Otomotiv sektörü hazırlıksız yakalandı
2014 Aralık ayında beklenmedik bir taleple karşılaşan otomotiv sektörü, elindeki stokları tüketince 2015 yılı Ocak ayında gelen talepleri karşılamakta zorlandı.
SELÇUK ALTUN
Otomotiv sektörü, geçtiğimiz yılın son ayında beklentilerin çok üzerinde gerçekleşen satışlar nedeniyle stokları tüketti. Ellerinde satacak araç kalmayan şirketler, ocak ayında gelen talepleri karşılayamadı. Talep karşılanamayınca da otomotiv sektöründeki büyüme sınırlı kaldı.
2014 yılı otomotiv sektörü için çok zor geçti. Kur ve faiz oranlarındaki yükselişler, otomobil ÖTV oranlarındaki artış, BDDK’nın kredi işlemlerine yönelik getirdiği sınırlamalar, büyümede ivme kaybı, özel sektör tüketim ve yatırımlarındaki zayıflık otomobil ve hafif ticari araç pazarında yüzde 10,04 daralmaya yol açtı.
Tüm bu etkenlere rağmen, 2014 yılının son ayında beklenmedik bir talep yaşandı ve aralık ayında satışlar neredeyse iki katına çıktı. 11 ay boyunca ortalama 60 bin civarında gerçekleşen satışlar, aralıkta 147 bine çıktı. Talepte beklenmeyen bu artış, 2015 yılına kötü yansıdı.
Ocak ayı satışları 35 bine ulaşamadı
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre; Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2015 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,95 artarak 34 bin 615 adet olarak gerçekleşti. 2014 yılı Ocak ayında 32 bin 670 adet toplam pazar gerçekleşmişti.
Otomobil satışları, 2015 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,53 artarak 24 bin 498 adete ulaştı. 2014 yılı Ocak ayında 24 bin 368 adet satış gerçekleşmişti.
Hafif ticari araç pazarı, 2015 yılı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21,86 oranında artarak 10 bin 117 adet oldu. Geçen yıl Ocak ayında 8 bin 302 adet satış gerçekleşmişti.
“Ne kadar stok varsa eridi”
DÜNYA’ya özel açıklamalarda bulunan Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, “2014 yılının son ayında 147 bine yakın bir satış gerçekleşti. Bu hiçbirimizin beklemediği bir şeydi. Çok yüksek satışa imza attığımız bir aralık ayı yaşandı ve ne kadar stok varsa eridi. Ocak ayına geldiğimizde kimsenin stokunda satabileceği yeterli araç kalmamıştı. Bu nedenle ocak ayı bizim de beklentilerimizin altında bir performansla gerçekleşti. Talep vardı, ancak talebe yetişme sıkıntısı yaşandı” dedi.
Aybar, aralıktaki bu talep patlamasının markaların sene sonu hedeflerini tutturmak için düzenlemiş olduğu birbirinden cazip kampanyalardan kaynaklandığını söyledi.
Yurtiçi pazardaki bu hareketliliğin üretim ve ihracatta da yaşandığını belirten Aybar, “Avrupa Birliği'nde son 17 aydır pazar büyüme trendinde. AB'nin en önemli üretim üssünün Türkiye olması nedeniyle üretim ve ihracat da artış kaydetti” diye konuştu.
“2015’te yüzde 10 büyürüz”
2015 yılına dair öngörülerini de paylaşan İbrahim Aybar, bu yıl iç pazarda daha iyi rakamlar beklediklerini ifade etti.
Aybar, “Geçen yılı yüzde 10 civarında bir düşüşle kapatmamıza karşın, Türkiye'nin alışageldiğimiz makroekonomik istikrarı koruması halinde, 2015'de bunun üzerine yüzde 10 civarına yakın bir pay koyabiliriz. Bu yıl 850 bine yakın bir pazarı görebiliriz” dedi.
“Dövizdeki hareketlilik fiyatlara yansıyacak”
Otomotiv sektörünün en sevmediği konulardan bir tanesi de döviz fiyatlarındaki oynaklık. Kurdaki oynaklık nedeniyle sürekli fiyat ayarlamaları yapmak zorunda kalan sektör, dövizde yaşanan hareketliliği yakından seyrediyor.
Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, dövizdeki hareketlilik için, “Son günlerde yaşanan yukarı yönlü trendi bir süre izleyeceğiz. Döviz kurunun aşağıya ya da yukarı doğru hareketinde, her markanın kendi hesabına göre düzenlemeler yapması doğal olacaktır” açıklamasında bulundu.
Yerli otomobil hibrit ya da elektrikli mi olmalı?
Yerli otomobil konusu gündemdeki yerini koruyor. Son olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, geçtiğimiz hafta yerli otomobilin konfigürasyon ve mimarisinin oluşturulduğunu söyledi.
Bu konuda da değerlendirmede bulunan Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, “Birinci öncelik, Türkiye'de gerçekten bize ait bir markanın oluşması” dedi.
Fosil yakıtlı araçların üretiminde 70 yıllık gecikmenin Türkiye'yi montaj ekonomisine soktuğunu ifade eden Aybar, “Şu an Türkiye elektrik motorlu araç teknolojisinin üretimini başaran bir ülke haline geldi. Otomotivde önemli bir üretim üssü olan Türkiye dünya için kaliteli ve verimli ürünler yapabileceğini gösterdi. Bu denli yüksek oranda bir üretim kalitesini elde ettiğimize göre bizim araç üretiminde bir sıkıntımız yok. Sıkıntımız nereye satacağımızda. Çünkü şu anda dünyadaki tüm pazarların yüzde 75'ini 10 marka elinde tutuyor. Gelişmekte olan ülkelerden çıkan yüzlerce irili ufaklı marka var. Bunlar ise yapılan anketlerde görünüyor ki gelişmiş ülkelerin pazarlarında sadece yüzde 2 yer alabilecek. Satışınızı yapamazsanız zaten markanın yaşaması mümkün değil. Bir otomobilin, tasarımından üretim hattı ve satış şebekesine kadar tüm maliyetleri ortalama 1-1,5 milyar avrodan aşağı çıkmıyor. O zaman çıkaracağımız aracın satışını kendini döndürebilecek bir rakamda konumlandırmak gerek” diye konuştu.
Yerli marka araç üretimi için fosil yakıtın düşünülmemesi gerektiğinin altını çizen Aybar, elektrik motorlu araç üretmek gerektiğini vurguladı. Dünyada yeni bir pazar oluştuğunu belirten Aybar, şunları söyledi: “Yılda 88-89 milyon araç satılan dünyada elektrik motorlu araçlara dönüşüm yavaş yavaş belli bir yere gelmeye başladı. Demek ki dünyadaki mevcut 1 milyar civarındaki motorlu taşıt parkı dönüşecek. Bu yeni teknolojide ciddi bir pazar ortaya çıkacak ve marka oluşma şansı var. Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Ama ilk başta gereken büyük yatırım, devletin ciddi katkısını gerektiriyor.”