TEDx’in yayılmaya değer fikirlerine 1 milyar izlenme
Fikirlerin dünyayı değiştirebileceğine inanıyor musunuz? Peki ya, ilham veren konuşmaların gücüne?
2009 yılında TEDx'in kuruluşundan beri, dünya genelinde 15 bin etkinlik gerçekleştirilmiş ve bugün bir yeni bir dönüm noktasına erişmiş durumda: TEDx konuşmaları 1 milyar kez izlenmiş.
TEDx, TED’in yayılmaya değer fikirleri sloganına paralel olarak bağımsız organizatörler tarafından dünyanın dört bir yanında düzenlenen TED formatında konuşma etkinlikleri. TED konuşmaları gibi, izleyicileri tarafından yayılmaya değer bulunmuş, fikirler paylaşılmış, dünyanın bir yanından 8.000 km ötesinde bir diğer yanına internet hızında erişmiş, bir fikri, düşünceyi, yaklaşımı tüm fiziksel, sosyal, ekonomik veya siyasal kısıtlamaları aşarak 10 milyonlarca insana ulaşmış konuşmalar TEDx konuşmaları.
Asya’dan Afrika’ya Amerika’dan Avrupa’ya kendi alanlarının uzmanları TEDx konuşmalarıyla milyonlarca kişinin oturma odasına, bilgisayarına, akıllı telefonuna misafir olmuş, yeni fikirler için ortam hazırlamış, ders vermiş, ilham vermiş, hiç tanımadığı kişileri harekete geçirme imkanına ve tabii gücüne sahip olmuş. Dünya biraz daha bilgili, biraz daha ilgili, küçük çevresinin ve mesleğinin dışında konulara merak duyan kitlelere kavuşmuş. Bilgi verilmiş, yol gösterilmiş, merak, ilgi, farkındalık, sorumluluk ve saygı aşılanmış. Konuşmalar işe yaramış, yarar sağlanmış.
Nasıl doğmuş yayılmaya değer fikirleri yayan TED'in başarı hikayesi?
TED Konuşmaları kitabında TED’in inovatif beyni Chris Anderson bizleri 2002 yılına götürür. TED’in öleceği veya kabuk değiştirerek yeniden doğacağı yıldır 2002. Anderson 15 yıldır kurulmasında emeği geçen bu prestijli kurumun ayakta kalıp kalmayacağını kendi ikna gücünün belirlediğini yazar kitabında. O zamanlar TED karizmatik mimar kurucusu Richard Saul Wurman’ın yönettiği ve ev sahipliği yaptığı Kaliforniya’da yılda bir kez düzenlenen yaklaşık 800 kişinin katıldığı bir konferanstır. TED’i Wurman’in karizmasının taşıdığı düşünüldüğü gibi, o gidince konferansın da hayatta kalamayacağına inananlar çoğunluktadır. 2002’nin Şubat ayındaki konferansı Wurman’ın liderliğinde düzenlenen son konferanstır ve liderliği üstlenecek Anderson’in TED cemiyetini etkilemek ve konferansa katılmaya devam etmelerini sağlamak için konuşma oturumları başlamadan önce sadece 15 dakikası vardır.
Kendisini hiç de etkileyici bir konuşmacı olarak görmeyen Anderson sahneye çıkar, kendini daha rahat hissetme arayışında sahne arkasından çektiği bir sandalyeyi çeker, oturur ve konuşmaya başlar.
Geriye dönüp baktığında yapmasaydım iyi olurdu, olamaz onu da mı yaptım dediği birçok şeyin arasında, TED’in devam etmesi için karşısındakilere heyecan verecek bir konuşma yapmayı başarır. Kalpten konuşur, samimidir, açıktır. Dot.com krizinden zarar görmüş, iflaslar yaşamış topluluğa kendi kayıplarından ve bu kayıpların üstesinden gelmede TED’in yarattığı fikirler dünyasının nasıl yardımcı olduğunu paylaşır.
TED’in kendisine olduğu gibi, katılımcıların her birine ne kadar büyük ilham kaynağı olduğunu hatırlatır. Küçük bir anekdotla mutluluk konseptini işlerken herkesin üzerindeki gerginliği atmayı hedefler: Fransa’nın Madame de Gaulle’unun diplomatik bir yemekte İngilizce konuşurken, emekliliğinizden beklentiniz nedir sorusuna “happiness” cevabını vermesi ancak Fransız aksanıyla bu ingilizce kelimenin “a penis” olarak algılanması… Anderson bana mutluğu getiren TED olmuştur deyip sözünü bitirir.
Birkaç saniye sonra, salondaki dinleyicilerin ortasında oturan Amazon’un kurucusu Jeff Bezos ayağa kalkar ve alkışlamaya başlar. Tüm dinleyiciler Bezos’u takip ederler. Ve birkaç dakika içinde TED’in kaderi değişir. 1 saat içinde bir sene sonrasının konferansına 200’ün üzerinde kayıt yapılmıştır bile, amaç Anderson’un paylaştığı mutluluk idealini ayakta tutmaktır.
TED’in kendini dönüştürmesi ve bugünün etkileyici platformuna evrimleşmesi yeni lideri Anderson’ın 15 dakikalık konuşmasının doğrudan sonucudur. İlginç bir şekilde, TED kendi yarasına kendi merhem olmuş, dünyanın en prestijli konuşma toplantısı bir konuşmayla uçurumun eşiğinden dönmüştür .
Bu konuşmaların ortak yönü nedir?
Bu konuşmacıları TED konuşmalarını dinlemeden tanıyor muydunuz? Hayır. Birçoğu alanlarında isimleri duyulmuş profesyoneller ancak herkesin tanıdığı ünlü insanlar değiller. Konuşmalarındaki başarı geliştirdikleri fikirde ve bu fikri uygulayarak hayatlarını değiştirmelerinde gizli. Kendi hayatlarını değiştirdikleri gibi sunumlarıyla başka insanların da hayatına dokunuyorlar. Örneğin, Anderson kitabında Amy Cuddy’nin beden dilini düzeltmesinin kendine güvenine olan etkisini paylaştığı konuşması çok popüler olmuş. Cuddy konuşması sonrasında 15 binin üzerinde dinleyicisinden paylaştığı bilgilerin kendilerine nasıl yardımcı olduğu konusunda mesajlar almış.
Mart 2015’te TED sahnesinde konuşmasına başladıktan 2 dakika sonra herkesi kahkahalara boğan Sophie Scott gülmek üzerine dünyaca tanınan çalışmaları olan bilim insanıdır. Yani, gülmenin mutfağından gelir. Konuşmasında gülmenin kendisi için tartışmasız ana fikrini, gülmenin evrimleşmiş amacının sosyal stresi keyfe dönüştürmek olduğunu dinleyicilerin kafasına itina ile işler. Konuşmayı dinleyenler artık gülmeyi daha farklı algılar, gülen bir grup insan gördüğünde gülmenin mekanizmasını düşünür, sosyal bir bağ kurmanın ve biyolojik bir olayın nasıl bir arada var olduğunu düşünürsünüz. Anderson keyifle dinlediği ve gülme konusunda aydınlandığı bu konuşmadan, çok daha büyük bir ders çıkarır: bir konuşmacının amacı kendisi için büyük öneme sahip olan bir konuyu alıp dinleyicilerin aklında yeniden inşa etmek. Bir diğer deyişle, kafalarına yeni bir fikrin tohumlarını ekmek hatta bir adım daha ileri giderek o fikri yeşertmek.
Fikirlerin sahnesi
TED’in kaderini değiştiren konuşmasında Anderson da bunu yapmıştır: Seslendiği TED katılımcılarının beynine bir fikir yerleştirmiştir. Bu fikir de şudur: TED’in tek özelliği kurucusu değildir, özel olmasının sebebi farklı disiplinlerden bir araya gelip birbirlerini anlama çabalarıdır. Bu farklı branşların birbirlerini beslemesi sonucunda yeni fikirlerin doğması kâr amacı olmayan bir yapının ürünü olmalıdır, kamunun yararına bir kurum olduğu unutulmamalıdır. Bu bakış açısı sayesinde TED katılımcıları, konuşmacıları ve tüm dünyaya yayılacak etkisiyle daha geniş kitleler tarafından sahiplenilmiş, yeni bir organizasyona dönüşmüştür. Söylemeye ve duyulmaya değer fikirleri olan herkesin sahnesi haline gelmiştir.
Bu yaygınlaşmada TEDx organizasyonlarının büyük etkisi vardır. TED stili konuşmaların etkinliği kanıtlanmış, Kalifornia egemen bir platformdan çıkıp, sadece sanal değil, fiziksel olarak da dünyanın her bir köşesindeki konuşmacıların dinleyicilerine kavuşmasını sağlamıştır. Yayılmaya değer fikirler TED ve TEDx ile hızla yayılmaya devam edecektir...