El ve ayaklardaki güçsüzlük ALS belirtisi olabilir

El ve ayak kaslarında güçsüzlük yaşıyorsanız ve bu günlük yaşantınızı etkilemeye başladıysa doktora danışmanızda fayda var. Çünkü bu belirtiler ALS hastalığına ait olabilir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


Günlük yaşantıyı etkileyen el ve ayak kaslarında belirgin güçsüzlük, seyirme, kramplar ALS hastalığının belirtisi olabilir.

Kaslarda ve omurilikte hasara yol açan ve ilerleyici bir hastalık olan ALS ilk olarak 1869 yılında, Amerika'da ünlü beyzbolcu olan Lou Gehrig adıyla, İngiltere'de ise Motor Nöron Hastalığı (MND) olarak anılmaya başlandı. 

Hastalık hakkında bilgi veren Koç Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Bölümü'nden Ebru Nur Yavuz, dünya nüfusunun yüz binde 2-6 kadarının ALS hastası olduğunu belirterek, "Bu rakamlar doğrultusunda Türkiye'de toplamda 10 binin üzerinde ALS hastası olduğu söylenebilir. ALS'nin en sık görülen formunda (yüzde 90-95) herhangi tanımlanan bir neden saptanmazken, yüzde 5-10'unu oluşturan formunda genetik geçiş söz konusudur. Hastalık sıklıkla 50-65 yaş aralığında ortaya çıkar. Genetik geçişli formlarda daha erken başlangıç mümkündür. Genetik yatkınlık dışında ALS için çeşitli risk faktörleri vardır. Sigara içmek, fiziksel aktivite, çevresel toksinler özellikle tarım ilaçları bunlar arasında sayılsa bile bu etkenlerin de etyolojideki rolü net değildir" dedi.

Yutma ve nefes alma kaslarını etkileyebiliyor

"En sık görülen şikâyetler el ve ayak kaslarında belirgin güçsüzlük, seyirme ve kramplar şeklindedir" diye devam eden Yavuz, "Hastalık sırasında hiç bir zaman uyuşukluk ve karıncalanma gibi yakınmaların olmaması ve tek taraflı elde ya da ayakta güçsüzlük ile başlaması tanıda önemli ipuçlarıdır. Elde güçsüzlük yakınmaları olanlar anahtarla kapıyı açmakta ya da düğmelerini iliklerken zorlandıklarını, bacakta güçsüzlük yakınması olanlar ise yürürken bacağının takıldığını hatta düştüklerini söyleyebilirler. Bu şekilde güçsüzlük başlayıp zaman içerisinde diğer kola ve bacağa yayılıp, yutma ve nefes alma kaslarını da etkileyecek seviyeye ulaşabilmektedir. Son yıllarda belirgin unutkanlık ve kişilik değişikleri ile birlikte seyreden nadir ALS formları olduğu da bildirilmiştir" ifadelerini kullandı.

EMG ile tanı koyuluyor

Hastalığın tanısının genellikle nörolog tarafından ayrıntılı muayene sonrası değerlendirildiğini dile getiren Yavuz, şu açıklamalarda bulundu:

"Kesin ALS tanısı koyulmadan önce ayrıntılı kanser ve bel ve boyun fıtığı araştırması yapılması gerekmektedir. Kanser ve fıtık tanılarının araştırılması hastanın hastalığını tedavi etmek açısından önem taşımaktadır. Zaman zaman başvurulan nöroloğun arada kaldığı ve bir kaç ay sonraki takiplerde kesin tanı koyabildiği hastaların az olmadığı görülmektedir. Burada hekime düşen görev ALS'yi taklit edebilecek diğer durumları ayrıntılı gözden geçirmek, hasta ve yakınlarına da bu sırada konuda ayrıntılı bilgi vermektir."

Hayatta kalma süresi 4-6 yıl olsa da süre uzayabiliyor

"Hastalığın başlangıcından itibaren hayatta kalma süresinin genellikle dört-altı yıl ise de, on yıl veya daha uzun yaşayan pek çok hasta da vardır" şeklinde konuşan Yavuz, "Yirmi yıl yaşayan hastalar olduğu gibi ilerlemesi duran, şikâyetleri geçen hastalar da bildirilmiştir. Bu hasların kliniklerindeki farkların nedeni tam olarak bilinmemektedir. İlaç tedavisine ek olarak multidisipliner bir yaklaşım ile hastaların iyi bir biçimde bakımlarının yapılması ve takipleri de yaşam süresini etkileyen önemli bir faktördür. Hastalar daha çok solunum ve yutma problemleri nedeni ile kaybedilmektedir. Bu yüzden nörolog, fizik tedavi doktoru, fizyoterapist, solunum terapisti, diyetisyen, sosyal hizmet uzmanı ve hemşireden oluşan bir ekip yaşam süresi ve kalitesini artırmak amacı ile koordine olarak çalışmalıdır" dedi.