Yerel işletmeciler çalışarak depremin yaralarını sarıyor
Depremler ülkeyi derinden sarstı. Üretimin merkezi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, yaşanan acılara ve korkulara rağmen dimdik duran ise yine kadınlarımız oldu. Herkesin elini taşın altına koyduğu bu zorlu süreçte, bölgemizin yerel işletme sahipleri de birer kahraman olarak sahada yer aldılar ve almaya da devam ediyorlar.
Başak Nur Gökçam
Biz de DÜNYA Gazetesi olarak işletme sahiplerine depremin etkilerini ve işletmelerinin durumunu sorduk.
Dilek TECİRLİ Hatay (Neşeli Mutfak): Terk etmedim şehrimi, buradayım
Hatay’da hep deprem söylentisi vardı. 7 kez yıkılıp, 7 kez ayağa kalkmış bir şehirden bahsediyoruz. Şu anda da aynı şey oldu. Tamamen yıkıldı. Şu an 100 evden 95’i yıkıldı. Geri kalanı da zaten o kadar ağır deprem atlattı ki, insanlar da girmeye korkuyorlar. Açıkçası biz zaten deprem bölgesinde olduğumuzun bilinciyle yaşıyorduk ama insanların bu kadar acımasız olabileceğini düşünmedik.
İnsan hayatı maalesef Türkiye’de çok ucuz ve bunu bir kez daha çok acı bir şekilde gördük. Daha birkaç yıl önce kentsel dönüşüme giren binaların da yıkıldığını etrafımdan, arkadaşlarımdan, akrabalarımdan gördüm. Yıkımların bir kısmı can kayıplarıyla sonuçlandı maalesef. Kız kardeşim, abim enkazdan çıkanlar arasındaydı.
Hepsinin evi çok yeniydi. Ve biz halk olarak bunun isyanını yaşıyoruz. Deprem duvardan duvara attı bizi ve biz de çok korktuk. Bunun izi nasıl silinir bilmiyorum. Etrafımda o kadar çok arkadaşımı, dostumu, komşumu kaybettim ki. Ama terk etmedim şehrimi, buradayım.
Çünkü bu topraklarda doğdum, bu topraklarda büyüdüm. Kazancımı, ekmeğimi hâlâ bu topraklardan sağlıyorum. Ve güçlüyüm. Bunun bilincindeyim. İşim etkilenmiş olsa da, çok fazla hasarımız olsa da bir kadın olarak ekmeğimin peşindeyim. Çember ne kadar dar ve şartlar ne kadar zor olursa olsun, Neşeli Mutfak olarak biz üretmeye devam edeceğiz.
Fakat ham madde bulmakta zorlandığımızı da belirtmek istiyorum çünkü deprem bölgesi doğrudan ham madde merkezimizdi. Ben zaten 6 yıl önce kanseri atlatınca fermente ürünlerle tanışmış ve doğru beslenmeye odaklanmıştım. Şimdi bir zorluğu daha aşacağım.
Özge AKINCIAdana (Neilos Natural): Yeniden işe başlamak bizi hayata bağladı
Küçük yaşlardan bu yana deprem gerçeğiyle yaşadık. Fakat bu zamana kadar olan depremler bir sallar geçerdi, bu öyle olmadı. Benim ürünlerimin paketlerini tasarlayan arkadaşımın evi yıkıldı, Antakya’dan çok fazla kaybımız oldu. Hatta kaybettiğim insanların hepsi, depremin ardından “Nasılsın?” diye mesaj attıklarımdı.
Bu acının gerçekten tarifi yok. Ne hissettiğimin adını koyamıyorum. Dokunsalar ağlayacak gibiyim ama sanki ağlamamam gerekiyor. Güçlü durmam gerekiyor ve ben güçlü duruyorum. Etrafımdaki insanlara da yardım etmem gerektiğini biliyorum.
Toplumun bize verdiği bu görevi yerine getirmek için çalışmaya devam ediyorum. Geçtiğimiz hafta itibariyle tekrar işe başladık. Zaten çalıştığımız bir organik market zinciri de vardı ve tedarikçilerimizi beslemek durumundaydık. Bu da bizi daha çok hayata bağladı diyebilirim çünkü bir amacımız oldu.
Deprem, üzerine uyuduğumuz bir gerçekti ve şimdi hepimiz uyandık diyelim. Neilos Natural olarak işimizin başındayız ve süper besinler olarak da tabir ettiğimiz kinoa, kara buğday, chia tohumu ve bunların unlarının yanı sıra kendi meyvelerimizden zeytinyağı, nar ekşisi üretmeye devam ediyoruz.
Özlem KÜLAHCI Diyarbakır (Güleçköy): Bir şeyler üretmek ruhumuza iyi geliyor
Depremden sonra mecburen işletmemize bir süre ara vermek durumunda kaldık. O psikolojiyle çalışamazdık ki zaten depremle birlikte birçok iş ortağımızla da etkileşim kesildi. Bu süreçte depremde evi hasar alanları işletme olarak da ağırlamaya çalıştık.
Çünkü tek isteğimiz, başkalarına faydalı olmak için bir şeyler ortaya koymaktı. Şu da gerçek ki her alanda yükü çekenin hep kadın olduğunu bu depremle bir kez daha gördük.
Ev yok ama çadırında çamaşırını yıkayan yine kadın, ocakta 2 kap yemeğini yapmaya çalışan yine kadın, çocuğuna yetmeye çalışan yine kadın. Hep kadın çabalıyor. Bütün yük yine onların omzunda. Biz de bu noktada kadınlar olarak kendimizi iyileştirmeye çalışıyoruz.
Çünkü çalışmak, bir şeyler üretmek gerçekten ruhumuza iyi geliyor. Sebze-meyve işlemesi yaparak, mevsimine göre reçel, turşu, salça, nar ekşisi üretiyoruz. Tek amacımız, kadınları evinden çıkarıp, ekonomiye kazandırmak.
Ve bunu geleneksel yöntemlerle, makine kullanmadan yapmak. Kadınları bir araya getirerek hem kadın istihdamını yaratmaya çalışıyoruz hem de insanlara sağlıklı gıda zinciri oluşturmaya çalışıyoruz.
Lemye ŞAHİNAntakya (Akdeniz Sepeti): Kadınları motive edip ayağa kaldırmalıyız
Depremle birlikte hayaller ve gerçekler diye bir ikilemin arasında kaldım diyebilirim. Çünkü evimi, iş yerimi daha yeni taşımıştım. Farklı kollardan, farklı şekilde etkilendiğimi söyleyeceğim çünkü ben aynı zamanda seyahatle de uğraşıyorum ve ilk depremde acentam ne yazık ki çöktü.
Yeni yaptırmış olduğum yer evinde ise depreme yakalandım ve orası da ne yazık ki hasar aldı. Bölge zemininden olacak ki kendimi arabaya atmadan önce arabanın mıcır içine 1 karış kadar saplandığını gördüm.
Buradan öncesinde de Rönesans’ta oturuyordum ve ne yazık ki orada kayıplarım oldu. Deprem sonrası bölge o kadar karmaşıktı ki, hiçbir yerden haber almak mümkün değildi. Eşimle Rönesans’ın yıkıldığına o kadar inanamadık ki, bir süre Rönesans’ı aradık.
İnanamadık çünkü, kabullenemedik başlarda…Şu anda kafamda o kadar çok yapılması gereken şey var ki anlatamam. Ben zaten 2006’dan beri yöresel ürün üretimi ve satışıyla uğraşmaktayım. Tek amacım doğal ürünü ulaştırmak. Bunu yaparken de köydeki kadınlarla birlik oluyoruz.
Hatta bizzat üzerinde çalıştığım lezzetler var ki bunlardan biri de acı biber reçeli. Çünkü istiyorum ki uzak doğu lezzeti olan acıtatlı birleşimi, Antakya’da da yayılsın. Akdeniz Sepeti olarak doğal ve sağlıklı beslenmek isteyenlere en iyi şekilde hitap etmeye çalışıyoruz. Veganlar için de ürünlerim var, doğal terayağı tüketmek isteyen için de var.
Şu an etrafımız enkaz ama bizler de bir kadın olarak enkazdan ibaretiz. Evet aklımda birçok proje var, evet kadınlar çok güçlü ama kadınları motive edip ayağa kaldırmak da gerekiyor. Bizim kadınlar olarak tek isteğimiz önümüzün açılması.