Ömrü kitaplarla geçiyor

Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Erol Üyepazarcı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

          

Bu haftaki konuğumun kitaplarını biliyordum, ama kendisiyle hiç tanışmamıştım. DÜNYA Kitap Altın Sayfa Ödülü için "Son Üç Yılın En İyi Polisiye Kitabı"nı seçtiğimiz jüriye davet ettiğimde tanıştık. İTÜ Makina Mühendisliği Bölümü'nü bitiren, otuz yıla yakın bir süre Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nda üst düzey yöneticilik yapan Erol Üyepazarcı, kendi deyimiyle tam bir "kitap manyağı"ydı ve polisiye edebiyat alanında yayınladığı "Korkmayınız Mr. Sherlock Holmes" adlı incelemesiyle birlikte telif ve çeviri olarak 10'un üzerinde kitabı bulunuyordu. Sohbetimize, Ahmet Ümit'in "İstanbul Hatırası" adlı kitabıyla kazandığı ödülle başladık ve kitapların engin dünyasına dalıp gittik…

"DÜNYA Kitap Altın Sayfa Ödülü'nü bu kez son üç yılın polisiye kitabına vereceğinizi söylediğiniz zaman çok mutlu oldum. Türkiye'de polisiye edebiyat uzun süre popüler edebiyatın bir cüz'ü olarak kabul edilmiş, edebi değeri olmadığı düşünülmüştü. Bunun sonucunda da polisiye yazanlar, isimlerini gizlemek zorunluluğu hissetmişlerdi. Örneğin Peyami Safa; Server Bedii, Kemal Tahir; F. M. Ekinci adları altında yazmışlardı. Yani polisiye roman küçümsenmişti. Oysa polisiye roman, edebiyatın en önemli alt dallarından birisiydi..."

Ve bu savınızı ülkemiz okuruna da kanıtlamak için, iki ciltlik bir inceleme kitabı yayınlandınız…

"Evet, bu nedenle de -sahafların tabiriyle tuğla gibi - iki cilt kitap yazdım 'Korkmayınız Mister Sherlock Holmes' isminde. Onun birinci cildinin büyük bir bölümü, polisiye romanın önemini, ne olduğunu anlatır ve iddialı savlar öne sürer…"

Yeniden teşekkür ederiz, ki ödül jürimizde bulunmayı kabul ettiniz…

"Benim jüri üyesi olup olmamam hiç önemli değil. Sizin teklifinizi alınca çok heyecanlandım açıkcası. Çünkü, Türkiye'de de bir polisiye roman ödülü hayal ediyordum ben. Ve siz, bu ilki gerçekleştirdiniz."

Polisiye merakı...

Dünyanın birçok ülkesinde böyle ödüller var değil mi?

"Meselâ Amerika'da Edgar Allan Poe adına bir ödül var, 1950'den beri dağıtılıyor. Oradaki polisiye edebiyatın derinliği nedeniyle birçok branşta, örneğin ilk kitap, usta yazar, öykü, roman dallarında veriliyor ve en az Pulitzer kadar yankı uyandırıyor. Ödülü veren de 3 bine yakın üyesi olan Polisiye Yazarları Derneği…

İngiltere'de altın, platin, gümüş hançer ödülleri var… Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç'te yani dünyanın pek çok ülkesinde polisiye kitap yazarlarını teşvik etmek ve tanıtmak için böyle ödüller veriliyor."

Mesleğinizle hiç ilgisi olmamasına rağmen polisiye kitap merakınız nasıl başladı?

"Ben, Teknik Üniversiteyi bitirdim ve önümüzdeki sene, 50. mezuniyet yılımızı kutlayacağız. Profesyonel çalışma hayatımda ise 10 sene mühendislik yaptıktan sonra, bankacı oldum… Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'na teknik eleman olarak girdim, genel müdür muavinliğine kadar yükseldim, yani mühendislik yapmadım, o da talihin bir cilvesi…

Ben bibliomani ile bibliophilea arasındaki ince yolda yürüyen bir adamım. Bir kitap manyağıyım açıkcası."

Estağfurullah demiyorum!

"Demeyin, demenizi de istemiyorum zaten, ben memnunum hayatımdan…

Çocukluğumda babamdan geçen – o da çok okuyan bir adamdı – bir alışkanlık okumak. Ağır bir trafik kazası geçirmiştim, bir yıl kadar evde kalmak zorundaydım, o zamanı değerlendireyim diye, 12 yaşındaydım, bana Osmanlıca'yı öğretti babam…"

İlk okuduğunuz polisiye romanı hatırlıyor musunuz?

"1953'ün sonlarında Çağlayan Yayınevi vardı. Refik Erduran, Ertem Eğilmez ve Haldun Sel'in kurdukları, parlak kâğıttan kapaklı kitapları olan, onları gazete bayilerinde 1 liraya korkunç satan bir yayınevi… Arkadaşlar dediler ki 'Kanun Benim' diye bir kitap çıkmış Mike Hammer'in, ilginç.' Ama aslında kapağa vurulmuştuk biz. Orada Mike Hammer koltuğa oturmuştu elinde tabanca vardı, karşısında bir kadın soyunuyordu. Sururi diye Hürriyet'in karikatüristi bir ressam vardı, o çizmişti. İlk okuduğum polisiye roman odur…"

Kemal Tahir de Mike Hammer...

Sonra, Kemal Tahir de Mike Hammer'ler yazmaya başladı…

"Evet, sayıları 300-400'e ulaştı… Bunlar, benim arşivimde mevcut, 200'den fazlası da sahte Mike Hammer."

Sonra, kimlerle tanıştınız?

"Daha sonra Agatha Christie'lere falan geçtim… İngilizce, Fransızca polisiye romanlar bulmaya başladım… Fransızların 'le roman noir'ını keşfettim, onlar ilginç gelmeye başladı."

Georges Simenon'lar?!

"Georges Simenon benim kanaatimce 20. yüzyılın en büyük polisiye yazarlarından biridir… Okuduğum bunlar ve benzeri kitaplarla polisiye roman keyfi de uyanmaya başladı. Bu arada polisiye romanlarla ilgili inceleme kitapları da araştırdım, ama dilimizde Ernest Mandel'in 'Hoş Cinayet'i dışında pek bir kitap çıkmadığını gördüm. Bunun üzerine yurtdışından epeyce kitap buldum, okudum."

Uzun yıllar süren araştırma

Ve polisiye kitaplar alanındaki bu büyük boşluğu doldurmaya karar verdiniz…

"1990'dan, Türkiye'de polisiye romanın ivme kazanmasını gördükten sonra böyle bir eser yazmayı düşündüm. 'Türk Romanında Beyoğlu' diye bir kitap vardı, ama polisiye roman hakkında bir inceleme yoktu… Emekli olmuştum, keyif alacağım bir çalışma olacaktı.

Osmanlı zamanında basılmış polisiye kitaplardan başlamak lâzımdı. Delice bir karar verdim kendi kendime: Seyfi Özege diye bir zat vardır, onun hazırladığı 'Arap harfleriyle Basılmış Türkçe Kitaplar' diye 30 küsur bin küsur kitabı kapsayan 5 ciltlik bir bibliyografya basılmıştır. Onu taradım ve içindeki polisiye kitapları çıkardım… Meselâ Necip Fazıl'ın polisiye romanı olduğunu gördüm orada…

Sonra sıra, bunların bulunmasına geldi. Sahaf ahbaplarım vardır, onlara haber verdim, bir bölümünü o yolla daha kolay elde ettim. Ama örneğin ilk Arsen Lüpen öyküleri Selanik'te basılmıştı Türkçe olarak, Asır Gazetesi'nde 1908'te tefrika edilmişti. Onların peşine düştüm, ancak uzun uğraşlardan sonra bulabildim…

Neredeyse 8-10 sene tuttu bu kitapları bulup okumam…"

Tarihi 1881'e uzanıyor

Tüm kitapları bulabildiniz mi?

"Aşağı yukarı… Örneğin II. Meşrutiyet'ten sonra çok hızlı polisiye roman yayını olmuş, 200 tane Nat Pinkerton çevrilmiş. Bunun 130'unu bulmuşum, kalan 70'ini de bulamadıysam, artık ne yapabilirim!"

Yani Türkiye'de ciddi bir polisiye roman yayını var…

"Türkiye'de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan çoktur. Polisiye roman yoktur, polisiye roman yazılmamıştır gibi pek çok şeyler söylenir, bunların da yanlış olduğu bu çalışmalarım sırasında çıktı."

Sizin de kitabınıza başlangıç tarihi olarak aldığınız ilk çeviri, ilk telif kitaplar hangileri?

"Osmanlı'da ilk polisiye roman 1881'de çevrilmiş Penson du Terrail'ın 'Paris Faciaları' adlı eseri; ilk telif kitabı ise Ahmet Mithat Efendi, 'Esrâr-ı Cinâyât' ismiyle 1884'te yazmış…"

2006'ya kadar geliyor

Kitabınız kaç yılına kadar geliyor?

"2006'ya kadar… Türkiye'de basılmış polisiye bütün telif ve çeviri kitapları göz önüne alma iddiasında olan iki ciltlik bir çalışma…"

Bu kitapların çoğu arşivinizde… Kütüphanenizde toplam kaç kitap var?

"Hâlen 30 bin 212 kitabım var…"

Dev kütüphane...

Kaç yılda oluştu bu kütüphane?

"1950'li yılların ikinci yarısında Varlık Yayınları ile kitap biriktirmeye başladım… Sonra, Maarif Klasikleri'ni keşfettim…"

Bunca senedir kitaplarla haşır neşirsiniz, onca inceleme, çeviri kitabınız var, hiç bir polisiye roman yazmayı düşünmediniz mi? Bu kadar hâkimken şeytan dürtmedi mi?

"Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın tarihini yazdım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 'II. Mahmud'un İstanbul'u' diye bir kitap hazırladım, Osman Hamdi Bey'in ‚1873 Yılında Türkiye'de Halk Giysileri Elbise-i Osmaniyye' kitabını çevirdim, onun için bir sözlük çalışması da yaptım. Cahit Kayra ile birlikte 'Mekânlar ve Zamanlar - Kandilli, Vaniköy, Çengelköy' çalışmam var, Abdülhamid'in Son Günleri'nde İstanbul' diye bir çevirim bulunuyor… Entelektüel bir çaba olarak bunlarla uğraştım…

Ama polisiye roman yazmak, benden biraz geçti gibi. İçimde uktedir, dediğiniz gibi, güzel de yazabilirim, diye düşünüyorum. Çünkü, birçok püf noktasını öğrendim."

İyi polisiyenin ölçütü...

Okuduğunuz kitaplarda katili kaçıncı sayfada bulabiliyorsunuz… İyi bir polisiye romanın ölçülerinden birisi de bu olmalı herhalde…

"Çok son sayfalarda bulduklarıma, aferin iyi kurgusu var, diyorum."

Var mı kafanızda bir konu?

"19. yüzyılda Anadolu'da bir şeriat mahkemesi kadısını anlatan bir model vardı kafamda…"

Eeee?

"Bir sürü merakım var, belli kitapları okumak istiyorum ve yepyeni bir işe soyundum, yapabilecek miyim, ömrüm yetecek mi bilmiyorum…"

Yeni bir araştırma?

"Evet, Türkiye'de popüler romanın tarihini aynı polisiye romanınki gibi inceleyecek bir kitap yazmak istiyorum. Bugün hiç tanınmayan, ama zamanında çok satmış, geniş hayran kitleleri yaratmış yazarlar, kitaplar var popüler roman tarihinde. Meselâ Vecihi diye bir yazar var, kitapları o zamanlar 8-10 baskı yapmış. Şimdiki gibi de 500- bin basılmıyorlar. Düşünün, o zamanlar Osmanlı'da okuma yazmanın erkeklerde yüzde 10, kadınlarda yüzde 1 olduğu dönemde müthiş tirajlara ulaşıyor. Çok acıklı melodramlar kitapları, ama edebiyat tarihinde kesinlikle bahsedilmiyor."

Yoğun bir çaba...

Çok zor bir çalışma olacak…

"Popüler roman, dönemsel özellikler taşıyor. Meselâ 30'lu yıllardan Gazi'nin büyük etkisi görülüyor. Bakıyorsunuz 'Sümer Kızı' diye roman yazılmış yahut da Osmanlı kötüleniyor. Sonra hamasi, tarihi romanlar gelmiş… 40'lar, 50'lerde hava değişiyor. Popüler romanları takip ettiğiniz zaman, onların yayınladığı dönemlerde toplumun kıymet hükümlerini de anlamış oluyorsunuz. Kadına bakışından, dine bakışına sosyolojik veriler buluyorsunuz…

Ciddi bir çalışma yapmak isterseniz meselâ Server Bedii hakkında çok yorucu oluyor… O kadar uğraştırdı ki beni… Milli Kütüphane'ye giriyor, Server Bedii'nin çıkmış bütün kitaplarının isimlerini alıyor, sonra sahaflara söyleyip oradan topluyorum… Ama yalnız onlar değil ki, gazetede tefrika edilmiş olanlar var, kitap haline gelmemiş bunlar… O gazeteleri buluyorsunuz… O da yetmiyor, adam dergilere de tefrikalar vermiş.

Ama ben de Peyami Safa'nın Server Bedii takma adıyla yazdığı her şeyi bulmak istiyorum, Cingöz Recaileri polisiye kitabım için bulmuşum, ama diğerlerini araştırmak, bulmak büyük zamanımı alıyor. Bulmayı kafaya takınca da epey zorlanıyorsunuz, Google'a girip bulunmuyor bunlar… İskender Fahrettin Sertelli diye birisi var, 30'ların en tutulan tefrika yazarı… Google'da hakkında bir sayfa bulamazsınız… Kütüphanelere gidiyorum, araştırıp buluyorum, beni görünce suratlarını asıyorlar yine başlarına iş çıkaracağım için!

Ama uğraşmaya değer diye düşünüyorum. Eğer 80'e kadar yaşar, Alzheimer falan olmaz, bunamazsam bitiririm diye düşünüyorum…"

Birkaç kitabı bir arada okurum

Kendinizi bildiniz bileli sürekli okuyorsunuz…

"Öyle. Bir âdetim var, birkaç kitabı bir arada okurum. Bunlardan bir tanesi muhakkak polisiyedir."

Neden?

"Bazı okumam gereken kitaplar olduğuna inanıyorum, fakat bunların kimileri çok takır tukur kitaplar. Bilgi veriyorlar, ama sürüklemiyorlar okurken… Bir örnek vereyim: Arkadaşlarımla İstanbul'da gezeriz, ben de onlara rehberlik yaparım; çünkü hobilerimden biri de İstanbulla ilgili kitaplar toplamak, okumaktır… Geçen gün bir grupla Yeni Cami'ye gittik, orada kuş evleri vardır. Arkadaşlar sorular sormaya başladılar. Bilgim çok yok kuş evleriyle ilgili. Onlara bir kitap bulur, okur anlatırım dedim. Buldum da… Ama, kuş evleri gibi romantik bir konu o kadar takır tukur yazılmıştı ki, inanamazsınız. Bilgi var, ama 20 sayfa okuyorum, gözlerim kapanıyor. O zaman ne yapıyorum, bir polisiye romana geçip keyif alıyorum ve ondan sonra tekrar 'eziyet'e dönüyorum…

Bu nedenle okuma uğraşımda mutlaka bir polisiye roman da yer alır. Neye benziyor bu? Diyet yapanların arada kaçamak yapıp kaymaklı ekmek kadayıfı yemeleri gibi bir şeye! Uzun yıllardır polisiye roman okuduğum için de kıymet hükümlerim teşekkül etti. Bu nedenle pek sukutu hayale uğramıyorum."

Klasik kitap hep varolacak

Bu kez size çok sıkıcı bir soru - bana da hep sorulur – ben de size yönelteyim: Bu kadar çok kitabın hepsini okudunuz mu?!

"Tabii ki bunun imkânı yok… Şöyle düşünelim: Bir insan her gün maksimum 150 sayfa okusun, ortalama bir kitabı 300 sayfa kabul edecek olursak, 2 günde bir kitap okuyabilir… Yılı 300 gün kabul edelim, hasta olursunuz, âşık olursunuz falan filan, okuyamazsınız! Yani yılda en çok 150 kitap okuyabilirsiniz. Benim gibi 50 küsur yıldır okuyorsanız, ancak 7 bin 500, 8 bin kitaba ulaşabilirsiniz…

Ama şöyle bir gerçek var ki her kitap okunmaz. Meselâ, ben sözlük meraklısıyım neredeyse bine yakın sözlük var kütüphanemde. Sözlük okunur mu? Okunmaz… Birçok kitap da okunmaz, ama referans olarak raflarda bulunur…"

Bir iPad görüyorum, oradan da kitap okuyor musunuz?

"Yalnız gazeteleri takip ediyorum. Amazon'dan Fransızca bir e-kitap aldım, ama 50 küsur senedir basılı kitap okumaya odaklandığım için, ondan keyif alamadım… Her şeye rağmen kitabın kokusunu arıyorum. Ben, herhalde ölünceye kadar klasik kitap okuyucusu olarak kalacağım… iPad'ten de kitap okurken müzik dinleyeceğim… Klasik kitabın keyfi başka, ben onun kalkacağına da inanmıyorum."