Edebiyat Müze Kütüphaneleri

Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Onur Bilge Kula

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bu hafta, ülkemizde kültür alanında gerçekleştirilen bir ilk'i konuşacağız. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü'nün bir çalışması bu... Kütüphaneler aracılığıyla bilgi toplumuna ulaşma yolunda bilgiyi, kültürü ve sanatı hayatın merkezine taşımayı; çağdaş yayıncılık ilkeleri doğrultusunda üretilen fikir ve sanat eserleri ile ulusal-evrensel kültüre katkıda bulunmayı amaçlayan Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü'nün kuruluş tarihi 1926'ya kadar gidiyor... Neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt. Kurum, kültür mirasımızın gelecek nesillere aktarılması, benimsetilmesi ve bilgiye ulaşımın yaygınlaştırılması doğrultusunda kültür ve fikir ürünlerini derlemek, koruma altına almak ve toplumun hizmetine sunmak; milli kültürümüzün gelişmesi ve uluslararası alanda tanınmasını sağlamak amacıyla edebiyat, fikir ve sanat eserlerini kamu yararı gözeterek yayımlamayı veya yayımlatmayı da hedefliyor.

Geçtiğimiz hafta içinde Kitap Fuarı nedeniyle bulunduğum Diyarbakır'da müdürlüğün çok önemli çalışmasını yerinde inceledik. Türkiye'de ilk defa geçtiğimiz aylarda hayata geçirilen edebiyat müze kütüphanelerinden birinin "gayriresmi" açılışını yaptık... Kentin yetiştirdiği en önemli edebiyatçılardan biri olan şair Ahmet Arif'in adını taşıyan müze kütüphane, gerek seçilen mekân, gerek hazırlanışı ile gerçekten etkileyiciydi...

Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi'ni, Cuma günkü Odak yazımda anlattığım gibi Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula, yardımcıları Ümit Yaşar Gözüm ve Semra Atınç, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl, yazar Mıgırdıç Margosyan ile Şeyhmus Dikenci, Kültür ve Turizm Bakanlığı çalışanları ve gazeteci Turhan Günay'ın da aralarında bulunduğu küçük bir grupla ziyaret ettik…

Her ilde "İl Halk Kütüphanelerine'' bağlı olarak çalışacak bu müze kütüphanelerde yazarlar ve şairler okurlarıyla buluşup kitap imzalatabilecek, meslektaşlarıyla daha önce yazdıkları veya üzerinde çalıştıkları kitaplar hakkında görüş alışverişinde bulunabilecekler. Ayrıca üniversite öğretim üyeleri istedikleri takdirde buralarda ders verme şansına da sahip olacaklar.

Binanın serin avlusunda, ağaçların gölgesinde çaylarımızı içip ev yapımı böreklerimizi yerken Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula ile toplumla edebiyatı ve edebiyatçıları bir araya getirmek amacıyla başlanan 'Edebiyat Müze Kütüphaneleri Konsepti'ni konuştuk.

Onur Bey, ilk ve orta öğrenimini Kayseri'de tamamlamış. 1971 yılında öğrenim amacıyla Almanya'ya gitmiş. Berlin Teknik Üniversitesi'nde maden mühendisliği öğrenimini 4 yarı yıl sürdürmüş. 1974'de Türkiye'ye dönerek Ankara Üniversitesi DTCF Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1978'de bitirmiş. Aynı yıl içerisinde Almanya (DAAD)'nın doktora bursunu kazanarak yine bu ülkeye gitmiş. Berlin Özgür Üniversitesi'nde ikinci bir yüksek öğrenim olarak Kültürler Arası Eğitim Bölümü'nü bitirmiş (1983). Aynı üniversitede Çok kültürlülük ve kültürler arası etkileşim bağlamında, Almanya'da Türk göçmen işçi kültürü üzerine doktora yapmış. 1986 yılında Türkiye'ye Çukurova Üniversitesi'ne dönmüş... 1988'de doçent, 1993'de Mersin Üniversitesi'nde profesör olmuş. Yaklaşık yedi yıl Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi kurucu dekanlığı görevini yürütmüş. Halen Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü...

Kültür turizmine katkıda bulunmak, kültürün yerel bağlarını güçlendirmek, yazarlarımızın ulusal-uluslararası alanda daha iyi temsil edilmesi ve tanıtılması amacıyla açılan bu müze kütüphanelerin konseptini anlatmasını istedim öncelikle Onur Bey'den...

"Türkiye'nin 7 bölgesinde edebiyat müze kütüphanelerini yapmaya çalışıyoruz. Böylece dünyada örneği olmayan bir şeyi de gerçekleştirmiş oluyoruz. Dünyada edebiyat evleri var, edebiyat müzeleri var, ama müze kütüphaneler, yani şehirlerin yetiştirdiği sanatçıların ve eserlerinin yer aldığı bu konsept bir ilk.

Edebiyat müze kütüphaneleri iki bölümden oluşuyor... Birincisi arşivlerimizdeki elyazmalarının tıpkı basımları burada açıklamaları ile sergileniyor. Diğer taraftan bu merkezler - diyelim ki bugün avlusunda bulunduğumuz Diyarbakır'daki - bu kentte yoğunlaşmak koşuluyla tüm bu bölgenin edebiyat ürünlerini kapsıyor... Öte yandan sadece edebiyat eserleri değil, edebiyat üzerine yazılmış, zaman zaman yazarlarımızın da yararlanabileceği yapıtlar da yer alıyor. Bunlar arasında edebiyat, sanat, felsefe üzerine süreli yayınlar da bulunuyor.

Burada konsept asıl olarak edebiyatın konuşulduğu, tartışıldığı, söyleşildiği mekânlar olmaları. Dolayısıyla da müze kütüphanelerin bulunduğu illerdeki edebiyatseverlerin buraları sahiplenmesi, benimsemesi, kullanması gerekiyor. Kullanılmadığı sürece de bunların hiçbir anlam kazanmayacağını şimdiden söylemek isterim."

Çok önemli bir noktayı vurguluyor Onur Bilge Kula... Yalnızca devletin yapması yeterli değil, halkın da yapılanlara sahip çıkması gerekiyor... Onları yaşatması... Ancak böyle özgürleşebilir sanatlar, edebiyat...

"Edebiyat sanattır. Sanat da özgürlükle olur. Dolayısıyla burada, Ahmet Arif Müze Kütüphanesi'nde özgürlük ortamını, sanatsal özgür yaratım için zorunlu ön koşul olan özgürlük iradesini, ortamını kısıtlayacak en küçük bir uygulama olmayacak. Buna çok özen gösteriyoruz hep."

Yani, devletin görevi gerekli altyapıyı oluşturmak, bundan sonrası ise toplumun ona sahip çıkması... Devlet, daha sonra karışmamalı...

"Evet, bizim açımızdan, resmi olarak yapılması gerekenler yapıldıktan sonra buranın günlük işleyişi ve günlük yaşamdaki biçimlenişine bizim hiç karışmamamız gerekiyor. Bizim karışmamamız için de asıl karışması gereken yöre insanının karışması gerekiyor. Onlar uzak durduğu zaman resmi karışmaya, müdahaleye hep ortam doğuyor. Bunun olmaması gerekiyor."

Müze kütüphanelerin ilki Ankara'da açılmıştı geçtiğimiz aylarda. Kaç müze kütüphanemiz oldu?

"İkisi açıldı. Üç, dört, beş yolda…"

Kısaca bunlardan da söz etsek...

"Ankara'daki Mehmet Akif adına, Hamamönü'nde açıldı. Mehmet Akif Ersoy Müze Kütüphanesi… Adana'daki ise Seyhan'da Dişçi Ethem Konağı olarak bilinen binada Karacaoğlan adına. Aslında biz Adana'yı Yaşar Kemal adına açmak istiyorduk, ama Yaşar Kemal'in kendi isteği ve önerisiyle Karacaoğlan adı verildi oraya.

Onun gerekçesini biliyorsunuzdur belki: 'Beni Yaşar Kemal yapan Karacaoğlan ve o birikimdir. Dolayısıyla Karacaoğlan dururken benim adımın verilmesini asla içime sindiremem' demişti Yaşar Kemal. Gerekçesi buydu. O nedenle de Adana'dakine de Karacaoğlan adını verdik.

Şimdi üçüncü sırada, içinde bulunduğumuz Diyarbakır'daki Ahmet Arif Müze Kütüphanesi var… Benim aklıma gelen iki isim vardı Diyarbakır için: Mehmet Uzun ve Ahmet Arif. Mehmet Uzun adına yerel yönetimce bir kütüphane kurulduğu için Ahmet Arif adını verdik. Ve de açıkcası Türkiye düzeyinde de çok kabul gördü, benimsendi, Ahmet Arif adına burayı açacağız önümüzdeki günlerde."

İstanbul'da olmayacak mı?

"İstanbul'da Ahmet Hamdi Tanpınar adına açıyoruz."

Nerede?

"Alay Köşkü'nde, Gülhane Parkı içerisinde... Son derece de uygun; çünkü Alay Köşkü'nde 1930'lu yılların ikinci yarısında edebiyat söyleşilerinin, edebiyat etkinliklerinin de yapıldığı biliniyor."

Bu arada sohbetimizi dinleyen Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl, Alay Köşkü ile ilgili bir kitaptan söz ediyor:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çok güzel bir kitabı var o konuda, orada çekilmiş fotoğraflar yer alıyor."

Kimin?

"Beşir Ayvazoğlu hazırladı, Kültür A. Ş. yayınladı."

Beşir Ayvazoğlu, Cem Yavuz, Emin Nedret İşli, Resul Halil Bingöl, Selahattin Özpalabıyıklar ve Yusuf Çağlar'ın makalelerinden oluşan bu kitabı, İstanbul'a döner dönmez buluyor, alıyorum… 18 Temmuz 1928'de Alay Köşkü önünde çekilen ve İstanbul'un meşhur edebiyatçılarını bir araya getiren hâtıra-i cemiyet fotoğrafından yola çıkarak oluşturulmuş "Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul'un Meşhur Edebiyatçıları", kitapseverlerin raflarında mutlaka bulunması gereken bir çalışma... Onur Bey, devam ediyor…

"Çok güzel… O fotoğrafları bir biçimde belki biz de mekânlarda kullanabiliriz."

İstanbul'dan sonra neresi geliyor?

"Ondan sonra, İstanbul'u açtıktan sonra tabii Erzurum… Erzurum'da Emrah, Erzurumlu Emrah adına açıyoruz. Kent merkezindeki Yoncalık semtinde bulunan (eski askeri hamam) olarak adlandırılan, sonradan Güzel Sanat Galerisi olarak kullanılan çok güzel bahçesi olan bir mekânda. Erzurum'un 800-900 yıllık geçmişinde üretilen her türlü edebi eseri burada tıpkı basımları ile sergileyeceğiz. Ayrıca güncel edebiyatta Erzurum'un yetiştirdiği yazarların, şairlerin bütün eserlerini burada sergileyeceğiz. Orayı eğer formaliteler olmasaydı şimdiye kadar çoktan hazır edecektik. Biz, kendi açımızdan yapılması gerekenleri yaptık."

Sıradaki diğer kentler?

"Trabzon'da Bedri Rahmi Eyüboğlu adına yapıyoruz. Trabzon'da uzun süre bir mekân bulunmadı, ama yakınlarda yerel yönetim bize böyle bir mekânın olabileceği konusunda başvuruda bulundu.

İzmir'de ise Atillâ İlhan adına açacaktık, ama mekân sorunundan dolayı gerçekleştiremedik… Eğer İzmir'de yapsaydık Atillâ İlhan adına, çok çok güzel olacaktı."

Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi, 120 yıllık konakta

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde daha önce Kültür ve Sanat Vakfı'nın kullandığı 6 odalı, avlulu, kentin en güzel sivil mimari örneklerinden biri olan yaklaşık 120 yıllık konaktayız... Daha önce Diyarbakırlı bir kebapçıya ailesinden kalan Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılmasının ardından kısa sürede restore edilerek, Ahmet Arif'in adına tahsis edilen konak, kentin diğer ünlü şairi Cahit Sıtkı Tarancı'nın eviyle yanyana...

Müze kütüphanenin kapısının açıldığı geniş avluda Ahmet Arif'in büyük portresinin yanındaki panoda ''Beşikler Vermişim Nuh'a salıncaklar, hamaklar, Havva anan dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben'' dizeleri yer alıyor. Avlunun duvarlarında Arif'in diğer dizelerinden örnekler sergilenmiş... Eyvan olarak adlandırılan bölümün duvarlarını ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden yetişmiş edebiyatçıların fotoğrafları süslüyor.

Müzenin bir diğer odasında şairin gözlüğü, daktilosu ve elyazısı şiir müsveddeleri gibi kişisel eşyaları yer alıyor.

Müzede bulunan okuma odasında edebiyat alanında araştırma yapmak isteyenler, kitaplardan yararlanabiliyor. Girişte, 2 bin 236 kitabı kapsayan bir kütüphane bulunuyor. Kütüphanedeki kitaplar arasında özellikle Diyarbakırlı yazarların ve çevredeki 11 ilin yetiştirdiği edebiyatçıların eserleri bulunuyor. Ayrıca Diyarbakırlı ilgili kitaplar da kütüphanenin demirbaşına eklenmiş.

Kente gelen edebiyatçıların bir araya gelebileceği söyleşi odası, okuyucuların dijital ortamda kentle, kentin yetiştirdiği edebiyatçılarla, şairlerle ilgili bilgi ve belgelere rahatlıkla ulaşabilecekleri dijital bölüm de müzenin diğer odalarına paylaştırılmış.

Biri de Ahmet Hamdi Tanpınar için

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca yurt genelinde başlatılan 'Edebiyat Müzeleri' projesi kapsamında, Topkapı Sarayı surlarına inşa edilen tarihi Alay Köşkü binası, Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi ve Kütüphanesi olarak yeniden düzenleniyor.

2007'de restore edilerek İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün kullanımına verilen iki katlı binanın üst katı kütüphane ve müze olarak hizmet verirken, giriş kat ise edebiyatçılar kahvesi olacak. Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın adının verileceği müzede, Tanpınar'ın kişisel eşya ve eserlerinin yer aldığı bir köşe de yapılacak. Önümüzdeki günlerde açılacak olan müze kütüphanede Türk edebiyatının kaynak eserleriyle önde gelen edebiyatçıların yapıtları da yer alacak.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın adını taşıyacak olan Edebiyat Müzesi'ne ev sahipliği yapacak olan Alay Köşkü, 1460'ta ahşap olarak yaptırılmış. Köşk yangında harap olunca Sultan II. Mahmut döneminde bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiş. Cumhuriyet döneminde telgrafhane olarak kullanılan Köşk, 2007'de restore edilerek İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün kullanımına verilmiş.