Heykeli de dikildi, bestesi de yapıldı: Lahana

Lahana sağlığa çok yararlı, heykeli dikilen, şiiri yazılan, bestesi yapılan bir sebze...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


Siz bakmayın pişerken pek de hoş olmayan kokular yaydığına, gaz yaptığına, sarması hariç “kibar” sofraları süslemediğine... Lahana sağlığa çok yararlı, heykeli dikilen, şiiri yazılan, bestesi yapılan ve en önemlisi bu soğuk kış aylarında taze taze yenilebilen bir sebze…

III. Selim’in şiiri

Önce şiir ve bestesi ile başlayalım. Padişah III. Selim’in “İlhami” mahlasıyla yazdığı bir şiir var, ki bugün klasik Türk musikisi konserlerinde hâlâ söyleniyor. Sözleri şöyle: "Kış mevsiminde çıkar ortaya lahana/ Gerçi biçimce Keykavus’un topuzuna benzer/ Can verir insana, çünkü taze gül yaprağı gibidir lahana/ Dizilmez yüz bin, bir ipliğe bamya gibi/ Arslandır o, arabayla gezer sanki lahana/ Hiçbir zevk ve mutluluk olmazmış onsuz/ Olur mu helva söyleşileri, olmazsa eğer lahana / Layıktır, ona İhami, ne türlü övgüler yazsa / Lahanacığım, lahanacığım, lahanacığım, lahana..”

Osmanlı döneminde yeniçerilerin kurduğu "Lahanacılar" ile "Bamyacılar" takımları varmış… Savaş oyunları tarzındaki yarışlarda, III. Selim Lahanacılar, II. Mahmut ise Bamyacılar taraftarıymış… İşte bu oyunlarda III. Selim’in attığı okun düştüğü yere de bir nişan taşı dikilmiş… Günümüzde de bir heykel gibi yerinde duruyor bu nişan taşı…

Kokusunu azaltmanın kolay yolu var

Gelelim kokusuna: Koku, içindeki bazı kükürt bileşimlerinden kaynaklanıyor… Pişerken de, körpe çiğ yapraklarını yerken de bu kokuları ve kökeni turpgillerden gelen aromaları duyumsuyoruz… Bu kokuları mümkün olduğunca giderecek kimi önlemler var elbette… Örneğin, kaynatmaya başlamadan tencerenin dibine bayat ekmek doğramak veya elma kabukları koymak, suyuna bir miktar süt eklemek, birkaç defne yaprağı atmak bunlar arasında…
Lahana, potasyum ve C vitamini açısından zengin, söylediğim gibi turpgiller ailesinden bir bitki. Akdeniz havzasında tanınmasına rağmen, anavatanının orta ve kuzey Avrupa olduğu düşünülüyor…

Mitolojide de geçiyor

Lahananın mitolojik öyküsü de var. Buna göre Trakya kralı Lykurgos, Diyonisas’a meydan okuyor, o da kralın gözlerini kör ettiriyor. Lykurgos’un gözlerinden dökülen yaşlardan lahana bitkisinin çıktığı rivayet ediliyor… Lahananın, eski Roma’da da yenildiği, özellikle cinsel yönden yararlı olduğuna inanıldığı belirtiliyor…

C vitamini kaynağı olduğundan, yelkenli gemilerle uzun yolculuklara çıkılan yıllarda skorbüt hastalığı ile mücadele edebilmek için fıçılar içinde bol bol tuzlanmış lahana stoklanıyormuş. Yaralara da bir an önce iyileşmesi için tuzlu lahana yaprağı sarıldığı tarihi kaynaklarda yer alıyor.

Özellikle Almanya yolculuklarımda etlerin yanında lahana turşusunun sıcak versiyonunu yemeye bayılıyorum… Rusların lahana ile yaptıkları borç çorbası da favorilerimden… Pek çok kişi sevmez ama ben, kapuskaya pek bayılırım…

Ya  karalahana?!

Karalahanın ise yeri bir başka… İlkbaharda çiçeklerini biraz haşlayıp klasik turşu tarifl erini kullanarak enfes turşular yapmak mümkün… Karadenizlilerin karalahanalı fasulye yemeği harikave kolay yapılan bir lezzet, tarifini hemen vereyim:

"Bir demet karalahana ve bir kiloya yakın fasulyeyi ayrı ayrı haşlıyoruz. Kara lahanayı küçük küçük kesip haşlanmış fasulye suyuyla karıştırarak kaynatmaya koyuyoruz… Bir bardak ceviz, iki diş sarımsak, bir çay kaşığı kişniş tozunu bir havanda dövüyoruz. Tuz ekleyerek kaynayan tencereye atıyoruz, bir taşım daha kaynattıktan sonra yemek hazır oluyor…

Yine Karadeniz’de körpe karalahana yapraklarının başa koyulduğunda ağrıya iyi geldiğine inanılıyor…

Bu konularda ilginizi çekebilir