girin. 

►Bilinçli tekrar ve pratik

Yeni bir yabancı dil veya müzik aleti öğrenmek için tekrar şarttır. Öğrenmenin özünde tekrar vardır. Pratik yaparak öğrendiğiniz dili kullanır, başka insanlarla iletişim kurar, konuşur, yazar ve çevrenizde olup biteni o dil içinde algılamaya başlarsınız. Aynı şarkıyı müzik aletiyle saatlerce çalarak içselleştirirsiniz. Yeni sinir bağlantıları kurmak oldukça zordur çünkü bu bağlantılar yıllarca yaptığınız işlerin bağlantılarına göre zayıftır. Ancak sıklıkla tekrar ederek bu bağlantıları sağlamlaştırabilir, daha kalıcı hale getirebilirsiniz. Neuroscience dergisinde yazdığı makalede Swart, yapılan aktivitenin karmaşıklığına göre değişkenlikler olmakla beraber, 4.5 ay yani, 144 gün sonunda yeni bir beyin haritası oluşturduklarında, beynin motor korteks bölgesindeki yeni sinir yollarının eski sinir yollarına eşit göründüğü gözlemlenmiştir. Burada kişinin yapması gereken, yüksek motivasyonla azimli çalışarak ve otokontrolü elden bırakmayarak hedefine ulaşmaktır. 

►Doğru ortam

Değişimi mümkün kılan hatta körükleyen bir ortam olmadığında, beynin yeni nöronlar üretmek için gerekenlere odaklanması hiç de kolay olmayacaktır. Üstelik ortam değişime uygun değilse, beyin yeniliklere itiraz edecek, hayatta kalma moduna girerek, risk olarak gördüğü yeni aktivitelere savaş açacaktır. Bu durumda güvenli bulduğu, yıllardır oluşturduğu sinir yollarında gezinmeyi seçecek ve yeni yollar yaratmaktan kaçacaktır. Beynin en önemli görevlerinden biri, dikkatini ve enerjisini tehlikenin geldiği kaynaklara çevirmek ve bir sonraki tehdidin nereden geleceğini hesaplamaktır. Tehlikeden kaçmak veya tehlikeyi bertaraf etmek odağı olacaktır. Yaratıcı bir çözüm üreteceğine, yeniliğe savaş açacak, karşısındaki riskleri ölçmek ve yönetmek yerine, riskleri yok etmeye çalışacaktır. Bir diğer deyişle, beyin şalterlerini yeniliklere kapatacak, var olan sisteminin dışındaki şeyleri potansiyel tehlike olarak algılamaya başlayacaktır. Böyle bir ortam yeni sinir yolları yaratmak için hiç de elverişli değildir. Burada kast ettiğimiz ortam sadece fiziksel çevre olarak düşünülmemelidir. Çevremizdeki insanlar ve onlarla oluşturduğumuz ilişki, ortamın önemli bir bölümünü kapsar. Yeni şeyler öğrenmeyi tetikleyen, insanların birbirini teşvik ettiği bir ortamda siz de yenilikler trendinin içinde olmak ister, ilgi alanlarınızda yeni şeyleri öğrenmeye yönelirsiniz. Beyninizi esnek ve şekil verilebilir bir yapıda tutmak için, kendi fiziksel sağlığınıza da özen göstermeniz gerekecektir. Spor yapmalı, sağlığınıza dikkat etmeli, iyi beslenmeli, su içmeli ve yeteri kadar dinlenmeye zaman ayırmalısınız. Öğrenmek için beyniniz, büyük enerji harcayacaktır ve tüm kaynaklarını, bu dikkat ve odaklanmayı gerektiren alanlara gönderecek ve alışık olduğunuzun üzerinde bir performans göstermenize olanak sağlayacaktır. Hem zihnen hem de fiziksel olarak çok yorulacak ve bu enerjiyi tedarik edebilmek için ölçülü, düzenli ve bilinçli bir yaşam sürdürmeye ihtiyacınız olacaktır.

datasist-001.png

www.datassist.com.tr